Ana içeriğe atla

NAMAZLARIN REKAT SAYILARI SABİT MİDİR?





Geçmiş yıllarda bir televizyon konuşmasında, Diyanet İşleri Başkanımız, dinde öyle konular vardır ki, asla değiştirilemez dedikten sonra, şöyle bir örnek verdi.  Sabah namazı 2 rekât fazdır, bunu birisi çıkıp ta, dört rekât kılalım diyemez dedi. Gerçekten de sabah namazını, iki rekât farz namaz kılmak yerine, dört rekât farz kılamaz mıyız? İki rekât kılınması Allah’ın emri midir? Gelin bu konuyu Kur’an ışığında düşünelim, unutmayalım bizlerin sorumlu olduğu rehber kitabın, yalnız Kur’an olduğunu ve bizlerin yalnız Kur’an’dan hesaba çekileceğimize hükmeden Allah’tır. Allah’ın verdiği bu hükmü lütfen hiç bir zaman unutmayalım. Sizce Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’dan hesaba çekeceğim hükmünü verdikten sonra, Kur’an’da açıklamadığı detay vermediği herhangi bir konuda sorumlu tutar mı? Sorunun cevabı, aklını zerre kadar kullanan için çok açık. Kullanmayanlara zaten sözüm yok. Önce şunu söylemeliyim Allah, biz Kur’an’da her şeyden nice örnekleri, değişik misallerle açıkladık ki anlayasınız der. Ayrıca yine bir ayetinde, biz Kitapta da hiç bir eksik bırakmadık, Allah unutucu değildir diyerek, biraz önce hatırlattığım ayet ile bizleri uyarır.

Zühruf 44: ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Bu bilgiler ışığında, namazın rekât sayıları konusunu, gelin önce Kur’an’a soralım. Bakalım bizlere nasıl bilgiler verecek, çünkü Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye apaçık hükmünü vermiş. Tabi aşağıdaki ayeti de unutmadan.

Hud 1: Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri önce sağlam kılınmış, SONRA DA DETAYLANDIRILIP AÇIKLANMIŞ BİR KİTAPTIR.

Allah namazı kılarken, ses tonumuzun bile nasıl olacağının örneğini vermiş ise namazımızın uzunluk ya da kısalığı hakkında da, bizlere mutlaka bir bilgi vermiştir düşüncesinden yola çıkarak, batılın etkisinde kalmadan, önce bu mantıkla Kur’an’a bakmalıyız. Allah Kur’an’da yeni doğan bir bebeğin, kaç ay anne sütünü emmesi gerektiği konusunda bile bilgi veriyorsa, Kur’an’ın üzerinde çok durduğu salat/namaz konusunda, EĞER SABİT VE DEĞİŞTİRİLEMEZ BİR REKÂT SAYISI VAR İSE, ONU DA BİZLERE BİLDİRMESİ GEREKMEZ MİYDİ? Sizce Allah bildirmediği, açıklamadığı bir hükümden bizleri sorumlu tutar mı? Konu üzerinde düşünmeye ve araştırmaya devam edelim.

Nisa suresi 102. ayetinde Allah, zor bir anımızda, korku ve savaş halinde kılacağımız namazımızın tarifini yapıyor. Allah’ın Resulünün imamlığında savaş halinde, askerin bir bölümünün namaza durması ve kıyam, rükû, secdeden sonra namazın bittiğini, daha sonra da geri kalan askerle aynı şekilde diğerlerine de namazı Resulün kıldırdığı örneği verilir. Bu örnekten de anlıyoruz ki, kısaltılmış namaz bir rekâttır. Şöyle düşünenler de var. Normal şartlarda ise tüm namazlar, Kur’an’a göre iki rekâttır. Çünkü Allah’ın Resulü askerlerinin her iki yarısı ile ayrı ayrı kılarak, iki rekâtı tamamlamıştır. Bu örnekten bu sonucu çıkarmak, bana göre çok zorlayıcı olur, ayetlerin MUHKEM olma özelliğine de uymaz. Peki, o zaman normal kılacağımız namazlarımız kaç rekât olmalıdır? SINIRLAMA VAR MIDIR? Allah kısaltılmış rekâtı tarif ettikten sonra, normal namazlarımızı kılma konusunda ise şöyle söyler Kur’an’da. 

