Ana içeriğe atla

KUR'AN DA MİRASIN DAĞITILMASI NASIL ANLATILIR. NİSA 7. BAKARA 180.




Bu yazımda Kur’an'da geçen, MİRAS konusunu konuşmak ve sizleri bu konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi bu konu, çok farklı şekillerde anlatılır topluma. Konuyu Kur’an'dan detaylı bilmeyen toplumumuz, erkeğin kadından bir pay daha fazla alması gerektiği, Kur’an'ın asıl emri olarak gösterilir. Gerçekten de mirasın dağıtımında Kur’an birinci öncelikle, erkek kadından bir pay fazla almalı mıdır diyor, yoksa bu bahsedilen dağıtım şeklinin çok özel bir durumda, vasiyet bırakılmadığında, kadının mirastan hiç bir pay almadığınıda düşündüğümüzde, KADININ ÇOK DAHA AZ BİR PAY, YADA HİÇ PAY ALMAMASINIMI ÖZELLİKLE ENGELLİYOR. Gelin bu konuyu, Kur’an bütünlüğünde birlikte anlamaya çalışalım. Genelde bizler Kur’an'dan, kendi nefsimize göre kelimeleri, cümleleri cımbızlayarak ayetleri anlamaya çalışırız. Kur’an'ı bir bütün olarak hiç düşünmüyoruz. Bizler Kur’an'a uymak yerine, Kur’an'ı kendimize uydurmaya çalışıyoruz, öyle olunca kendimizi, kendi nefsimizle aldatıyoruz. Nefsimiz her zaman bu konuda ağır basıyor. Allah Bakara suresinde, kendisine ölüm yaklaşmış olan birisinin mal varlıklarını, ne şekilde miras olarak dağıtmasını öneriyor ona bakalım önce.


Bakara 180-181: Birinize ölüm geldiği zaman, EĞER BİR MAL BIRAKACAKSA anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde VASİYET ETMEK sakınanlar üzerine bir BORÇTUR. HER KİM BUNU İŞİTTİKTEN VE KABULLENDİKTEN SONRA VASİYETİ DEĞİŞTİRİRSE, GÜNAHI ONU DEĞİŞTİRENLEREDİR. ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH İŞİTİR; BİLİR. (Bayraktar Bayraklı meali)


Demek ki mallarımızı, yakınlarımıza ölmeden önce VASİYET ederek bırakmamız, Allah ın öncelikli FARZ emri. Yani öncelikle yapmamız gerenken bir emir. Ne yazık ki bu gerçek, göz ardı edilmektedir. Hatta vasiyet şahitler karşısında yapılması gerektiğini de söyleyerek, şahitleri de bağlayıcı ayetlerle sağlama alıyor. "Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca, vasiyet esnasında içinizden iki adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin……" (Maide 106) Demek ki vasiyet, miras için ilk ve en önemli şartı, üzerimize borç. Buradan da anlaşılıyor ki, mirasın dağıtımında kadına bir pay, erkeğe iki pay, miras dağıtımında özellikle istenen bir dağıtım şekli değil. Hatta Nisa suresi 7. ayetinde de bu konuya dikkat çekiyor ve bakın ne diyor, büyüklerimizden kalan miras için.


Nisa 7: Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından ERKEKLERE BİR PAY VARDIR. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından -ONUN AZINDAN DA ÇOĞUNDAN DA- farz kılınmış bir nasip olarak KADINLARA DA BİR PAY VARDIR.


Buradan da açıkça anlıyoruz ki, mirasın dağıtımında ilk öncelik vasiyette bulunmak. Erkek bir pay alacaksa, kadında azından ya da çoğundan bir pay alacağını söylüyor. Bunun anlamı açıktır. Vasiyette bırakılana mutlaka uyulacağı anlatılıyor. Eğer vasiyette kadına fazla bırakılmışsa itiraz edilmesin diyor Allah. Çünkü mirasın dağıtımındaki asıl yöntem, vasiyetle mirasın dağıtımıdır. Vasiyeti yapanın elbette bir bildiği ve düşündüğü vardır ki, aslonan vasiyete uymaktır. ALLAH AİLE REİSİNİN, MALINI-MÜLKÜNÜ YAŞADIĞI DÖNEMDE, EVLATLARI YADA YAKINLARI ARASINDA, HAK ETTİKLERİ ÖLÇÜDE ADALETLE DAĞITILMASINI, MALIN SAHİBİNDEN ÖZELLİKLE VASİYET EDEREK BIRAKMASINI İSTİYOR. Öyle evlatlar vardır ki, anaya babaya asi ve hiç bir faydası yok, zararı var. Bu durumda, anaya baya her konuda yardımcı ve saygılı olan bir evlatla, diğer asi ve saygısız olan evlat, aynı mirası mı almalı sizce? Elbette hayır. Allah da böyle bir adaletsizliğin olmaması için vasiyet emrini, bizlere bir BORÇ/FARZ emir olarak veriyor. 


Nisa suresi 12. ayetinde de vasiyet etmekten bahsedilir. Ahzab suresi 6. ayette de yakınlarımıza uygun bir vasiyet yapılması önerilmektedir. Şimdide işin farklı bir boyutunu düşünelim. Diyelim ki vasiyet bırakmadık. Sorarım sizlere, hangimiz ne zaman ölüme yaklaştığımızı düşünürde, vasiyet bırakırız? Elbette büyük çoğunluğumuz, ölümü kendimize yakıştıramadığımız için, vasiyeti de düşünmeyiz daha vakti var deriz. Sanki garanti almış gibi, ileriye dönük büyük hesaplar, planlar yaparız. Allah bunu bildiği için, bu konuyla ilgili ilk emrini vasiyet edin diye ayetinde indirmiş ama daha sonra, vasiyet etmeden ölenlerinde büyük bir gerçek olduğunu bildiğinden, YİNE KADINI GÖZETEREK, kadının hiçbir pay almamasını engellemek adına ki o devri düşünün, kadına mirastan hiç bir pay verilmiyordu, bu durumda erkeğin yarısını alabilmesi garanti altına alınmıştır. Ayeti hatırlayalım.


Nisa 11: Allah size, çocuklarınızın alacağı miras hakkında, ERKEĞE KADININ PAYININ İKİ KATINI TAVSİYE EDER....( Bayraktar Bayraklı meali)


Bu ayeti, Nisa suresi 7. ayet ışığında mutlaka anlamalıyız. Bazı Kur’an meallerinde, bu ayetle ilgili açıklama yapılır ve denir ki, daha önce mirasın dağıtılması vasiyetle olacağı hükmedilmiş olup, bu ayetle gereken açıklama yapılarak, mirasın erkeğe iki pay, kadına bir pay olarak dağıtılması detayı ile açıklanmıştır denmektedir. BUNU SÖYLEYENLER, ASLINDA FARKINDA OLMADAN, ALLAH ÖNCE İNDİRDİĞİ HÜKMÜNDEN VAZ GEÇMİŞ DEDİKLERİNİN FARKINDA DEĞİLLER. Bu sözleri söyleyenler, ne yazık ki konu ile ilgili diğer ayetlerin üstünü örtmekte, hükmünün kalktığını söylemektedirler. HATTA AYETLERİN BAŞINI SONUNDAN AYIRIP, İŞLERİNE GELDİĞİ GİBİ KULLANMAKTIR. Bu düşünce açıkça erkeklerin, kadınların miras hakkına göz dikmesinden başka bir şey değildir. Böylece Allah'ın bizlere konuyla ilgili önerileri, tavsiyeleri hiç anlaşılmamış ve gerçeklerin üstü örtülmüştür. Hâlbuki Allah ayetinde, vasiyeti bizlere farz kıldığını açıkça bildirmişti. Sizce aynı kitapta Rabbimiz, farz bir emrinde değişiklik yapar mı? Bu farz emir, kaldırılmış olsaydı, buda açıkça Kur’an'da bildirilirdi. Nesh yani hükmü kalkan ayetler asla Kur'an içinde yoktur. Daha önce gönderilen kitaplar arasında vardır. Onunda nedenini biraz düşünen anlayacaktır. Zaten bu yanlış her konuda yapılarak, Kur’an'ın yüzlerce ayeti nesih edilmiş, yani hükmü kalkmıştır diyerek, Kur’an'ın doğru anlaşılmasına engel olmuşlardır.


NİSA SURESİ 11. AYETTE DETAYLAR VERİLDİKTEN, TAVSİYELER YAPILDIKTAN SONRA, SON KISMINDA BAKIN NE DİYOR AÇIKLAMALARLA İLGİLİ. "BU HÜKÜMLER, ÖLENİN YAPACAĞI VASİYETTEN YA DA BORCUNDAN SONRADIR." DEMEK Kİ ÖNCE VASİYET YERİNE GETİRİLMİŞ, VASİYET DIŞI MAL MÜLK VAR Kİ, BUNUNDA BÖYLE DAĞITILMASINI ALLAH ÖNERİYOR. 


Allah bir ayetinde, siz Kur’an'ın bazı ayetlerini kabul edip, bir kısmına inanmıyor musunuz diyerek, Kur’an'ın tamamının geçerli ve hiçbir ayetinin hükmünün kalkmadığını, açıkça anlatır bizlere. Allah'ın Nisa suresi 11. ayetinde yaptığı tavsiyedir.  Ayetin devamından bunu çok açık anlıyoruz ve vasiyetten sonra kalan malın dağıtımının tavsiyesini veriyor Allah. Önce vasiyet yerine getirilir, daha sonra vasiyet dışı mal varsa, yada vasiyet edilmediyse, Allah'ın tavsiyesine göre mal dağıtılır. Vasiyet edilmemiş bir ailede, kadının hakkını, en az erkeğin yarısını alacak kadar garantiye almıştır Allah bu ayetle.


Lütfen cahiliye devrini düşünün. Kadının adı bile yok, miras ise hiç verilmiyor. Kız çocuğu doğdu diye, toprağa diri diri gömen bir toplum var karşımızda. Gerçi çok fazla uzağa gittim galiba, eğer bugünkü kanunlarımız olmasaydı, kadınlarımız mirastan sizce hak alabilirler miydi? Demek ki Kur’an, medeni kanunların özünü teşkil ediyormuş. Bugün bazı yörelerimizde, Müslüman oldukları, Kur’an ayetlerini açıkça gördükleri halde, kadına hala miras vermezler, lütfen bu gerçeği unutmayalım. Allah'ın ayetlerinin bir kısmını göz ardı edince, böyle yanlış nefsi anlamlar çıkartıyoruz Kur’an'dan. Sanırım bu düşünce, erkek egemenliğinin nefislere bir baskısı olsa gerek. 


Kadınlar böyle bir durumda erkeğin yarısı kadar alıyor ama, bu işin birde farklı bir yönü var. Kadınlar evlenirken alacağı MEHİRLE, bu açığı kapatıyor. Belki mirastan en az erkeğin yarısı kadarını alıyor, ama evlenirken erkekten istediği MEHİR ile de, erkeğin alacağı payı bile belki de geçiyor. Bizler ne yazık ki Kur’an'ı, bir bütün olarak düşünerek okumuyoruz. Düşünmeyi bırakın, anlamını bile bilmeden okumamızı önerenlerin öğütleri ve tavsiyeleri ile İslam'ı yaşadığımız içinde, Kur’an'ı yanlış anlıyoruz, onun aydınlık yolundan istifade edemiyoruz.


Bizlere düşen Kur’an'ı emin olamadığımız, rivayet ve sanı bilgilerle anlamak yerine, yine Kur’an'ın bizzat kendisinden anlamanın yolunu seçmeliyiz. Çünkü Kur’an kimseye muhtaç değil, her beşer Kur’an'a muhtaçtır. Kur’an kendisini açıklayan, anlatan, eşsiz bir nurdur. Allah boşuna, hadi bir benzerini getirsinler bakalım demiyor. Rivayet edilen hadisleri, Kur'an'ın önüne geçirmeye çalışanlar, Hadisler olmasaydı Kur'an kapalı kalır anlaşılamazdı diyerek, özellikle erkekler İslam'ı kendi nefislerinde yönlendirmiştir. Sonucunu da hep birlikte görüyoruz.


Eğer Kur’an'ı yanlış kaynaklardan anlamaya çalışırsak, bizleri Allah ile aldatmalarına da mani olamayız. Allah ile aldatılan, asla gerçeklerin farkına varamaz. Allah'ın güneşi ile aydınlanmayan, beşerin karanlığında, BATILI HAK ZANNEDER, gerçekleri göremez. Böylece şeytanın ve şeytanlaşmış insanların oyuncağı olur ve batılı savunmaya devam eder. Hakkı ve batılı ayıramayan toplumlar, kendisini yönetecek, EHİL insanları da doğru seçemez. 


Lütfen şunu unutmayalım. Allah adaletlidir, adaletle hareket eden kullarını sever. Onun içinde malını mülkünü bu dünyadan göçerkende, aile fertlerine mirasını bırakırken, adaletli olmamızı, HAK EDENE HAK ETTİĞİ KADARINI BIRAKMAMIZI BİZLERDEN İSTER. ONUN İÇİNDE ALLAH BİZLERE, ÖNCELİKLE VASİYETİ EMRETMİŞTR. Vasiyet adaletli hakkaniyetliyse, üzerimize borç olan vasiyeti, doğru yerine getirmişiz demektir. Yok eğer adaletsiz, haksız bir vasiyet bıraktıysak, bizlerin üzerine düşen borcu, farz görevi de, gereği gibi yerine getirmemiş ve bu imtihanımızda da başarılı olamamışız demektir.


Dilerim toplum olarak Kur’an gerçeklerini fark edebilen, onun açtığı aydınlık yoldan yürüyen, Allah'ın rehberini anlayarak düşünerek ve dikkatle okuyan, yaşamına geçirmek için çırpınan hakka batıl karıştırmayan, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz.  


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...