Ana içeriğe atla

NAMAZLARIMIZDA TÜRKÇE AYET OKUYABİLİR MİYİZ?

                                    
                                       

Diyanet İşleri başkanlığına, yıllar önce şöyle bir soru sormuştum. “Bizler Kur’an’ın Türkçe mealinden, ayetleri namazlarımızda okuyabilir miyiz?” Aldığım cevabı sizlerle paylaşıp, üzerinde konuşmak ve birlikte düşünmek istiyorum. Bakın ilk bölümlerinde neler söylemişler. 

“Bütün ilahi kitaplar, onları insanlığa tebliğ ile görevlendirilen Peygamberlerin konuştukları dille indirilmişlerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Arabistan’da Araplar arasında yetiştiği ve Arapça konuştuğu için, O’nun tebliğ ettiği Kur’an’ı Kerim de Arapça olarak indirilmiştir. Ancak Yüce Rabbimiz bütün insanlığa son kitabı ve edebi hitabı olan Kur’an-ı Kerim, sadece Araplar ve Arapçayı bilenler için değil, bütün insanları sapıklıklardan korumak, onlara Hakkı ve hakikati öğretmek, hidayet ve gerçek saadet yolunu göstermek için indirilmiştir.”

Yukarıdaki açıklama gayet güzel. Allah’ın ne söylediğini, nasıl bir insan olmamızı istediğini, uyarı ve ikazlarını ancak ayetleri anlamakla gerçekleştirebileceğimiz mantığından hareketle, çok güzel anlatılmış. Yazıya devam edelim, bakalım verilen cevap bu şekliyle, bu mantıkla mı bitiyor.

“Kuran-ı Kerim’in namazda Türkçe tercümesinin okunmasına gelince: Kur’an-ı Kerim’de “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a) de bütün namazlarda Kur’an-ı Kerim okumuş ve namaz kılmayı iyi bilmeyen bir saha biye namaz kılmayı tarif ederken “…sonra Kur’an’dan hafızanda bulunandan kolayına geleni oku.” (Müslim, Salat, 45) buyurmuştu. Bu itibarla namazda kıraat yani Kur’an okumak, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır. Bilindiği üzere Kur’an, Cenab-ı Hakk’ın Hz.Muhammed (s.a)’e Cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel’in ) ismidir. Sadece mana olarak değil, Rasulüllah (s.a)’in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen MANA KUR’AN DEĞİLDİR. Bu sebepledir ki, tercümesine Kur’an denilemeyeceği ve TERCÜMESİNİN KUR’AN HÜKMÜNDE OLMADIĞI KONUSUNDA, İSLAM BİLGİNLERİ GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇİNDEDİR.”

Şimdide bu sözleri, günümüzde uyguladığımız şekliyle karşılaştıralım. Daha sonrada yine Kur’an’a müracaat edelim, bakalım verilen cevap onunla uyuşuyor mu? Allah’ın elçisinin, namazlarında her zaman Kur’an okuduğu bilgisi veriliyor çok doğru, Allah ta aynen bu emri veriyor, hatta örneği de verilmiş, kolayınıza geleni okuyun diye. Tabi bu kolayınıza geleni okuyun emri yalnız namaz için değil, genel Kur’an okuma emirdir. Ama namazlarımızda Kur’an’ın dışından da dualar edebiliriz, buda yasaklanmamıştır. Peki, bizler günümüzde bunu yapıyor muyuz? Namazlarımızda Kur’an dışından dualar okumuyor muyuz? Detay vermek istemiyorum, herkes  namazda okuduklarının bir kısmının, ayet olmadığını sanırım biliyordur.  Günümüzde de namazlarımızda, yalnız Kur’an değil, beşeri dualarda okunuyor. Ettahiyati, salli, barik, sübhaneke  duaları gibi.