Nisa 103: Namazı/duayı tamamlayınca, artık Allah’ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. SÜKÛNET BULDUĞUNUZDA, NAMAZI/DUAYI TAM BİR BİÇİMDE YERİNE GETİRİN. Namaz/dua, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.

Allah bu ayetinde, aslında sorduğumuz sorunun cevabını veriyor ve güvenli bir ortamda, NAMAZINIZI, DUAMIZI TAM OLARAK YERİNE GETİRİN diyor. Sizler tam olarak kılın sözünden ne anladınız? Eğer belirli bir sayıdan, sınırdan bahsediyor olsaydı, onu da apaçık bizlere bildirmez miydi?. Yoksa HAŞA aramızda, Allah’ın eksiğini tamamlamaya çalışanlar mı var. Kur’an’da Allah güvensiz bir ortamda kılınacak kısaltılmış namazın tarifini, uzunluk-kısalık örneğini verdiği halde, güvenli sakin bir zamanımızda kılacağımız bir namazın, Allah’a yapacağımız duanın sınırlandırılmış örneğini vermiyor, herhangi bir sınır koymuyor. Bildiğiniz gibi namazda bir duadır, Allah’ı tesbih etmektir, ona şükranlarımızı bildirmektir. Peki, bizler bu sözlerden ne anlamalıyız? Allah müminun suresi 2. ayetinde bakın ne diyor. “ONLAR Kİ, SALATLARINDA/NAMAZLARINDA HUŞU/SAYGI İÇİNDEDİRLER.”

DEMEK Kİ HUŞU İÇİNDE, SAYGIYLA ALLAH’IN HUZURUNA DURACAĞIMIZ ZAMAN BİZLERE BIRAKILMIŞ, ALLAH TARAFINDAN BİR SINIRLAMA ASLA KONMAMIŞTIR. KUR’AN’IN HİÇ BİR YERİNDE NORMAL ŞARTLARDA ŞU KADAR REKAT NAMAZ KILIN EMRİ ASLA YOKTUR. SİZLERE SORUYORUM, ALLAH’IN KOYMADIĞI BİR SINIRI KOYMAK, KİMİN HADDİNE? Saygıyla huşu içinde, Allah’ın huzurunda durmak, kişiye ve onun o günkü ruh haline göre değişir. Onun içinde Allah, yemin ederek kolaylaştırdığını söylediği Kur’an’da, namazın sınırlarını bizzat kuluna bırakmıştır. Eğer bir sınırlama konmuş olsaydı, her şeyden nice örnekler verdim diyen Rabbimiz, bunu da açıklar ve kısaltılmış namazında izah ettiği gibi, bunu da bizlere örneklerle bildirirdi. 

Bir kardeşimiz kendisine mezheplerin ve beşeri rivayetlerin öğretisi olan namaz konusundaki rekat sayılarını delillendirmek ve haklı olduğunu kanıtlayabilmek için, bu yazdıklarıma karşılık bakın bana nasıl bir soru soruyor. Bu sorular bizlerin İslam’ı, nasıl Kur’an merkezli yaşamadığımıza çok güzel örnekler. Bakın arkadaşımız bana nasıl bir soru soruyor. “NAMAZIN KAÇ REKAT OLDUĞUNA DAİR AYETİ YAZIN.” Bu soruyu sormasının nedeni, Kur’an’da rekat sayısının olmadığını, herhangi bir sınırlamanın yapılmadığını bildiği için. Peki ne amaçla soruyor? Çünkü her bilginin, Kur’an’da olmadığına inandırılmışta ondan. Peki nereden öğreneceğiz, işte tüm hatalarımız bundan sonra başlıyor ve diyoruz ki, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. HATTA BİR BAŞKA ARKADAŞIMDA BANA ŞUNU SORUYOR, "SEN HADİS İLMİ ALDIN MI?" Düşüne biliyor musunuz rivayetleri bile bizler, İLİM sınıfına koyduk. Onlar olmadan Kur'an'ın anlaşılamayacağına inandırıldık. Bu yanlış bilgiye inandırıldığımız andan itibaren, Kur’an zaten bizim için devre dışı kalmış, İslam’ı detaylı ve yaşayacağımız şekle getirdiğine inanılan rivayetler ve mezhep inancı hayatımıza girmiş oluyor. Soruyu soran arkadaşımıza, Allah’ın böyle bir rekat sınırlaması yok dediğimde, verdiği cevap aslında bizlerin, nasıl Kur’an dışı kaynaklardan inancımızı yaşadığımıza ve nefsimizi buna inandırdığımıza, çok güzel bir örnek olduğundan, sizlerle paylaşmak istedim. “SINIR YOK, NAMAZA DURDUM NERDE BİTECEĞİ BELLİ DEĞİL NEDE OLSA AYET VAR. BİZ İNSANI BAŞI BOŞ BIRAKTIK…NE GARİP DEĞİL Mİ DİN KONUŞUYORSUNUZ, HERKES KAFASINA GÖRE TAKILIYOR” Herkesin kafasına göre takılması elbette mümkün değil. Din Allah’ın dini, kural koyacakta yalnız Allah’tır. Bu arkadaşımız acaba Allah’ın bu konuda koymadığı bir sınırı, kimin yada kimlerin koyduğuna inanıyor? İşte burası çok önemli. Resulü koydu desek, onunda koyamayacağını Kur’an’da Allah açıkça Resulüne söyletiyor ki, böyle bir hata yapmayalım. Ne diyordu hatırlayalım. ““BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19)” Size Resul, Allah’ın namazın rekat sayısı konusunda koymadığı bir sınırı, koymuş olabilir mi? Asla koyamaz, çünkü böyle yapmış olsaydı Allah’ın Resulü, Allah’ın hükmüne ortak olmuş olurdu. Çünkü Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor.

Bu demektir ki normal şartlarda kılacağımız namazlarımızın rekât sayısını Allah sınırlamamış, bu konuda hiçbir hüküm vermemiştir. Allah’ın hüküm vermediği bir konuda bizlerin konuşması, bunlar Allah katındandır demesi haramların, günahların en büyüğüdür. Şimdide bu konuyu kısaca, rivayet hadislerde araştıralım, çünkü Kur’an ile yetinmeyen, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı, İslam’ı yaşayamazdık diyen kardeşlerimize, Resulün hadisleri bile yanlış yolda olduklarını göstermesi açısından bir örnek vermek istiyorum. Önce Allah’ın Resulünün birçok kez tekrar ettiği hadisini/sözünü size hatırlatmak istiyorum.

4107 – Ebu Sa’idi’l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle emrettiler: “BENDEN KUR’AN DIŞINDA BİR ŞEY YAZMAYIN. KİM, KUR’AN’DAN BAŞKA BİR ŞEY YAZMIŞ İSE, ONU İMHA ETSİN.”
Müslim, zühd 72, (3004).

İlginçtir, hadisleri Kur’an ayetleri ayarında görenler, bu hadisi ya kabul etmezler, yada görmezden gelirler. Demek ki Allah’ın Resulü, asla Kur’an’ın dışına çıkmamış bu çok açık. Zaten Allah Resulüne, sana indirdiğimle kullarıma hükmet, diye ayet indirmişti hatırlayınız. Sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diyen Yaradan, daha sonra Kur’an dışından, Kur’an’ın hiç bahsetmediği, açıklamadığı bilgilerden, hükümlerden, sınırlamalardan da, bahsetmediği REKAT SAYILARINDAN sorumlu tutar mı? Rivayet hadislerden bir örnek daha vermek istiyorum. Bunları kanıt olması adına değil, düşünebilmemiz adına veriyorum. ÇÜNKÜ DİNDE KANIT, YALNIZ KUR’AN DIR.

2308 – Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: “ALLAH NAMAZI (İLK DEFA FARZ ETTİĞİ ZAMAN İKİ REKÂT OLARAK FARZ ETMİŞTİ. SONRA ONU HAZER İÇİN (DÖRDE) TAMAMLADI. Yolcu namazı ilk farz edildiği şekilde sabit tutuldu.”
Buhârî, Salât 1, Taksîru’s-Salât 5, Menâkıbu’l-Ensâr 47; Müslim, Salâtu’-Müsâfarî 2, (685); Muvatta, Kasru’s-Salât 8, (1,146; Ebü Dâvud, Salât 270, (1198); Nesâî, Salât 3, (1, 225).

Bakın yazdığım rivayet hadiste, namazın ilk önce Allah tarafından iki rekât farz olduğunu, daha sonrada Allah hazerde dörde tamamlandığını söylüyor. Yolcu ya da korku halindeki namaz ise aynı kaldığı anlatılıyor. Bu bilgiler ışığında hemen kendimize soralım. BÖYLE DETAYLI BİR BİLGİ KUR’AN’DA YOK. PEKİ, BU BİLGİ NEREDEN ALINMIŞ DA, ALLAH NAMAZIN REKÂT SAYISINI, ÖNCE İKİ REKÂT FARZ KILDI, DAHA SONRA DÖRDE ÇIKARDI DİYEBİLİYORUZ VEDE HİÇ KUŞKU DUYMADAN SORGULAMADAN İNANIYORUZ. İşte bizler İslam’ı böyle rivayet bilgiler ışığında yaşıyoruz. Ne yazık ki kanıtımız, delilimiz Kur’an değil, rivayetler. Rabbimiz emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin diye uyardığı halde, hiç sorgulamadan iman edip gidiyoruz. RİVAYETLERDE BÖYLECE, DEĞİŞMEZ ALLAH EMRİ OLUVERİYOR. ÇOK DAHA KÖTÜSÜ, KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇİYOR. ÇÜNKÜ KUR’AN’I DETAYSIZ VE HERKEZİN ANLAYAMAYACAĞI BİR KİTAP İLAN ETTİK. HALBUKİ BİZLERE, GÖSTER BAKALIM KUR’AN’DA NAMAZIN KAÇ REKAT OLDUĞUNU DİYE SORUP, KUR’AN’I DETAYSIZ GÖSTERMEYE ÇALIŞANLARA VERECEĞİMİZ CEVAP, ŞÖYLE OLMASI GEREK MEZ Mİ? “MADEM ALLAH BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYOR, KUR’AN’DA AÇIKLANMAYAN, DETAYI VERİLMEYEN HİÇ BİR ŞEY, DİNİN ANA KONUSU OLAMAZ, BİZLERİ BAĞLAYICI DEĞİLDİR” DEMEMİZ GEREKİRKEN, BİZLER HİÇ DÜŞÜNMEDEN, KUR’AN’I EKSİK YETERSİZ, DETAYSIZ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORUZ.”

Sizlere verdiğim bu bilgilerden sonra, sizler sabah namazının farzını iki rekât yerine, dört rekât kılamayız diyebilir misiniz? Bu bilgiyi Kur’an asla doğrulamıyor, önemli olan sorumlu olduğumuz KUR’AN‘dır. Bu konu ile ilgili bir rivayet hadis daha vermek istiyorum. Gerçi rivayetleri yazdıkça, kafanız daha çok karışacak, ama bazı gerçekleri görebilmek, fark edebilmek için, yanlış bilgiler bile bizlere ders verebiliyor.

2307 – İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “ALLAH, NAMAZI PEYGAMBERİNİZİN DİLİYLE HAZERDE DÖRT, SEFERDE İKİ, KORKU HALİNDE DE DÖRT REKÂT OLARAK FARZ KILMIŞTIR.”
Müslim, Salât 5, (687); Ebü Dâvud, Salât 287, (1247); Nesâî, Taksir 1, (3,118,119).

Sanırım bu rivayet hadis, kafanızı iyice karıştırdı. Bizler Kur’an’dan uzaklaşıp, rivayetlerle imanımızı yaşarsak, SANIRIM KAFAMIZ DAHA ÇOKKKK KARIŞACAKTIR. Halbuki bizler Kur’an dan, savaş halinde ve tedirgin olduğumuz zorlu bir anımızda, namazın ilk rekatta bittiğini öğrenmiştik. Ama burada tam tersi söylenmekte, hatırlatırım. Bahsedilen diğer bilgilere ise Kur’an asla onay vermez. Allah fecir vakti kılınan, yani sabah namazından ve BU VAKİTTE OKUNACAK KUR’AN’DAN  bahsederken, İsra 78. ayetinde, bu zamanın huşu içinde, Allah’a kulunun zikir yapacağı, günün en huzur içinde yakardığı, bir zaman olarak bahseder. Bu zamanın, melekler tarafından şahitli olduğu bilgisi de verilmiştir.

Allah’ın çok özel, namazın/duanın ve Kur’an’ı anlayarak, düşünerek okumanın en uygun vakti olarak işaret ettiği, sabah fecr vaktinde, sizce Allah bana iki rekâttan fazla, namaz kılmayın demiş olabilir mi? Eğer demediyse bunu söylemekle, Müslümanları namazın en uygun zamanı olan fecir vaktinde, gerektiği kadar namaz kılmak, dua etmek isteyenleri, engellemek değil de nedir? NAMAZ/SALAT ALLAH İLE KULU ARSINDA BİR KAPIDIR. Kulunun Rabbinden istekte bulunma anıdır. Allah buna üst bir sınır koymadıysa, başka hiç kimse buna sınır koyamaz. Lütfen bunu unutmayalım. Önemli olan namazlarımızda, dualarımızda HUŞU VE CİDDİYETLE ALLAH’IN HUZURUNDA KALABİLMEKTİR.  Huşu olmadığında insanın dikkati de dağılır, aklına çok farklı şeyler gelir. Onun içinde Allah’ın huzurunda dururken, huşu içinde kalacağımız vakti doğru ayarlamalıyız.

Bugün namazlara konmuş olan rekât sınırlaması, toplumun cami kültürünün yaygınlaşmasıyla konmuştur. Elbette hiçbir sakıncası yoktur. Hatta camilerde kılarken, birliktelik sağlanmıştır diyebiliriz. Allah’ın Resulünün ümmetine, yalnız Kur’an ile hükmetmiş olduğu gerçeğini lütfen göz ardı etmeyelim. Çünkü Allah bu konuda birçok ayetiyle Resulüne emir vermiştir. EĞER BİZLERİ BAĞLAYICI BİR REKÂT SINIRLAMASI OLSAYDI, ODA KUR’AN’DA MUTLAKA AÇIKLANIRDI. LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Günümüz İslam toplumunu bölen ve anlaşmazlığa düşüren, rivayet edilen hadislerdir. Bu konuda bir kaç örnek vermek istiyorum.

“Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatından sonra Müslümanları toplayarak şöyle demişti: “SİZLER, PEYGAMBERDEN HADİS RİVAYET EDİYORSUNUZ VE BU HADİSLERDE İHTİLAFA DÜŞÜYORSUNUZ. SİZDEN SONRAKİLER İSE DAHA FAZLA İHTİLAF EDECEKTİR. PEYGAMBERDEN HİÇBİR ŞEY TAHDİS ETMEYİN. Size bir soru soran olursa, “Bilgimizle sizin aranızda Allah’ın kitabı var” deyin ve onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılın”

[Zehebi, “Teskiretu’l Huffaz, I, 2-3]

Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. SONRA BUNLARIN YAKILMASINI EMREDEREK ŞUNU SÖYLEDİ: KİTAP EHLİ’NİN MİŞNA’SI GİBİ MÜSLÜMANLARIN MİŞNASI’DIR BUNLAR. 
[İbn Sad/Tabakat 5/140]

Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden ötürü Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına göndermekle tehdit etmiştir. 

[Tahzırul Havas 10b. ]

Hz. Ali’den rivayet edildiğine göre o yanında yazılı sahifeler bulunan kimseleri, bunlara müracaat etmekten sakındırmış ve “SİZDEN ÖNCEKİ İNSANLAR, RABB’LERİNİN KİTABINI TERK EDEREK ÂLİMLERİNİN SÖZLERİNE UYDUKLARI İÇİN HELAK OLMUŞLARDIR” DEMİŞTİR. 

[İbn Abdilberr, 108]

Bu rivayet örnekleri vermemendeki amacım, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, rivayet hadislere sarılanları bile kendi güvendikleri hadisler, onların yanlış yolda olduklarını söylediğini, kendilerine hatırlatmak maksadıyla yazıyorum. Allah’ın Resulü ve en yakın ashabı, hadis nakli konusunda çok titiz davranmış ve toplumu Kur’an’a yönlendirmiştir. Çünkü bunu emreden Kur’an’dır. Allah’ın Resulü, Kur’an dışından hiçbir bilgi yazdırmadıysa, bizleri bağlayan yalnız Kur’an olduğunu bilmeliyiz. Elbette Kur’an’ın özüne ters düşmeyen, geleneklerimizin de yaşanmasında hiçbir sakınca yoktur. AMA GELENEKLERİMİZİ DİNLEŞTİRMEDEN, BUNLAR OLMADAN İSLAM’I YAŞAYAMAYIZ DEMEDEN. Mahşer günü Resullerin, kendi ümmetine şahitlik yapacağını Kur’an söylüyor. Bu düşünceden yola çıkarak, şu soruyu kendimize lütfen soralım. Mahşer günü Rabbimiz Resulü Hz. Muhammed’e dönerek, şöyle bir soru sorduğunu düşünelim.

“EY RESULÜM, SEN Mİ SÖYLEDİN KULLARIMA, KUR’AN HER BİLGİYİ DETAYLI VERMEZ, HER ÜMMETİM DE KUR’AN’I ANLAYAMAZ. BENİM HADİSLERİMDEN ANCAK NAMAZI NASIL KILACAĞINIZI, KAÇ REKAT OLDUĞUNU, NE KADAR ZEKAT VERECEĞİNİZİ, HACCINIZI NASIL YAPACAĞINIZIN DETAYINI ÖĞRENEBİLİRSİNİZ DİYE. 

Sizce böyle bir soruyu Rabbimiz Resulüne sormuş olsa, Kur’an ile yatan, Kur’an ile kalkan, bizler için örnek Allah’ın Resulü, nasıl bir cevap verebilir? Bu sorunun cevabını bizler, pişman olmak istemiyorsak bu dünyada, emanetimizi teslim etmeden önce mutlaka bulmalıyız. Sizce bu cevabı Kur’an’da mı aramalıyız, yoksa emin olamadığımız rivayet hadislerde mi? Yorum sizlerin, imtihan sizin imtihanınız. BİR MÜSLÜMANA DÜŞEN, DİN KARDEŞİNİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARMAK VE KUR’AN MERKEZLİ DÜŞÜNMEYE DAVET ETMEK OLMALIDIR.

İslam dinine fitne ve fesat öyle bir girmiş ki, neyin doğru neyin yanlış olduğu birbirine karışmış. Çünkü HAK VE BATIL BİR BİRİNE KARIŞMŞ. Kur’an devre dışı kalmış, rivayetler baş tacı olmuş. Dilerim Rabbimizden elde Kur’an aklıyla, düşünerek iman eden, batıldan uzak hakkın yolundan giden ve yalnız Allah’ın ipine sarılan, O azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

  1. Sayin Hocam Allah sizden sonsuz razi olsun. İyi ki varsiniz.

    YanıtlaSil
  2. Hocam mesela bazi hocalar diyorki namazda kurandan ayetler okunmaz diyorlar dua edilir diyorlar bu doğrumudur cevap verirseniz cok sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu söylediklerinin Kur'an dan delili yok. Kur'an da bir çok dua ayetleri var. Onlardan oku yada hiç fark etmez Allah a dua edip, ondan yardım iste. NAMAZ ALLAH İLE KULUNUN BİR OLDUĞU, ONDAN YARDIM İSTEDİĞİ, ONU TESBİH ETTİĞİ ÇOK ÖNEMLİ BİR ANDIR.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır