Ana içeriğe atla

NAKİL VE RİVAYET ESASLI İSLAM'I YAŞAYANLARA.




İnternette bir konuda araştırma yaparken, yaşadığımız İslam’ın izlediği yolun mantıktan, akıldan ve Kur’an’dan nasıl uzak  yaşanmaya çalışıldığına ve kendilerini avuta bilmek adına nasıl deliller yaratmaya çalıştıklarına, bir kez daha şahit oldum. İslam’ı emin olamayacağımız, rivayet merkezli bilgiler ışığında mutlaka yaşamamız gerektiğine inanan, Kur’an’ın her konuda bilgi ve detay vermediğini düşünenler, Allah’ın emri gereği Kur’an’ın sınırlarını aşmak istemeyen ve Allah’ın emri olan, yalnız Kur’an’ın ipine sarılma emrini yerine getirenlere, bakın neler söylüyorlar.

”NAKİL, RİVAYET ESASLI İLİMLERİN ASLI, ESASI VE GÜVENİLİR HADİS İLMİDİR. EĞER NAKİL VE RİVAYET ESASLI BİR KAYNAĞA BAŞVURULURSA, MEALCİ KURAN DIŞI BİR KAYNAĞA BAŞVURMAMA YEMİNİNİ BOZMUŞ OLUR. ÖTE YANDAN TARİHİ KABUL EDEN KİŞİNİN, HADİSLERİ KABUL ETMEMESİNİN NASIL BİR MANTIKSAL SERİ CİNAYET OLDUĞU ORTADADIR..”

ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM, DİN ASLA BEŞERİ SÖZLERLE, HÜKÜMLERLE DEĞİL, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ KUR’AN VE ONUN HÜKÜMLERİ İLE YAŞANIR. ÇÜNKÜ DİNİN SAHİBİ ALLAH’TIR, BU KONUDA KURALLARI DA KOYACAK DİNİN SAHİBİDİR. Bunları söyleyen kişi, Kur’an ayetlerinin dışında, nakil yani rivayetler yoluyla günümüze kadar gelmiş bilgilerin, sözlerin/hadislerin öneminden bahsediyor ve bu bilgileri mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz diyerek dikkatle yaklaşanlarında, nasıl seri bir cinayet işledikleri örneğini veriyor. İnancını itina ve dikkatle yaşamaya çalışan kişilere karşı verdiği örnek ise çok düşündürücüdür. Önce şunu hatırlatmak isterim. Dini imanımızı yaşamak titizlik ve dikkat ister. Emin bilgi ve kaynakların dışına çıkmamızı zaten Allah yasaklamış ve ne demişti hatırlayalım.

İsra 36: HAKKINDA KESİN BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞIN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (Diyanet meali)

Söylenenler bu ayete uygun mu sizce? Allah emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diyor, bizler bir rivayet göre diye başlayan sözlere/hadislere inanmakta, bir sakınca görmüyoruz. Bir başka ayetinde de, güvenilecek en emin bilgininde, Kur’an olduğunu açıklıyor. Çünkü Kur’an’ı bizzat kendisi koruduğunu bildiriyor. Hatırlayınız Allah, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, ondan hesaba çekeceğim demiyor muydu? Bu durumda rivayetleri, nasıl inancımızın içine dahil ederiz ve bunu nasıl doğru göstermeye çalışırız, bu kadar mı Kur’an’dan uzaklaştık. SORMAK İSTERİM, BAHSETTİKLERİ RİVAYET ZİNCİRİNE HİÇBİR FİTNE, FESAT ART NİYETLİ KİŞİLERİN DÜŞÜNCELERİNİN, KARIŞMADAN GÜNÜMÜZE ULAŞTIĞINA KİM GARANTİ VEREBİLİR? Kimler koruyor bu bilgileri ve doğruluğundan Allah’ın verdiği garantiyi veriyor? Kimse garanti veremez. Birileri de çıkıyor, rivayet esaslı hadis naklinin öneminden bahsediyor, HATTA BUNA İLİM DİYOR. Rivayetin ilmi mi olur? Değerli dostlar, adı üstünde rivayet, yani doğruluğundan emin olamayacağımız, ama içinde doğru bilgide olabilecek sözler demektir. Bizler böyle nakillere, hiç şüphe duymadan Kur’an’a inandığımız gibi,  bu bilgilere din ve iman adına nasıl inanırız? 

Hatırlayalım, Allah ne diyordu Kur’an’da? “SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KIM VARDIR!” (Nisa 87) “O HALDE KUR’ÂN’DAN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” ( Araf 185)  Allah’ın sözünden/hadisinden daha doğru kimse yoktur diyor ayette, bizler ise doğruluğundan emin olamayacağımız beşeri rivayetleri, Allah’ın sözü gibi doğru kabul etmekte bir sakınca görmüyoruz. Allah Kur’an’da ilk önce, cahiliye toplumunu uyarıyor, daha sonrada bunlardan bizlerin ders almasını istiyor. Hala birileri bizleri, rivayetlerin dinimizde, çok önemi var diye inandırmaya çalışıyorsa, lütfen daha dikkatli olalım, yoksa hesap günü çok pişman oluruz. Kur’an’ın dışından rivayet, sanı ve zanna uyanların, nasıl bir yol üzerinde oldukları konusunda, Allah’ın indirdiği ayeti hatırlatmak istiyorum.

Enam 116: “EĞER YERYÜZÜNDEKİLERİN ÇOĞUNA UYARSAN, SENİ ALLAH YOLUNDAN SAPTIRIRLAR. ONLAR ANCAK ZANNA UYUYORLAR VE ONLAR SADECE YALAN UYDURUYORLAR.” (Diyanet meali)  “ONLARIN ÇOĞU, ALLAH’A ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR. ” (Yusuf 106)

Allah çoğunluğa uyarsan, seni doğru yoldan saptırırlar, onların çoğu ancak Allah’a şirk koşmadan iman etmezler diyerek, onların yalancılardan olduklarını bildiriyor bizlere. Peki, doğru yoldan saptıranlar, nelere inanıyormuş burası önemli. Bu insanlar emin olmadığı bilgilere yani ZANNA uyarlar diyor. Peki, Zan ne anlama geliyor? Zan  sanmak, tahmin etmek, sezmek ve şüphe manalarında kullanılır. Konuşmalarımızda şöyle söyleriz. “Ben öyle zannediyorum.” Buradan alacağımız derse gelince. Allah emin olamayacağımız, zanna, rivayet bilgilere göre İslam’ın asla yaşanamayacağını, onun içinde ZAN VE RİVAYETLERLE sizi aldatmak isteyenlerin, sakın ardına düşmeyin emrini veriyor Kur’an’da. Böyle insanlar sizleri Allah yolundan saptırırlar diyor.

Gelelim yazımın başında ilim diye adlandırdıkları, rivayet hadislere güvenilir diyen kişinin verdiği örneğe. Bu kısım çok önemli, çünkü buna benzer örnekleri çok veriyorlar ve toplumun kafasını karıştırıyorlar. Bu düşünceyi savunan diyor ki, yalnız Kur’an’ı savunanlar, “bu kişi onlara mealciler diyor”, eğer nakil ve rivayet esaslı bir kaynağa başvururlarsa,  bu kişiler o zaman Kur’an dışı bir kaynağa başvurmama yeminini bozmuş olur”, diyor ve bakın nasıl bir örnek veriyor. 

“ÖTE YANDAN TARİHİ KABUL EDEN KİŞİNİN, HADİSLERİ KABUL ETMEMESİNİN NASIL BİR MANTIKSAL SERİ CİNAYET OLDUĞU ORTADADIR.”

Bir insan eğer, Kur’an’dan nasiplenmemiş, rivayet ve zanna uyuyorsa, gözler perdeli, gönüller mühürlenmişse, ancak böyle sözler söyler ve din adına batıl savunabilmek için, böyle örnekler verir. Önce hatırlatmak isterim, kitaplarda okuduğumuz tarihi bilgiler, her zaman kesin bilgiler değildir. Kesin olmadığı halde, bu bilgilere inanmamız bizler için sakınca da teşkil etmez. Ortaya çıkan yeni bilgi, belge ve bulunan tarihi kalıntılar neticesinde, bilgilerimizi yenileriz. Bunun bizler için hiçbir sakıncası da yoktur, yanlışlığından dolayı bir sorumluluğumuzda yoktur.

Gelelim imanımızı, inancımızı yaşama konusuna. Kesin olmayabilecek tarihi bilgilerle İSLAM’IN YAŞANMASINI AYNI KEFEYE KOYANLAR, BÜYÜK YANILGI İÇİNDE OLDUKLARI GİBİ, TOPLUMUDA UÇURUMA SÜRÜKLEMEKTEDİRLER. Din ve iman şaka götürmez. İstediğimiz zamanda yenileyeceğimiz, değiştireceğimiz konularda değildir. Çünkü her yaptığımızdan sorumluyuz. Düşünmeden, araştırmadan yaptıklarımızdan mutlaka sorumlu oluruz hesaba çekiliriz. Ama bizlerin öğrendiği yanlış tarihi bir bilginin, ya da belgenin, daha sonra ortaya çıkacak yeni kanıtlarından yola çıkarak değişmesinden, bu konuda hiç kimseye karşıda sorumlu değiliz. İşte ikisinin arasında böyle büyük fark vardır, ama tabi anlayanlara.

Lütfen birilerinin sözleriyle değil, Allah’ın sözleriyle/hadisleriyle/ayetleriyle imanımızı yaşayalım. Yanlış inancımızla, farkına varmadan emaneti teslim edip, imtihanımızı tamamladığımızda, geri dönüp hatalarımızı düzeltemeyeceğimiz için, hesabın görüleceği O çetin gün çok pişman oluruz. Pişman olmak istemiyorsak, emin olmadığımız rivayetlerin değil, yalnız Kur’an’ın ardı sıra gidelim. Karar sizlerin. 

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A