İlginçtir namazlarımızda ayetlerin, Türkçe tercümesinin okunamayacağını anlatmaya çalışanlar, namazlarımızda Kur’an’dan olmayan ama orijinali Arapça olan bazı duaların, acaba neden mutlaka Arapça okunmasını istiyor olabilirler? YOKSA ARAPÇANIN KUTSAL BİR DİL OLDUĞUNU, HATTA CENNET LİSANI OLDUĞUNAMI İNANIYORLAR, AMA BUNU SÖYLEYEMİYORLAR? Ne dersiniz, işte düşünce ve fikirlerinin arkasında, öyle yanlış bir inanç var ki, söylemeye bile utanıyorlar. Biraz düşünen, ne demek istediğimi anlayacaktır. 

İlginçtir, Allah’ın Resulü döneminden bizlere ulaşan rivayet bilgilere baktığımızda, ayetlerin tercümesinin, namazlarda kullanıldığını görüyoruz.  BÜYÜK SAHABE, SALMAN FARISI NİN YAPTIĞI FATİHA TERCÜMESİ ÖRNEK GÖSTERİLEREK, İMAMI AZAM EBU HANİFE DE, BU DÜŞÜNCEDEN ÖRNEK ALDIĞI SÖYLENİR VE NAMAZLARDA KENDİ DİLİ İLE TERCÜME EDİLMİŞ AYETLERİN, OKUNABİLECEĞİNİ SAVUNMUŞTUR. Bakın yüzlerce yıl önceki alimler, ayetlerin tercümesi ile namaz kılınır diyor, ama bugün bu sözler bile görmezden gelinerek, Kur’an’dan adeta habersiz bir toplum yaratılıyor. Konu ile ilgili çok dikkat çekici rivayet bir belgeden bahsedilir. Bakın belgede ne anlatılıyor.

“Üzerinde olduğumuz konunun, Sünnet açısından durumunu, daha da önemli kılan başka bir belge vardır: Salman Farisi, arkadaşlarının Kendisine başvurması üzerine, Fatiha yi Farsça ya çevirip, onlara vermeyi düşündüğünü Peygambere arz etmiş ve ondan onay aldıktan sonra işe girişmiştir. ( Bk. Tacu’s-seria; Nihayetu Hasiyeti’l-Hidaye, Kiraat bölümü; Abhülhayy el-leknevi, Hidaye serhi, Dehli,1915 baskisi, sy,86.not:1;MUHAMMED Hamidullah; Kuran-i kerim tarihi, sy;108″

Tüm bu bilgilerinde rivayet olduğunu hatırlatmak isterim. Elbette bunlar bizler için dinde kanıt değildir. Kanıt yalnız Kur’an’dır. Ama rivayetleri dinde kanıt görenler, belki de biraz bu gerçekleri fark eder diye örnek veriyorum. Hatırlatmak istedim. Konu ile ilgili daha detaylı bilgiyi, lütfen linkini verdiğim yazımdan okuyunuz.   

Gelin şimdide bu konuyu Kur’an’a soralım. Acaba Kur’an neden Arapça indirildi, bizler anladığımız dile tam olarak çevirip, namazlarımızda okuyamaz mıyız?

Duhan 58: Biz Kur’ân’ı SENİN DİLİNLE İNDİRİP KOLAYLAŞTIRDIK. UMULUR Kİ ONLAR ÖĞÜT ALIRLAR.

İbrahim 4: Biz, her peygamberi, ANCAK BULUNDUĞU KAVMİNİN DİLİYLE GÖNDERDİK Kİ, ONLARA APAÇIK ANLATSIN. Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.

Bu iki ayetten anlıyoruz ki, Allah Kur’an’ı toplumun dilinden Arapça indirmesinin asıl nedeni uyarıları, ikazları iyice anlayabilmesi için olduğu anlaşılıyor. Kur’an’ın her dile çevrilemeyeceği, Arapçanın her dilde manalarının olmadığının söylenmesi, Allah’ın kelamına saygısızlık olduğu gibi, birilerinin hurafe inançlarının ortaya çıkmaması adına bir kamuflaj olduğu çok açıktır. Bu kitap Allah katından, tüm âleme ve tüm zamana hitap ediyorsa, nasıl olurda başka dillere tam tercüme edilemeyeceğini söyleriz. Şimdi hatırlatacağım ayetten ibret alamayanlara, bunca açık uyarılardan sonra, rivayet inançlarını gizlemeye çalışanları, Allah’a havale ederim.

Fussilet 44: EĞER BİZ ONU YABANCI DİLDEN BİR KUR’ÂN YAPSAYDIK ONLAR MUTLAKA: “BU KİTABIN ÂYETLERİ GENİŞÇE AÇIKLANMALI DEĞİL MİYDİ? ARAP BİR PEYGAMBERE YABANCI DİL, ÖYLE Mİ?” DERLERDİ. Sen de ki: “O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır.” İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur’ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).

Allah çok açık, Kur’an’ı neden Arapça indirdiğini, bakın nasıl anlatıyor. Eğer onlara başka dilde bir Kur‘an indirmiş olsaydık, bu kitabın ayetleri, anlaşılır olması gerekmez miydi? Arap bir peygambere, yabancı dilden bir kitap öylemi, derdiniz diyor. Bu sözleri günümüze tercüme edelim ve diyelim ki, Diyanetin verdiği cevaptan esinlenerek. ALLAH ARAPLARA, ANLAYABİLSİN VE DERSLER ALSIN DİYE KENDİ DİLLERİNDE GÖNDERDİĞİ ARAPÇA KUR’AN’I, HER DİLE ÇEVRİLEMEYEN VE FARKLI ANLAMLARA GELEBİLECEK BİR DİLDE Mİ GÖNDERDİ? BÖYLE OLUNCA DA, DİĞER MİLLETLERİN TAMAMINI, KUR’AN’I DOĞRU ANLAYABİLMELERİ İÇİN, ARAPÇA ÖĞRENMEK MECBURİYETİNDE Mİ BIRAKTI? Arapça öğrenemeyen, yada Arap olmayan ama Kur’an dan sorumlu olan bir insan, bu durumda Fussilet 44. ayette örnek verilen, başka dilde Kur’an gönderseydik şu bahaneleri sayacaksınız dediği bahaneler, bu durumda Arap olmayan toplumlar için gerçek olmaz mı? Tabii ki böyle mantıksız, adaletten uzak bir düşünceyi, Rabbimize isnat etmekten, yine Allah’a sığınırım. Diyanet ayetlerin tercümesiyle, namazlarda okunamayacağının nedenini, verdiği cevapta bakın nasıl açıklamayla devam etmiş.

“Bilindiği üzere tercüme, bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle, aynen ifade etmek demektir. Oysa her dilin, başka dillerde bulunmayan (kendine ait) ifade, üslup ve anlatım özellikleri vardır. Bu yüzden, EDEBİ VE HİSSİ YÖNÜ BULUNMAYAN BAZI KURU İFADELER dışında, hiçbir tercüme aslının yerini tutmaz ve hiçbir tercümede, her bakımdan aslına tam bir uygunluk sağlamaz. O halde Kur’an-ı Kerim gibi, ilahi belagat ve icazı haiz bir kitabın aslı ile tercümesi arasındaki fark, yaratan ile yaratılan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü biri yaratan Yüce Allah’ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun aciz beyanı.” 

Şimdi sizlere soruyorum, bu sözleri duyan insan, Türkçe mealini okumaya değer verir mi hiç? Allah tüm âleme kolaylaştırdığım ve açıkladığım rehber gönderdim diyecek, daha sonra bizler Kur’an’ı, diğer toplumların diline kesinlikle doğru çeviremeyiz, anlam farklılıkları olur diyeceğiz. Lütfen unutmayalım AYETLERDE Kİ KUTSALLIK, ARAPÇA  KELİMELERDE DEĞİL MANA, YANİ ANLAMLARINDADIR. 

Bunu söyleyen Diyanet, tercüme ettiği Kur’an’ı, acaba yanlış anlamlara gelebilecek sözlerle mi tercüme etti? Söyledikleri doğruysa, Diyanetin Kur’an meali, Allah’ın emirlerini, tam olarak açıklamıyor demektir, buda çok büyük risk ve tehlike değil mi, sizce? Bu soruyu sormak hakkımız, çünkü başka dile tam olarak çevrilemeyeceğini söyleyen, Diyanetin kendisi, neden tercümesini yapıyor? ALLAH’IN AYETLERİNİ DİĞER TOPLUMLARA KİM ANLATACAK, TERCÜME EDECEK? HADİ DİYANET TERCÜME ETTİ DİYELİM, YA DOĞRU DEĞİLSE, YA BİZİ ALDATIYORSA. Allah veliler edinip ardı sıra gitmeyin der ve Allah ile elçisinin bile kulu arasında olmadığını söyler. Bu durumda hiç kimse Allah’ın kelamını direk, tek başına anlayabilmek adına çaba harcayamaz. BU NASIL BİR MANTIK AKIL TUTULMASI, DOĞRUSU ANLAYAMIYORUM. Toplumu böyle yanlış bilgilerle aldatırsak, Kur’an dan uzak ve Allah’ın nurundan habersiz bir toplum yaratırız, daha da kötüsü dinde bölünür, parçalanır yok oluruz. ALLAH’A HESAP VERMEYİZ.  Kur’an her dile tercüme edilir. Sorun tercümede değil, tefsirlerdedir, kafamızın içindeki batıl inançlarımızdadır. Ayetlerin açık ve anlaşılır olmadığını söyleyenler, bir kısım insanlar tarafından, tefsir aldatmacasıyla toplum, hurafe ve batılı Kur’an’a ilave etmeye çalışarak, istedikleri bir inanç yaratmışlardır. Elbette hepsinin yanlış olduğunu söylemekte, büyük hata olur. 

Düşünebiliyor musunuz, tüm dünyanın dilleri ve yazılan kitapları birbirine çevriliyor, Üniversitelerde birçok dilin çevirisi okunan kitapları her kez anlıyor ve âlim, bilim adamı oluyor, ama Allah öyle bir kitap göndermiş ki, doğru olarak diğer dillere çevirisi yapılamıyor, ama Allah yine de tüm âlemi tüm kullarını bu kitaptan sorumlu tutuyor, öylemi? BU NE MANTIKSIZLIK BÖYLE. BU NASIL BİR HAKARET KUR’AN’A, BUNU FARK EDEN YOK MU? BİRİLERİ BU SAYGISIZLIĞA DUR DEMEYECEK Mİ? Bunu söyleyenler mahşer günü, hesabını vereceklerdir. Her dilin, bir başka dile çevrilirken bir karşılığı vardır. Yoksa o dil uluslar arası kabul edilen bir dil sayılmaz. Kendi nefsimizce, batılı yaşamaya devam edebilmek için, açıkça yalanlar söylüyoruz ve kendimizi kandırıyoruz. Yine bana verilen Diyanetin cevabından, alıntı yaparak devam etmek istiyorum. 

“Türkçe namaz ile Türkçe dua birbirine karıştırılmamalıdır. ÇÜNKÜ DUA KULUN ALLAH’TAN İSTEKTE BULUNMASIDIR. Bunun ise herkesin konuştuğu dil ile yapılmasından daha tabii bir şey olamaz ve zaten genelde de Ülkemizde Türkçe dua yapılmaktadır.”

MÜZZEMİL SURESİNDE GEÇEN KOLAYINIZA GELENİ OKUYUNUZ EMRİ, NAMAZ İÇİN DEĞİL GENEL ANLAMDA KUR’AN OKUMAYLA İLGİLİDİR. ELBETTE NAMAZDADA KUR’AN OKUNUR, OKUNMALIDIRDA. AMA NAMAZDA MUTLAKA KUR’AN AYETİ OKUYACAĞIMIZA DAİR, ALLAH’IN BİR EMRİ YOKTUR, ÖNCE BUNU UNUTMAYALIM. NAMAZ ALLAH’A İSTEKLERİMİZİ BİLDİRDİĞİMİZ, ALLAH’A DUA ETTİĞİMİZ BİR ANDIR. BUNU ELBETTE KENDİ DİLİMİZDE YAPACAĞIZ.

Duanın Allah’ tan istekte, yardımda bulunmak olduğunu söyleyen düşünce, yalnız namaz dışında anlayarak kendi dilimizde dua edeceğimizden bahsetmesi, acaba Kur’an gerçeklerine uyuyor mu sizce? Sanırım namazın ne olduğunu hala anlayamayanlar var. Namaz, Allah ile kulunun bir olduğu, ona şükranlarımızı, saygımızı sunduğumuz, ondan yardım istediğimiz bir andır. Lütfen bu gerçeğin artık farkında olalım. Onu da anlamadığımız bir dilden asla yapamayız. Bu sözleri söyleyenler, şimdi yazacağım ayeti göremiyor olabilirler mi? Yoksa görmezden mi geliyorlar.

Bakara 45: ALLAH’TAN SABIR VE SALAT İLE YARDIM İSTEYİN. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. 

Bakın Allah, namazla, duayla yani SALAT ile kendisinden yardım dileyin diyor, peki yardımı namazda anladığımız dilden yapamazsınız diye öğretildi, şimdi ne olacak? Halbuki Allah’ın böyle bir yasağı Kur’an’da yok. Namazda yalnız Kur’an okunacağına dair bir bilgi bulamazsınız. Hani Allah’tan yardım istemek, anladığımız dilden ama namaz dışında olacaktı, burada Allah yardımı salat ile diyor. Yani hem dua, hem de namazlarımızda da dileyin diyor? Hani dua kulun Allah’tan istekte bulunmasıydı ve buda Türkçe olması normaldi ne oldu? Neden namazda Kur’an dışından beşeri duaları da Arapça okuyoruz? Bu sorulara cevap veren ne yazık ki yok. Çünkü söylediklerine, kendileri bile gönülden inanamıyor. Konunun daha iyi anlaşılması için, kendilerini hanifi mezhebindenim diye tanımlayanlara, örnek insan İmamı Azamın bu konudaki düşüncesini de hatırlatmak isterim. Bakın ne diyor.

İmamı Azam Görüsünün, Hanefi FUKAHASINCA ayrıntılanan gerekçesi söyle özetlenir.

Kuran kâğıtlarda Yazılmış ve bizim Okuduğumuz Lafızlar değildir. Esas Kuran o lafızların taşıdığı manadır ki, bir kelam-i nefsi ( ALLAH ın zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kalıptan kalıba dökülür. O kalıplar sonradan yaratılmış ( Muhdes ) Varlıklardır. Oysaki esas Kuran, MAHLÛK olmayan bir manadır. Hiç kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardı buyrulması da bu gerçeği gösterir.

O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KUR’AN’ I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR.

Söyleyecek çok şeyler var, ama yara kangren olmuş, merhem fayda etmiyor. Bizleri din adına bilgilendirmeye çalışanların kaynağı, ne yazık ki Kur’an olmaktan çok uzak. Böyle olunca da iş başa düşüyor. Değerli din kardeşlerim, hatırlatmak isterim, Allah sizleri Kur’an’dan imtihan ediyorum diyor. Gelin imtihanımızı birilerine havale etmeyelim, inanın çok pişman oluruz hesap günü. Hep birlikte Kur’an’ın çevresinde toplanalım. KUR’AN’I ANLADIĞIMIZ DİLDEN OKUYALIM. ANLAMADAN OKUSAN DA, ALLAH SEVAP YAZAR DİYENLER, BİZLERİN KUR’AN GERÇEKLERİNİ GÖRMEMİZİ İSTEMEYENLERDİR, lütfen bunun farkına varalım. İnancımızın içine girmiş hurafe ve batıldan, emaneti teslim etmeden, Kur’an gerçeklerini fark ederek kurtulabiliriz. 

Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkına varabilen, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A