Ana içeriğe atla

RUHBAN SINIFI VE BİZLERİN YAPTIĞI YANLIŞLAR.




Bugünkü yazımın konusu, ruhbanlık üzerinde olacaktır. Bizler Müslüman olarak, bizim inancımızda ruhbanlık yoktur, YAHUDİ VE HRİSTİYANLARDA VARDIR deriz. Gerçektende bugün yaşanan İslam inancında, ruhbanlık yok mu sizce? Gelin önce ruhbanlık ne anlama geliyor, onu anlamaya çalışalım. Daha sonrada kendimizi, bu konuda sorgulayalım. Ruhbanlık sınıfı, başta Hıristiyanlıkta, Yahudilerde ön plana çıkmakla birlikte, birçok inançta özellikle günümüzde adı konmamış İSLAM DİNİNDE RUHBANLIK YAŞANMAKTADIR. Bu sınıf dini, topluma anlatmakla görevli olduklarını, hatta bu dünyada Allah'ın temsilcileri olarak, Allah ile kulları arasında aracı olduklarına inanırlar. Hıristiyanlıkta çok önemli bir yeri olan Papa, bu dünyada Allah'ın temsilcisi olarak görür kendisini. Papa ve kilisedeki papazlar, Allah'tan aldığı yetkilerle, insanların günahlarını bile bağışladıklarına inanırlar. Bir başka deyişle ruhban sınıfı diğer insanlardan imtiyazlı, dini tek ellerinde bulunduran ve istedikleri gibi şekillendiren, ALLAH İLE KULU ARASINDA, ARACI OLDUKLARINI SÖYLEDİKLERİ BİR SINIFTIR.

Ruhban kelime olarak, RAHİP anlamına gelir. Rahip ise Hıristiyanlar da kilisede görevli papaz, evlenmeyip kilisede yaşayana da keşiş adı verilir. Kelime kökeni olarak manası, ALLAH DAN KORKAN, ONA ÇOK İBADET EDEN, SAYGI VE HÜRMET GÖSTEREN ANLAMINDADIR. Gelelim İslam inancına. Kur’an İslam dininde, hatta Allah'ın gönderdiği tüm kitaplarında, ruhban sınıfının asla olmadığını, bunu kendilerinin uydurduklarını söylemiştir. Kur’an'a birlikte bakalım.

Hadid 27: SONRA BUNLARIN İZİNDEN ART ARDA ELÇİLERİMİZİ GÖNDERMİŞTİK. MERYEM OĞLU İSA’YI DA ARKALARINDAN GÖNDERMİŞ, ONA İNCİL’İ VERMİŞTİK. ONA UYANLARIN KALPLERİNE ŞEFKAT VE MERHAMET YERLEŞTİRMİŞTİK. UYDURDUKLARI RUHBANLIĞA GELİNCE, ONU ONLARA BİZ YAZMAMIŞTIK. FAKAT KENDİLERİ, ALLAH RIZASINI KAZANMAK İÇİN YAPMIŞ, (ANCAK) BUNA DA GEREKTİĞİ GİBİ UYMAMIŞLARDI. BİZ DE ONLARDAN İMAN EDENLERE ÖDÜLLERİNİ VERMİŞTİK. İÇLERİNDEN ÇOĞU YOLDAN ÇIKMIŞTI. (Mehmet Okuyan)

Ayete baktığımızda, asla ruhban sınıfı diye bir sınıfın olmadığını, bunları kendilerinin uydurduklarını söylüyor. İlk önceleri iyi niyetle başlayan bu çabalarının, daha sonra kötü amaçlara yöneldikleri özellikle vurgulanmaktadır.  Yani Allah ile kulu arasında hiç kimsenin olmadığını anlıyoruz. Aşağıdaki ayet konuyu, daha iyi açıklıyor.

Tevbe 34: EY İNANIP GÜVENENLER! BİLGİNLERİN VE DİN ADAMLARININ BİRÇOĞU İNSANLARIN MALLARINI HAKSIZ YOLLA YER VE ONLARI ALLAH’IN YOLUNDAN ENGELLERLER. ALTINI VE GÜMÜŞÜ KASALARDA SAKLAYIP DA ALLAH YOLUNDA HARCAMAYANLARI ACIKLI BİR AZAP İLE MÜJDELE. (Süleymaniye vakfı)

Önce şunu belirtmek isterim, bu ayette geçen RUHBAN kelimesi genellikle Haham ve Rahipler diye çevrilir. Onun içinde günümüzde, bu ayetler bize değil Kitap Ehline hitap ediyor diyerek hiç kimse bu uyarı ve ikazı üstüne almak istemez. Unuttuğumuz ise Kur'an'ın tamamı zaten Kitap Ehline ve onların yanlışlarını düzeltmek için indirilmişti. Ayette yapılan uyarı kendilerini din alimi, bilgini din adamı ilan eden kişilere yapılıyor. ŞUNUDA HATIRLATMAK İSTERİM, İSLAM DİNİNDE DİN ADAMI DİYE BİR SINIF YOKTUR. Demek ki önceleri iyi niyetle başlayan bu çabalar, daha sonra şahsi menfaatlerin ağır basmasıyla, dini anlattığını söyleyenlerin birçoğu, toplumu çıkarları doğrultusunda, Allah'ın gerçek yolundan alıkoydukları belirtiliyor. İşte burası çok önemli.  Lütfen bizlerde aynı yanlışı yapmayalım ders alalım. Çok dindar dediğimiz ve Allah'ın sevgili kulu diye adlandırdığımız bazı kişilerin sözleriyle, imanımızı yaşamayalım pişman oluruz. Çok yakın zamanda, bu hatanın acı sonuçlarını ülke olarak gördük. Bu hatayı lütfen tekrarlamayalım. Güvenebileceğimiz velimizin, yalnız Allah olduğunu Kur'an söylüyor bizlere. 

İNSANLARA DİNİ ANLATTIĞINI SÖYLEYEN BU RUHBAN KİŞİLER, ASLINDA ALLAH'IN YOLUNDAN TOPLUMU SAPTIRIYORLAR. Bu uyarıyı yapan Rabbimizi, lütfen bugün bizler, dikkatle anlamaya çalışalım ki, kıssadan hisse alabilelim. Günümüzde bizlere dini anlattığını söyleyenlerin genel çoğunluğu da, aynı menfaatlerle toplumu aldatmıyor mu? Yaşadığımız dönemde hem maddi, HEM DE SİYASİ ÇIKARLAR İÇİN DİN, öyle bir kullanılıyor ki, toplum eğriyle doğruyu ayıramaz olmuş. İŞTE RUHBAN SINIFI, ONUN İÇİN TEHLİKELİ VE ALLAH BÖYLE BİR SINIFI, ONUN İÇİN EMRETMEDİM BEN DİYOR. Ne yazık ki bizlerde Kur’an'dan ders alamadığımız için, aynı hataya düşerek adı konmamış ruhban sınıfını, ellerimizle bizlerde yarattık.

İslam dininde din meslek olarak değil, kişinin Allah ile kulu arasında imtihanıdır.  Allah'ın elçisinin, geçinebilmek için bir mesleği, işi vardı. Asla dini anlatarak para kazanmamıştı. Günümüzde ki dini lider olduğunu söyleyen, cemaat ve tarikat şeyhlerinin mal varlıklarını bir düşünün, bunların hiç bir mesleği ve işleri yok. BU MALLARI SİZCE NERELERDEN EDİNDİLER? İşte Kur'an tüm bunların örneğini veriyor ve sakın bu hataya düşmeyin diyor.

Geçmiş günlerin birinde televizyonda, bir İlahiyatçı; DİNİ HERKES ANLATIYOR KONUŞUYOR, BIRAKINDA BU İŞİ BİZLER YAPALIM, BU İŞ BİZİM İŞİMİZ DEMİŞTİ. O günden beri bu sözleri hiç unutamam. Bizler İslam dininde, ruhban sınıfı istediğimiz kadar yok diyelim, aslında çok açık ve güçlü bir ruhban sınıfını ellerimizle yarattık. Kendi aramızda da hep konuşuruz,  bizler dini bilemeyiz, Kur’an'dan anlayamayız hocalarımıza, şeyhlerimize soralım deriz. HANİ BÖYLE BİR SINIF YOKTU? Tabi toplumu bu duruma getirenler, hükümranlığını sürdürmek isteyen din simsarcılarıdır. Onları fark edemediğimiz sürece bu aldatmaca, sömürü devam edecektir. 

Çok duymuşsunuzdur, din adına FETVA VERME MAKAMINDAN BAHSEDERİZ. Halbuki İslam dininde din adına fetvayı, emri Allah dan başka kimse veremez diyordu.  HÜKÜM YALNIZ ALLAH'IN DIR diyen, Rabbimizi günümüzde neredeyse duyan bile yok. Dini birilerinin sözleri ile değil, yalnız Allah'ın Kur’an da ki emirleriyle yaşamamız gerekir. Kur’an ayetleri kişilere göre, asla esnetilemez ya da görmezden gelinemez. Ama yaşantımızda bunun tam tersini yapıyoruz. Onun içinde Allah, dinde sakın bölünmeyin dediği halde dinde bölünüp, mezheplere ayrıldık. Yetmedi, bir birimize düşman olduk. İçimizde yarattığımız ruhban sınıfının, Hıristiyan ve Yahudilerden hiç farkı yok. Onlar günahlarını papazlara, hahamlara bağışlatmaya çalışırken, bizlerde edindiğimiz kendi yarattığımız ruhban veli, şeyh, gavs dediğimiz efendilerimizden şefaat bekliyoruz. ŞEYHİ, VELİSİ OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ DİYEN BİR DÜŞÜNCENİN, PAPANIN YA DA PAPAZLARIN, GÜNAHLARI BAĞIŞLAYIP, CENNETİ VAAT ETMESİNDEN NE FARKI VAR?

Allah din ve iman adına, hiç kimseyi kulu ile arasında aracı yapmamıştır. Hatta Kur’an'da Elçisine hitaben; Kur’an'ı tebliğ etmek sana, hesap sormak bana düşer, KULUMLA BENİM ARAMDAN ÇEKİL DİYEREK, Allah ile kulu arasında, Elçisi dâhil, hiç kimsenin olamayacağını özellikle belirtmiştir. Peki bizler, böyle mi yaşıyoruz inancımızı? Hepimiz bu dünyada imtihandayız. İmtihan olacağımız ve sorumlu olduğumuz kitabında yalnız Kur’an olduğunu Allah söylüyorsa, din adına hala aracılar edinerek veliler, şeyhler, efendiler edinenlerin AYETİNDE UYARDIĞI GİBİ, ALLAH'IN YOLUNDAN SAPTIRILACAKLARI, KAÇINILMAZ OLACAKTIR.

Değerli din kardeşlerim. Allah özellikle ruhban sınıfının dinde olmadığını söylüyor ve sakın sizleri Allah ile aldatmasınlar diye de bir çok kez uyarıyorsa bizleri, gelin dinimizi ve inançlarımızı birilerinden değil, önce bizler bizzat Kur’an'dan anladığımız dilden okuyalım, araştıralım ve üzerinde düşünelim yani dersimizi bizzat kendimiz çalışalım. Daha sonrada elbette, daha iyi anlayabilmek için yardım alalım. Sizler Kur’an'ı anlayamazsınız diyenlere de, Allah'ın ayetlerini hatırlatalım ve diyelim ki, Allah yemin ederek, bu kitabı anlayasınız diye sizler için kolaylaştırdım diyor ve bizleri Kur’an'dan sorumlu tutuyorsa, BU KUR’AN ASLA ANLAŞILMASI ZOR OLAMAZ. Böyle bir adaletsizliği Rabbimize isnat edenlerden, lütfen uzak duralım. Kur’an nurlu bir ışıktır. Rabbimiz bizlerin Kur’an'ı keşfetmemizi bekliyor. Onu anlama çabası içinde olanlarında, gönül gözlerini açacağını, onların gönüllerini nurlandıracağının müjdesini de bizlere veriyor ve bakın ne diyor.

Casiye 20: BU (KUR'AN) İNSANLARIN KALP GÖZÜNÜ AÇAN BİR NUR, KESİN BİLGİ EDİNMEK İSTEYEN BİR TOPLUM İÇİN DE HİDAYET VE RAHMETTİR. ( Elmalı Hamdi meali)

Dilerim toplum olarak Allah'ın kitabına sarılarak, gönül gözleri açılan, rivayet ve sanı bilgilerden uzak Allah'ın en doğru, kesin bilgilerini öğrenme çabasında olan, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...