Ana içeriğe atla

YÖNTEM YANLIŞ OLUNCA, DOĞRU SONUCA ULAŞMAK MÜMKÜN OLAMAZ.










Televizyon kanalında, dini konularda yapılan bir söyleşide, hadis rivayet konusu anlatılıyordu. Bu konuşmacı peygamberimizin, günümüze kadar ulaşan rivayet hadisleri konusunda söylediği şu sözler, içinde yaşadığımız İslam’ın ne derece Kur’an dan uzak yaşandığına delildir.

“PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİ, EĞER BUGÜN BİZLERE ULAŞMASAYDI, KESİNLİKLE KUR’AN I DOĞRU ANLAYAMAZDIK.”

Evet abartısız, aynen bu sözleri söyledi. Değerli din kardeşlerim, lütfen bu söylenilenleri bir kez daha okuyun ve çok değil birazcık düşünün. Kur’an ı anlayarak hiç okumamış olsanız bile, bu sözleri aklın ve mantığın süzgecinden geçirin. Acaba bu söylenenler doğru olabilir mi? Allah bizlerin böyle bir yol ve yöntemle, Kur’an ı anlamamızı ister mi? ALLAH IN EŞİ BENZERİ OLMAYAN NURU KUR’AN, NASIL OLURDA RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİNE MUHTAÇ OLUR ANLAŞILMASI İÇİN. Yüce Rabbimiz HÂŞÂ bizlere Kur’an ı, gereği gibi açık yazamadı, izah edemedi de, bizleri rivayetlere mi muhtaç bıraktı. Lütfen söylediklerimizi kulağımız duysun.  Eğer bu söylenilenlerin doğru olduğunu kabul edersek, neye inanmış oluyoruz biliyor musunuz? Allah tüm âleme, rehber olsun diye gönderdim dediği ve hepimizi sorumlu tuttuğu, eşi benzeri olmayan rehberini, bizlerin anlayacağı şekilde göndermeyip, izah edip gerektiği gibi açıklamayıp, bizleri riayetlere muhtaç bırakmıştır. Sakın emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, Kur’an ı açıklamak bizim görevimizdir, Kur’an ı hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye nice örneklerle açıkladık dediği halde, bizler bu söylenen mantıksız sözlere nasıl inanırız? Ne dersiniz Yüce Rabbimiz, hem emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diyecek, Kur’an ı anlayasınız diye kolaylaştırdığından bahsedecek, bizleri uyaracak, hem de bizlerin Kur’an ı rivayetlerden faydalanarak, anlamamızı mı isteyecek?

Doğrusu bunları söylediğimde, din kardeşlerimizi Kur’an ile uyarmaya çalıştığımda, beni sitelerinden uzaklaştırıyorlar, yazılarımı da siliyorlar. Sen Ehlisünnet inancına aykırı sözler söylüyorsun diyorlar. Lütfen şuna da düşünelim, Allah ın sünneti ayrı, Resulünün sünneti ayrımı? Hayır dostlar Allah ın Resulü, Allah ın değişmez sünneti Kur’an’a tabi olmuş ve onu bizlere tebliğ etmiştir. Allah ın sünneti de Kur’an ın bizzat kendisidir. Kur’an a uyan Resulüne uymuş, onun yolundan sünnetinden gidiyor demektir. Benim yaptığım, Allah ın kitabı Kur’an a davettir. Onun bahsetmediği, onun onayından geçmeyen hiçbir bilgiden, hükümden sorumlu olmayacağımızın hatırlatmasıdır. Bu hatırlatmayı ben yapmıyorum, Kur’an ın bizzat kendisi yapıyor. Biz iman edenlere düşen, Allah ın uyarılarını, din kardeşlerine hatırlatmaktır o kadar. 

Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum, sakın velilerin ardına düşmeyin, güvenilecek yardım istenecek veliniz yalnız benim. Sizlere açık, anlaşılır bir Kur’an indirdik. Bu kitapta her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız. Kur’an ın ipine sarılın diyecek, bizlerse bu sözlerin tam tersine, Kur’an da her şey yoktur özet bilgi verir, Kur’an ı bizler okuduğumuzda anlayamayız, Kur’an ı veli insanlar anlar diyeceğiz. Öylemi dostlar.

Ne söylediğimizin, nelerin peşinden gittiğimizin farkında mıyız? Nasıl olurda elimizde bulunan, sayısı hiç durmadan artan Resulün söylediğinden emin olamadığımız, milyonlarca rivayet hadisin, bizlerin imanımızın en önemli kaynağı, Kur’an ı anlamamızın asıl merkezi olarak gösterebiliriz. Yüce Rabbimiz, bizlerin Kur’an ı bu yol ve yöntemle anlamamızı ister mi sizce? Aklınız ve mantığınız bu düşünceye onay veriyor mu? Hangilerine göre anlayacağımıza kim karar verecek, hangi mezhebin topladıkları hadisler en doğrudur. Çünkü birbirinin zıttı olan, o kadar hadis var ki. Allah’ın huzurunda bunun garantisini verebilecek var mı aramızda? Hatırlayınız hadislerin tamamı, bir rivayete göre diye başlar. Yani Allah ın Resulünün, bizzat kaleme alarak yazdırdığı hiçbir hadis yoktur. İkinci, üçüncü şahısların bir diğerine nakilleri ile bizlere ulaşmıştır. Böyle bir yöntemin zincirinde yapılacak yanlışları, ilaveleri ve art niyetli kişilerin dine sokacağı nifak tohumlarını, lütfen göz ardı etmeyelim. Bu yöntemle Kur’an ı anlamaya çalışırsak, sizce yolun sonu nereye varır?

