Ana içeriğe atla

YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU EMRİ, NE ANLAMA GELİYOR.

                                       
                                        


Kur’an ayetlerinin ilk indirilmeye başlandığında, Allah elçisine Alak suresi 1. ayetinde, Yaratan Rabbin adıyla oku diye geçer. Sizce bu ayette geçen OKU emriyle Allah Elçisine, ne söylemek istiyor olabilir? Kur’an ı oku diyor dersek, daha indirilmiş bir kitap, ayetler olmadığına göre, bu ayette geçen OKU emrinden, indirdiğimiz ayetleri, bildiğimiz şekliyle biz söyleyince sende tekrarla şeklinde diye yalnız anlarsak, sanırım ayetin bizlere anlatmaya çalıştığı asıl amacı tam anlamamış oluruz. Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bu ayetin devamındaki 2 ayeti de yazalım, daha sonra üstünde birlikte düşünelim. 

Alak 1–2–3: YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU! O, insanı bir yapışkan döllenmiş yumurta hücresinden yarattı. OKU; ÇÜNKÜ RABBİN SONSUZ KEREM SAHİBİDİR. (Bayraktar Bayraklı meali)

Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için, önce Kur’an da bolca geçen ve Allah’ın elçisinin okumasını istediği AYET kelimesinin ne anlama geldiğini de doğru anlamamız gerekir. Ayet kelimesi Arapçada, DELİL, AÇIK ALAMET, İŞARET, MUCİZE anlamlarına gelir. Yukarıdaki ayeti anlamaya çalışırken, lütfen ayet kelimesinin anlamını unutmayalım. Allah Alak suresinde, Yaratan Rabbin adıyla oku derken, dikkat ettiyseniz çok dikkat çekici bir örnekle devam ediyor. İnsanın yaradılışındaki mucizeyi örnek veriyor ve devamında da yine aynı kelimeyi kullanıyor OKU yani İKRA. Devamında da Allah, sonsuz kerem sahibi diyerek, Onun yüceliğine vurgu yapıyor.

Buradan şunu anlıyoruz. Allah elçisine şunu söylüyor İKRA/OKU derken. Önce sen Allah’ın yarattığı gücü, mucizeleri, delili gör. Bizzat insanların, nasıl bir mucizeyle yaratıldığını anla, yani kendini önce tanı, yaratılmış lığın ve tabiatın mucizesini oku, yani düşün ve farkında ol diyor. BAZEN BİZLER ŞÖYLE DERİZ, BEN BU KİŞİNİN NASIL BİR İNSAN OLDUĞUNU YÜZÜNDEN OKUDUM. Yani nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu görünüşünden, davranışlarından fark ettim anlamındadır. Allah da Elçisini bu konuda uyarıyor ve diyor ki, seni elçi olarak seçtim, sen önce bu görevin ne derece önemli olduğunun farkına var, bilincinde ol. Kendini önce tanı, gökyüzünde ve yeryüzünde Allah’ın yarattığı ayetleri önce doğru oku ki, yani farkında ol ki görevini de layığı ile yerine getirebilesin. Aslında Allah buna benzer bir örneği de bizlere verir Kur’an da ve bakın nasıl uyarır.

“KUŞKUSUZ, GÖKLERDE VE YERDE, İMAN SAHİPLERİ İÇİN SAYISIZ AYETLER VARDIR.” (Casiye 3)

Bu ayetiyle Allah bizlere, iman etmiş kullarının, Allah’ın gücünü anlayabilmeleri için, tabiatın yaradılış gerçeklerini okumamızı, yani gözlerimizle şahit olup, gönlümüzle destekleyip, görmemiz gerektiğini söylüyor. Demek ki bu ve benzeri ayetlerde okumak, yalnız kelimelerin tekrarı anlamında olmadığı, gerçekleri gördüğümüzde düşünerek, aklımızı kullanarak Allah’ın yarattıklarına şahit olup, Allah’ın ayetlerini okumak anlamında olduğu anlaşılıyor. Bunun farkında olabilmek içinde, Kur’an’ın birçok ayetinde Allah’ın yaptığı uyarıları unutmayalım. HALA DÜŞÜNMÜYORMUSUNUZ. FAKAT DÜŞÜNEN Mİ VAR. ALLAH, AYETLERI SIZE İŞTE BÖYLE AÇIKLAR Kİ, DERİN DERİN DÜŞÜNEBILESINIZ.

Bu konuyu daha net anlayabilmemiz için, şöyle özetleyebiliriz. OKU emrinin bir anlamı, bizzat tebliğ edileni okuyup, üzerinde düşünmek anlamı olduğu, birde gözlerimizle, duygularımızla Allah’ın ayetlerini tabiatta görüp, onun gücüne, yüceliğine, eşsizliğine şahit olup, gönlümüzle onaylamak anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Necm suresi 18. ayette, yine ayet kelimesi, Allah’ın gücünü, onun mucizelerini Allah’ın Elçisi gördüğünde de kullanılıyor ve “ANDOLSUN O, RABBİNİN EN BÜYÜK AYETLERİNDEN BİR KISMINI GÖRDÜ.” Şeklinde geçer. Yani bu ayette de Allah’ın Elçisi, böylece Allah’ın ayetlerini okuduğunu, yani gözleriyle görüp bizzat şahit olduğu anlatılmaktadır. Zariyat 20. ayetinde de Allah, ”KESİN OLARAK İNANANLAR İÇİN YERYÜZÜNDE AYETLER VARDIR.“ diyerek, bu ayetleri yani Allah’ın mucizelerini Allah, bizlerin bizzat görerek şahit olarak OKUMAMIZI, yani düşünüp anlamamızı istemektedir. Bu konuda bir örnek daha vermek istiyorum.

Fussilet 53: ONLARA DIŞ ÂLEMDEKİ VE KENDİ İÇLERİNDEKİ AYETLERİMİZİ/doğa kanunlarını göstereceğiz. Böylece Kur’ân’ın gerçek/hak olduğunu anlayacaklardır. “Rabbinin her şeye tanık olması onlara yetmiyor mu?” (Bayraktar Bayraklı meali)

Bu ayetten de anlıyoruz ki, Allah’ın bir yazılı, birde yazılı olmayan ayetleri var. Yazılı olmayan ayetleri bizler eğer gözlerimizle, nefislerimizde, aklımızda okuyup gerçekleri ÇEVREMİZDE göremiyorsak, yazılı olan ayetleri okuyup anlamamız mümkün olmayacaktır. Allah Elçisine Alak suresi 1. ayetinde, Yaratan Rabbinin adıyla oku derken, Allah önce yarattıklarıma gözlerinle şahit olduğun ayetlerimi önce oku, farkına var diyor. ONLARI OKU VE DÜŞÜNKİ, GÖREVİNİN BİLİNCİNDE OLASIN. Konuyu özetlemek gerekirse. Çok önemli bir konuda bir iş yapmadan önce, emin olabilmemiz için, bizlere yalnız yazılı kaynaklar yeterli gelmez. Yapacağımız işin doğruluğunu önce nefsimize, vicdanımıza ve aklımıza onaylatmamız gerekir. Buda görsel araştırmalarla olur. Eğer bunun doğruluğuna kendimizi inandırmışsak, yapmak istediğimizi yakınlarımıza anlatıp kabul ettirebiliriz ve çevremizden de destek alabiliriz.

Onun içindir ki Allah, sizlere göndereceğim kitabı tebliğ alıp okumadan önce, benim gücüme ve yarattığım âleme bakın ve gerçekleri iyi okuyun diyor. Bizlerde Kur’an ı batılın ve hurafenin etkisinde kalmadan okuyup anlamak istiyorsak, önce Allah’ın Elçisine önerdiği yolu izlemeliyiz. KUR’AN DAN ÖNCE, ALLAH IN YARATTIĞI TABİAT AYETLERİNİ DOĞRU OKUMALIYIZ Kİ, GÖNLÜMÜZ, VİCDANIMIZ VE AKLIMIZ, RİVAYET VE BATILA DEĞİL, ALLAH IN AYETLERİNE TESLİM OLSUN.  Bunu gereği gibi yapmadığımız için, Allah’ın kitabını bir kenara koyduk ve Kur’an da her şey yoktur, özet bilgiler vardır demekle yetinmedik, birde Kur’an ı herkes anlayamaz diyerek, Allah ile kulu arasına Allah yasaklamasına rağmen veliler, efendiler, şeyhler koyduk. 

Dilerim Allah dan, bu yanlışımızı fark eden ve batıldan uzaklaşan, Allah’ın uyardığı gibi, yalnız Kur’an’ın ipine sarılan, ALLAH IN AYETLERİNİ GÖNÜLDEN OKUYAN VE HİSSEDEN, Allah’ın azınlık Salih kullarından oluruz.. 

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır