Ana içeriğe atla

RAMAZANDA İTİKAFTA BULUNMAK.











ALLAH ın Kur’an da emrettiği bu emrini, gerçekten çoğumuz bilmeyiz. Bilenlerde görmezden gelir, sözünü bile edeni duymazsınız. Geçen gün televizyonda gündeme geldi. Camilerde kalma konusundan bahsedilirken, emniyet olarak pek uygun değil, ama biz bunların emniyetini almalıyız, gibi sözlerle geçiştirildi. Gelelim bahse konu ayete.

Bakara 187: Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tövbenizi kabul edip bağışladı. Artık Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyiniz. Sabahın beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyiniz, içiniz, sonra akşama kadar orucu tamamlayınız. MESCİTLERDE İTİKAFA ÇEKİLMİŞ OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA KADINLARLA BİRLEŞMEYİNİZ. BUNLAR ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARDIR. Sakın bu sınırlara yaklaşmayınız. İşte böylece Allah, âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar. (Bayraktar Bayraklı)

Bizleri ilgilendiren ve ayette geçen kısmını hatırlayalım.

“MESCİTLERDE İTİKÂFA ÇEKİLMİŞ OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA, KADINLARLA BİRLEŞMEYİNİZ.”

Ayette bahsedilen itikâfa çekilmenin, Ramazan ayında olduğunu önce unutmayalım. Peki, İtikâfa çekilmek, kelime anlamıyla ne anlama geliyor. İTİKÂF BİR KONU ÜZERİNDE DERİNLEMESİNE DURMAK VE ORTALIKTA GÖRÜNMEMEK, KENARA ÇEKİLMEK ANLAMINDA KULLANILIR. Ayette de bu anlamda kullanılıyor. Dikkat ederseniz, itikâfta bulunulacak yerden bahsederken, mescid sözcüğünü kullanıyor. Ne yazık ki bu sözlerden yola çıkarak, Ramazan ayında itikâfa girmek isteyenlerin, camilerde bunu yapması gerektiği anlatılır. Onun içinde günümüzde ne yazık ki Allah ın bu emrini yerine getireni hiç duymayız. Çünkü camilerde gece kalması, yemek yenmesi, ihtiyaç giderme gibi sorunlar olacağından, hiç kimse itikâfa niyet etmez. Zaten camiler bu durum için, uygun hale getirilmemiştir, getirilmesi de ibadet yerinin amacına uygun düşmez.

Önce şunu hatırlatmak isterim. Ayetin ilk cümlesinden şunu anlıyoruz. İlk hitap erkeklere. Oruç gecesinde daha önce yasak olan cinsel birleşmenin, bundan sonra serbest olduğunu söylüyor. Mescitlerde itikafa girdiğimizde onlarla, yani eşlerinizle birleşmeyin diyor. Ben bu ayette itikaf emrini, sanki Allah erkeklere emrediyor gibi geldi. Ne dersiniz? Çünkü itikafa girmek için, evde elden ayaktan çekilmek gerekir. Kadınların çocuk bakımı ev işleri, yemek yapmak gibi nedenlerden dolayı, uzun bir süre evin ibadet bölümü yani mescit için ayrılan bölümünde, uzun süre kalıp ibadet etmeleri pek mümkün görünmüyor. Elbette ayette kadına böyle bir yasak asla yok, oda itikaf da bulunabilir.

Peki, sizce ayette geçen mescit sözünden, bugün bizlerin anladığı, cami ayarında ibadet yerleri mi kast ediliyor. Doğrusu ben ayetten bunu anlamadım, anlamak ta hiç mümkün değil. ÇÜNKÜ KUR’AN CUMA NAMAZI HARİÇ, TÜM İBADETLERİMİZİ YAŞADIĞIMIZ YERDE YAPABİLECEĞİMİZ BİLGİSİNİ VERİR. Peki, bu durumda mescit ne anlama geliyor. KELİME ANLAMIYLA ARAPÇADA, SECDE EDİLEN YER ANLAMINDADIR. Yani namazgâh anlamında. Hepimizin evlerinin bir bölümü, bizler için mescit tir. Yani bizler Ramazan ayında, Allah a şükranlarımızı sunmak, Rabbimize ibadet adına uzun bir zaman geçirmek için, evin efradından kendimizi soyutlayıp, ibadete yöneleceğimiz yer anlamındadır. Bunu evin dışında, camilerde yapmak gerekir diye anlamak, büyük yanlış olur. Çünkü ayette itikâfa girenlere, Allah ın bir uyarısı var. Ne diyordu tekrar hatırlayalım.

“İTİKÂFA GİRDİĞİNİZ ZAMANLARDA, ONLARLA/KADINLARINIZLA BİRLEŞMEYİN.”

Demek ki itikâfa girdiğimiz yer, evin uzağında değil. Evin bir bölümünde. Yani istersek eşimize ulaşabileceğimiz yakınlıktayız. Demek ki itikâfa girmek istediğimiz yer, kendimizi uzun bir zaman ibadetle meşgul edeceğimiz, evin bir bölümü. Tabi böyle bir işe niyet ettiğimizde, evde yaşayanlarla adeta ilişkimizi keserek, uzun süre kendimizi ibadete vermeliyiz. NE DERSİNİZ, ADETA İNSANIN KENDİSİNİ VE YAPTIKLARINI SORGULAMASINDAN HATALARI VE YANLIŞLARI İLE YÜZLEŞMESİNİ TARİF ETMİYOR MU? BELİRLİ BİR SÜRE DÜNYAYLA ADETA İLİŞİĞİMİZİ KESEREK, RUHEN VE BEDENEN DÜŞÜNCELERİMİZİ, TEK BİR NOKTADA TOPLAYARAK, SANKİ ARINMANIN VE KENDİMİZİ ALLAH A TESLİM ETMENİN BİR YOLUNU TARİF EDİYOR. Bu söylediklerimin kanıtı olarak, bakın Allah Musa peygamberimize nasıl evler yapın kendinize diyor.

Yunus 87: Musa’ya ve kardeşine, “KAVMİNİZ İÇİN MISIR’DA (SIĞINAK OLARAK) EVLER HAZIRLAYIN VE EVLERİNİZİ KIBLE YAPIN/NAMAZ KILINACAK YERLER YAPIN. Namazı dosdoğru kılın. Müminleri müjdele” diye vahyettik.

Bu ayetten de anlaşılıyor ki, evlerimizin bir bölümü, ibadetlerimiz için ayırdığımız, bizler için mescitlerimizdir. İlginç olanı, geleneksel İslam anlayışında itikâfta bulunmanın, Ramazanın son on günü içinde yapılması gerektiği söylenir. Tabi Kur’an böyle bir sınırlama asla koymaz. Sanırım kadir gecesi konusunda da, aynı hatayı yaparak, Ramazanın tüm günlerini kadir gecesi aşkıyla yaşamak zor geldiği için, Ramazanın son on günü içinde olduğu fikri, nefsimize daha yakın gelmiş. Günümüzde neredeyse unuttuğumuz, Allah ın bu farz emrini lütfen hatırlayalım. Ramazan ayında, hayatımızda belki birkaç kez, Allah ın bizlere önerdiği, bu arınma günlerine kendimizi hazırlayalım. Günümüzde itikâfa girmek için camilere gidilerek yapılması gerektiğini söyleyenler, Allah ın bu farz emrinden toplumu böylece alı koymuşlardır.

Bizim anladığımız şekliyle camiler/mescitler normal vakit namazlarımızı, ibadetlerimizi yerine getirmek için, MECBUREN GİTMEMİZ GEREKEN YERLER DEĞİLDİR. CAMİLER TOPLU İBADETLERİN, YANİ CUMA NAMAZLARININ KILMAK İÇİN MECBURİ GİDECEĞİMİZ MEKÂNLARDIR. Elbette vakit namazlarımızda da camilere gidebiliriz, ama bu mecburi değildir. Bizlerin ferdi ibadetlerimizi yapacağımız yerler, yaşadığımız-çalıştığımız mekânlardır. Onun içinde itikâfa gireceğimiz yerde, yaşadığımız evimizdir. Hatta Kur’an vakit namazlarımız için, vakti girdiğinde kılınız der ve hiçbir mekân özellikle belirtmez.

Lütfen şöyle düşünün, cami kültürü son 60–70 yıldır çok ilerledi ve neredeyse her mahallede birkaç cami oldu. Lütfen bu ayeti çok değil, 400 yıl öncesi durumunu hayal ediniz. Acaba yaşanılan büyük şehirlerde bile, kapalı ve bina şeklinde kaç cami vardı da, bu camilerde insanlar itikâfa gireceklerdi. Burada nasıl genel ihtiyaçlarını gidereceklerdi. Düşünen ve batılın etkisinde kalmayan, gerçekleri görecektir.

UNUTULAN HATTA HİÇ KONUŞULMAYAN, ALLAH IN BU EMRİNİ YERİNE GETİRMEYİ, KADIN ERKEK RABBİMİZ CÜMLEMİZE NASİP ETSİN İNŞALLAH.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A