Allah ın Resulünün sağlığında, hadislerin yazılmasını istememiştir. İstemediğinin örnekleri de vardır. Çünkü Allah ın Resulünün daha yaşadığı dönemde, söylediği sözlerin, dönüp dolaşıp kendisine, çok farklı bir şekilde iletildiğini görünce, bu yol ve yöntemin tehlikesini gördüğünden hadis yazımını, naklini yasaklamıştır. Bu gerçekler apaçık önümüzde dururken, nasıl olurda emin olmadığımız bilgiler ışığında, Kur’an ı anlamaya çalışırız ve bunlar olmasaydı, Kur’an ı doğru anlayamazdık deriz. Eğer bizler Kur’an ı okuduğumuzda anlayamayacak olsaydık, Allah elçisine tıpkı Kur’an ı yazdırdığı gibi, onun açıklamasını da yazdırır ve bizlere tek bir rehber olarak ulaşırdı. HATIRLATIRIM ALLAH YALNIZ KUR’AN’I KORUYORUM DİYOR, RİVAYET EDİLEN HADİSLERİDE KORUYORUM DEMİYOR. Yıllar boyunca sayısı artmış ve artmaya devam eden bir bilgi ile nasıl Kur’an ı anlarız. 

Asıl düşünmemiz gereken, akla mantığa hitap eden bir ilmi kitabın, herkes tarafından anlaşılmayacak bir şekilde, gönderildiğinin söylenmesidir. Rabbimiz hesap soracağı bir kitabın muhkem ayetlerini, herkesin anlayamayacağı bir şekilde neden göndersin? Bu nasıl bir adalet anlayışı ki, bunu Rabbimize isnat edebiliyoruz. Bir beşerin yazdığı kitaba bile, bu sözleri söylemekten kaçınıyorsak, nasıl olurda Allah katından gelen eşi benzeri olmayan NUR’A, GÖNÜL GÖZÜNE bu sözleri layık görürüz. DİN DÜŞMANLARI VE DİNİ TEK ELİNE ALMAK İSTEYEN ART NİYETLİ YÖNETİCİLER, BU YANLIŞ İNANCI TOPLUMA KABUL ETTİRİP, TOPLUMU BU YOLLA YÖNETMENİN YOLUNU BULMUŞLARDIR. LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. BATIL VE HURAFE BU YOLLA İSLAM DİNİNİNE GİRMİŞTİR VE GÜÇ KAZANMIŞTIR. ALLAH KUR’AN’DA BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ, KURTULUŞUNUZ KUR’AN DADIR DİYORSA, NASIL OLURDA BÖYLE EŞSİZ BİR GÜÇ, BEŞERİ BİR AÇIKLAMAYA MUHTAÇ OLUR? 

Rivayet sözcüğünün anlamını biliyorsunuz. Emin olmadığımız ve dilden dile nakledilen bir bilgi, söz nasıl olurda değişime uğramadan, yüzlerce yıl sonrasına, doğru bir şekilde ulaşır. Rivayet hadisler olmasaydı, Kur’an ı bugün kesinlikle anlayamazdık diyen kardeşlerime, sormak isterim. Acaba bu rivayetlerin doğruluğunun garantisini, tıpkı Kur’an da olduğu gibi kimler veriyor sizlere? Hadis naklindeki, onca Kur’an da olmayan bilgilerin doğruluğuna, mahşer günü kim ya da kimler şahitlik yapacak, bunu da düşünüyor muyuz? Bizler yüz yıl öncesinin bazı bilgilerini bile,  bugüne yanlış nakledildiğini görebiliyoruz. 1400 yıl öncesinden bugüne, sizce rivayet nakliyle gelen bilgiler, hiçbir süzgeçten geçirilmeden alınırsa,  o bilgilerden ne derece doğru istifade edebileceğimizi düşünebiliyor musunuz? 

Bunu söylediğimizde nefislerinin esiri olanlar, Kur’an ın açık ayetlerini görmezden gelerek, Allah’ın Resulünün rivayet hadislerinin de, Allah korumasında olduğunu söyleyebiliyorlar. Sanırım minareyi çalan, kılıfı hazırlamış görünüyor. Her mezhep kendi topladığı hadisler için, bu sözleri söylüyor ve kendi rivayetleriyle avunuyorlar. Ama Rabbimizin söylediği, kendi elleriyle yazarlar, bunlarda Allah katındandır derler uyarılarını duyan, hatırlayan bile yok. Ama bu işin, bir de öte yanı var. Allah O çetin hesap günü, kitabın ortaya konup, Resulleri de şahit olarak çağırdığında, acaba bizleri nereden hesaba çekeceğini söylüyordu? Allah bir örnek veriyor Kur’an da ve Hz. İsa ya soruyor. Sen mi söyledin insanlara, Allah ın oğlu olduğunu diyor. Hz. İsa nın cevabından, eğer bizler ders alamıyorsak bugün, aynı sorunun benzerleriyle, O çetin hesap günü karşılaşacağımız çok açıktır. Hz. İsa, Ey Rabbim ben söylemiş olsaydım bunu sen bilirdin, elbette böyle bir şey söylemedim, SEN NE EMRETTİYSEN ONU EMRETTİM diyor.

Ne dersiniz, Allah’ın Kur’an da hüküm vermediği konularda, Allah’ın Resulü de de dine hüküm koymuştur dersek, doğru yapmış olur muyuz? Kur’an bizzat kendisini anlatan, açıklayan bir kitap olduğunu söylediği halde, eğer Allah’ın Resulünün rivayet hadisleri olmasaydı, bizler bugün Kur’an ı anlayamazdık diyerek, emin olmadığımız bilgilerin ardına düşerek Kur’an ı anlamaya çalışmamız, Kur’an dan onay alır mı? Kur’an ı bu rivayetlere göre anlamaya çalışanlara, sizce Allah’ın Resulünün şahitliğinde, mahşer günü Allah’ın birçok sorusu olmayacak mı dersiniz? Tüm bunları söyleyerek, Kur’an a yaptığımız saygısızlığın, lütfen artık farkına varalım. Allah hadi bir benzerini getirsinler bakalım diyerek, bizlere meydan okuyuşunu duyan yok mu? Sizlere eşsiz bir nur, ilim indirdim diyen Allah’ın sözlerini, nasıl olurda rivayetlerle anlamaya çalışırız ve bunlar olmasaydı Kur’an ı anlayamazdık deriz. BU KADAR MI AKLIMIZI KİRAYA VERDİK? BU KADAR MI GÖZLERİMİZ KÖR, KALPLERİMİZ MÜHÜRLENMİŞ?

FURKAN’IN anlamı, bildiğiniz gibi, iyi ile kötüyü, doğruyla yanlışı gösteren-ayıran anlamındadır. Gelin doğruyla yanlışı ayırmak için, bizleri bugüne kadar yanlış yola yönlendirenlerin yöntemiyle değil, emin olduğumuz, elimizde apaçık duran FURKAN ile yapalım. ONUN DIŞINDA EĞRİYLE DOĞRUYU AYIRAN, BİR REHBER BULMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR, BOŞUNA ARAMAYALIM. 

Dinde kendi inançlarından başkasına özgürlük tanımayanlara, kendilerini en doğru yolda olduğunu ilan edenlere Allah ın, kimin en doğru yolda olduğunu, yalnız ben bilirim ayetini, hatırlatmak isterim. İnancının doğruluğunun gücünden emin olan, başka düşüncelere saygı duyar korkmaz. Onu yakınından uzaklaştırmak yerine, en yakınında tutarak doğruları anlatır. Allah’ın Resulünün sünnetini takip ettiğini söyleyenler, Onun nasıl hoşgörülü olduğunu ve İslam ı nasıl güzelliklerle, hoş görüyle tanıttığını önce hatırlamalıdırlar. Resulün sünnetini yaşamak, onun Kur’an ı yaşamına nasıl geçirdiğini, öğrenmekle olur. Allah şahittir ki ben, sizleri Kur’an a davet ediyorum. Asla başka bir amacım yoktur. Kur’an ın çevresinde buluşarak, Allah ın nuru ile aydınlanalım ve içimizdeki hurafelerden kurtulalım diye çaba gösteriyorum. İstemeden yaptığım hatalarımı, Rabbim affetsin.

Bende bir beşerim hata yapabilirim. Yazdıklarımı rivayetlere göre değil, Kur’an ile lütfen karşılaştırınız. Eğer Kur’an ile gerektiği gibi bir bağ kuramadıysak, Onu dikkatle düşünerek ve anladığımız dilden okumadıysak, birilerinin sözleriyle imanımızı yaşıyorsak, yaptıklarımızdan asla emin olamayız. BENİ  KENDİ DOĞRULARINIZLA, RİVAYET VE SANI BİLGİLERLE DEĞİL, ALLAH IN KİTABI KUR’AN İLE UYARINIZ.

Hesabın görüleceği O çetin gün geldiğinde, pişman olmak istemiyorsak, gelin Kur’an öğrencisi olalım. HESAP GÜNÜ PİŞMAN OLMAK İSTEMİYORSAK, BİRBİRİMİZİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARALIM Kİ, ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN OYUNCAĞI OLMAYALIM.  Birilerinin ardından değil, Kur’an’ın ardı sıra gidelim ve yalnız onun ipine sarılalım. Çünkü Allah’ın Resulü de yalnız Kur’an a uymuş ve yalnız Kur’an ile toplumu uyarma görevi almıştır, bunu da unutmayalım.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır