Ana içeriğe atla

Kendilerini Müçtehit Ve Fıkıh Alimi Zannedenlere.


Bizlerin İslam anlayışına güzel bir örnek, birkaç yıl önce Cumhurbaşkanımız ve kendisini dinde söz sahibi gören bir Profesör arasında geçti. Cumhurbaşkanımız, dini konularda hiç hoş olmayan farklı sözler konuşan, hatta haddini aşan kişilerin sözlerini tenkit ederek, İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi konusunu gündeme getirdi. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanına şöyle bir cevap vermişti, basından okudum. Sanırım Cumhurbaşkanımız Kur’an’ın güncellenmesinden değil, yüzlerce yıl önceki mezhep inançlarının, dinin değişmeyen kuralları diye algılanan kısımlarının güncellenmesinden bahsetmişti. Yoksa Kur’an güncellenmez, çünkü tüm zamana hitap eder.

“MUHTEREM CUMHURBAŞKANIM! HADDİNİZİ AŞARAK ŞER’Î MESELELERDE FİKİR BEYAN ETMEYİNİZ! ZİRA NE MÜCTEHİD VE NE DE FIKIHÇISINIZ!”

İşte bizlerin İslam anlayışı, İşte bizlerin İslam dininde kendi ellerimizle yarattığımız ruhban sınıfının özeti. Dini konularda öyle bir sınıf yarattık ki, bu kişilerin sözleri adeta Allah’ın emri gibi, dinin asli unsuru sayılır oldu. Düşünebiliyor musunuz, bizler yaşantımızda herhangi bir konunun, dine uyup uymadığına kendimiz karar veremeyeceğiz ve doğrumu yapıyoruz diye, bahsettiği kişilere soracakmışız. Hani İslam dininde ruhban sınıfı yoktu? Bu kişiler kendilerini ne zannediyorlar acaba? Bunlara göre dinin tek kaynağı Kur’an değil, Mezheplerin beşerin koyduğu fıkıh kuralları da, dinin asli unsuru sayılıyor. Onun içinde dinde bölündük parçalandık ve ruhban sınıfını yarattık. Bu kişiler kendilerini öyle kaptırmışlar ki, Cumhurbaşkanı sen işine bak, dini konulara karışma, o bizim işimiz diyecek kadar, kendilerini din adına yetkili kabul edebiliyorlar. Kim verdi onlara bu yetkiyi? EĞER BİZLERİ YÖNETENLER, KENDİLERİNİ DİN DANIŞMANI, RUHBAN İLAN EDEN BU KİŞİLERE KARŞI GEREKEN ÖNLEMİ ALMAZLARSA, ÜLKEMİZ ÇOK ACILAR ÇEKECEKTİR. Kur’an da Allah elçisine hitaben, senin görevin tebliğ etmektir, yarattığım kulumla aramdan çekil. Tebliğ etmek senin, hesap sormak bizim görevimizdir der. AMA BU ŞAHISLAR NE YAZIK Kİ KENDİLERİNİ, ALLAH’IN ELÇİSİNDEN BİLE YETKİLİ GÖRÜYORLAR. Cumhur başkanımız, bu kişiye cevap verdimi hatırlamıyorum, vermediyse ben veriyorum.

Bizler İslam’ı, Allah’ın kolaylaştırılmış hükümlerine göre yaşamayıp, mezheplerin beşeri hükümleri ile harmanlayıp yaşarsak, elbette her zaman, her çağda toplum sorunlarla karşılaşacaktır. ÇÜNKÜ FIKIH VE MEZHEPLERİN KURALLARI, YÜZLERCE YIL ÖNCESİNE HİTAP EDİYOR VE GÜNÜMÜZ SORUNLARINA ÇARE OLAMIYOR. Allah ayetlerini tüm zamana uygun şekilde saf, arı, duru bir şekilde göndermiştir. Bizlerde bu hükümleri, kendi çağımıza uyarlayarak yaşamasını öğrenemediğimiz sürece, kendimizce dinin güncellenmesi gerektiğini söyleriz. HÂLBUKİ DİNİN GÜNCELLENMEYE DEĞİL, ATALARINDAN ÖĞRENDİKLERİ KAFALARININ İÇİNDEKİ BATIL İNANÇLARIN, GÜNCELLENMEYE İHTİYACI VAR. Unutmayalım din yalnız Kur’an dır. Allah’ın elçisi de ümmetine, yalnız Kur’an’ı tebliğ etmiş ve yalnız Kur’an ile hükmetmiştir. Önce şunu hatırlatmak isterim. Fıkıh din değildir. Dini konularda beşeri düşüncelerin oluşturduğu hükümlerdir ve asla Allah emri olmayıp, kişileri bağlayıcıda değildir. GEÇMİŞ TOPLUMLARININ İSLAM’I ALGILAMA VE YAŞAMA GEÇİRME ŞEKLİDİR. Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için Müçtehit ve fıkıh ne anlama geliyor toplumumuzda, önce onu kısaca yazmak istiyorum.

“MÜÇTEHİT; KUR’AN’IN SIRLARINI HAKKIYLA BİLEN, İÇTİHAT YAPABİLEN, İSLÂMÎ İLİMLERİN BÜTÜN HÜKÜMLERİNDE OTORİTE OLAN HER FIKIH BİLGİNİDİR. BU ZATLAR AYET VE HADİSLERİN SIRLARINI BİLME YETENEĞİNE SAHİP SEÇKİN İNSANLARDIR. “

“Arapça bir kelime olan “fıkıh”, bir şeyi derinlemesine bilmek demektir. Temel kaynakları Kur’an ve sünnet olan İslam hukukuna verilen ad. İslam hukukudur. Dört temele dayanır. 1) Kuran, 2) Hadis, 3) Kıyas, 4) İcma. Herhangi bir konuda, Kur’an’da açıklayıcı bir ayet varsa, evvela bu esas alınır. Kur’an’da bulunmayan konularda Hz. Muhammed’in «sahih» (doğru) Hadisleri esas alınır. Eğer aranan esas burada da bulunamazsa, o zaman fıkıhın üçüncü esası olan «kıyas» yoluna başvurulur. Kıyas, bir meselenin benzerini Ayet ve Hadis olarak bulmak demektir. Bulunan benzer Ayet veya Hadis, genelleştirilerek yeni meseleye uygulanır. Bu da olmazsa, nihayet fıkhın dördüncü esası İcma ya başvurulur. İcma, bir mesele üzerindeki halkın İsteği demektir. KUR’AN’A VE HADİS’E AYKIRI OLMADIKÇA HALKIN İSTEĞİ ESAS SAYILIR.”

Müçtehit, Kur’an’ın sınırlarını hakkıyla bilen kişi olduğu söyleniyor.  Peki, kim bu kişiler, bizler bilemiyor muyuz? Bilemiyorsak sorumluda olmamamız gerekmez mi? Allah’ın apaçık ayetlerini yeterli görmeyen, Allah hüküm vermediği halde, bunlarda Allah katındandır diyenler mi Müçtehit? Bu kişiler hangi sırrı Kur’an’dan anlamışlar, Allah apaçık nice örneklerle kolaylaştırdık diye yemin ettiği halde. Sakın veliler edinmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim diyen Allah’ın hükmüne inat, nelere inandığımızın farkında mıyız? Bu kişiler benim imanıma nasıl olurda yön verebilir? Sizlere indirdiğim Kur’an yetmiyor mu diyen Yaradan’a inatla, Allah’ın kitabını yeterli görmeyip, anlaşılması zor ilan edip, bizleri kendi hükümlerine, anlayışlarına uymamızın mecburiyetine zorlayan bu kişiler, hangi yetki ve salahiyetle kendilerini yetkili görüyorlar? Kur’an azınlık kişilerin anlayacağı sırlarla dolu kitap değil, Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı bir rehberdir. Allah Kur’an’ı ben açıkladım ve nice örneklerle izah ettim ki, sizi Allah ile aldatanlar çıkmasın diyor Kur’an’da. 

Günümüzde topluma anlatılan fıkıh beşeridir. İslam hukuku diye topluma sunulan fıkıh inancının, nerelerden oluşturulduğunu sizlere yazdım. Kur’an’da olmayan hükümleri nerelerden derleyip, sanki Allah’ın emriymiş gibi dinin ana unsuru yapmaya çalışıyorlar. İlginçtir, Kur’an’a ve hadise aykırı olmadıkça halkın isteği esas alınır diyor. DİN HALKIN İSTEĞİ İLE YAŞANMAZ. DİN YALNIZ ALLAH’IN İNDİRDİĞİ KUR’AN İLE YAŞANIR. Öyle hadisler, Resul söylemiş gibi gösterilmiştir ki, apaçık Allah’ın elçisine iftiradır. Unutmayalım lütfen, Allah sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim diyor. Kur’an’ın dışından beşeri fıkıh inancından değil.

Bizler Kur’an’ı anlayarak, düşünerek okumadığımız sürece, Allah’ın bizlerden ne istediğini de ilk elden asla anlayamayız. Allah ile aramıza, kendisini din adına yetkili, sorumlu olduğunu iddia eden kişileri sokarsak, onların yanlış inançlarıyla da Allah’ın huzuruna çıkarız. İnanın o çetin gün, şaşkınlığımızdan kaçacak yer ararız.  Lütfen şunu unutmayalım, din Allah’ın dinidir hiç kimse, Resulü dahil tek kelime dine ilave edemez, çünkü Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Rabbimiz de yemin ederek, bizleri imtihan ettiği Kur’an’ı anlayabilmemiz için kolaylaştırdığını söylüyor da, dinde ruhban sınıfı olmadığını belirtiyorsa, kendilerini ruhban sınıfının yetkilileri olarak gören ve müctehid ve fıkıh âlimi kabul eden kişilerin oyunlarına lütfen gelmeyelim. 

Padişahlık dönemlerinde, toplumu istedikleri gibi yönetmek isteyen yöneticiler, halkı ellerinde tutabilmek adına, dinde söz sahibi kişiler ihdas edip, onların yardımıyla saltanatlarını sürdürebilmişlerdir. Âlim insan, İmamı Azam Ebu Hanife, buna asla izin vermemiş ve böyle yöneticilerin oyununa gelmemiştir. Onun içinde çok acılar çekmiş, hapislerde yatmıştır. BUGÜN AYNI OYUNLAR OYNANIYOR VE KENDİLERİNİ DİNDE YETKİLİ VE SORUMLU OLDUKLARINI İLAN EDEN KİŞİLER ÇIKIYOR, DEVLETİ YÖNETENLERİ BİLE ETKİLERİ ALTINA ALMAYA, ONLARI DİN ADINA TEHDİT ETMEYE ÇALIŞIYORLAR. Bunun acı bir örneğini yakın zamanda gördük, toplum büyük acılar çekti. Yenilerinin ortaya çıkmaması içinde önlemler alınmalı ve kendilerini ruhban ilan eden bu kişilere, gereken cevaplar verilmelidir.

Allah Kur’an’ın sınırlarını aşan, Allah hükmetmediği halde bunlarda Allah katındandır diyerek, Allah’ın kolaylaştırdığı dini zorlaştıranlara Rabbimiz kâfir diyor. Lütfen dikkatli olalım, farkında olmadan kendimizi kâfirlerin safında bulabiliriz. Allah ile aldatıcı bu kişilerin oyunlarına gelmeyelim. Elde Kur’an onu anlayarak ve düşünerek okuyalım. Unutmayalım Rabbimiz anlayamayacağımız, açıklanmamış bir kitap gönderip, daha sonrada ondan bizleri asla sorumlu tutmaz. LÜTFEN ALLAH’IN ADALETİNİ KÜÇÜMSER DURUMA DÜŞÜRMEYELİM, BUNUN HESABINI VEREMEYİZ.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...