Ana içeriğe atla

Kelime-İ Şahadet Şirk Midir?



Bir arkadaşımız, kelimeyi şahadet getirmek şirk midir diye sormuş. Bizlerin İslam anlayışı, kafamızı o kadar karıştırmış ki,  her kelimenin arkasından farklı anlamlar çıkarmaya çalışıyoruz. Şirk kelime anlamı olarak, eş koşmak anlamındadır.  Yani aynı seviyede tutmak anlamını taşır. Kelimeyi şahadet,  şahit olurum ki diye başlar ve devamında ne deriz, isterseniz yazalım.
 
“BEN ŞAHİTLİK EDERİM Kİ, ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR. YİNE ŞAHİTLİK EDERİM Kİ, MUHAMMED ALLAH’IN KULU VE RESULÜDÜR.”
 
Neye şahitlik ediyormuşuz? Allah'ın tek ilah olduğuna ve Hz. Muhammed'in onun kulu ve elçisi olduğuna. İYİDE BUNUN NERESİ ŞİRK KOŞMAK. HANGİ KELİMESİNDE ALLAH VE ELÇİSİ AYNI KONUMDA ZİKREDİLİYOR. Tam tersine, Allah'ın tek bir ilah olduğu, elçisinin de onun bir kulu ve elçisi olduğunu açıkça söylüyoruz. Asla Allah ile elçisini aynı konuma getirmek olmadığı gibi, çok kesin bir şekilde, bu gerçek, ayrım dile getiriliyor. Bazı arkadaşlarımız, Allah ile elçisini yan yana anamayız, yazamayız diyorlar. Hıristiyanların yaptığı yanlışa düşmeyelim diye de belirtiyorlar. Hıristiyanlar unutmayalım, Hz. İsa'yı RAB edindiler ve Allah'ın oğlu ilan ettiler.
 
Peki, bizler kelimeyi şahadet ile bunu söylüyor muyuz? Asla söylemiyoruz,  hatta keskin bir bıçak gibi, sınırını çiziyor, Allah'tan başka ilah yoktur, elçisi de onun kuludur diyoruz.  Allah ile elçisini birlikte anmak, bahsetmek, yanyana yazmak asla şirk anlamına gelmez. Kur'an'da bir çok ayetinde, Allah'a ve Resulüne uyun emrini vermiştir. Elbette bunu ne anlamda söylediğini doğru anlamak gerekir. Şirk kelimesinin anlamı çok açıktır. Fetih suresi 29. ayetinde şöyle geçer birlikte zikredilerek. “MUHAMMED, ALLAH’IN RESULÜDÜR.” Birkaç örnek daha verelim.
 
“ALLAH'A VE RESÛL'ÜNE İTAAT EDİN Kİ RAHMETE KAVUŞTURULASINIZ.” (Ali İmran 132)

“ALLAH'A VE O'NUN RESULÜNE İTAAT EDEN, ALLAH'A SAYGI DUYAN VE O'NDAN KORKAN KİŞİLER, ZAFERE ULAŞANLARIN TA KENDİLERİDİR.” (Nur 52)

“ELÇİYE UYAN ALLAH'A UYMUŞ OLUR.” (Nisa 80)
 
Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah görev verdiği elçisine uyulmasını istiyor, peki neden? Çünkü ona Kur’an'ı tebliğ etme görevi verdi de ondan. Adı üstünde elçisi. Eğer bu ayetleri okuduktan sonra, bakın Allah kelimesinin yanında, elçisinin ismini de zikrediyor, demek ki elçisi de Allah'ın yetkilerine sahipmiş dersek, işte o zaman Allah'a elçisini şirk koşmuş oluruz. Bu hataya düşmeyelim diye, Allah elçisinin görev ve sorumluluklarını tek tek açıklıyor Kur’an'da. Ankebut 18. ayetinde, "Elçiye düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir" diyor. Rad 40. ayetinde de, “senin görevin sadece tebliğ etmektir” diyerek, çok net açıklamalarda bulunuyor. Bunca açık uyarılardan sonra, Allah ile elçisini yan yana zikretmemizin ne sakıncası olabilir. Allah çok açık görev tanımını yapmış da, bizler bunlara iman ediyorsak, gönüller tertemiz gerçekleri görüyor ve batıla sapmıyorsa, bu tedirginliğimiz ürkekliğimiz niye?
 
Allah ve elçisini birlikte anmakla bizler, elçisine Allah'ın vermediği bir makamı, yetkiyi vermiş olmuyoruz. Tam tersine Allah'ın verdiği makamı, sorumluluğu zikrediyoruz. Hatırlayınız Allah, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diye apaçık hükmünü bildirmişti bizlere. Eğer bu uyarıları görmezden gelip, elçisini de Allah'ın dinde hüküm ortağı yapanlar varsa, onlar düşünsün yaptıkları yanlışı. Biz neden mantıksız ve gerçek olmayan sözlerin etkisinde kalalım. Bizler ağzımızdan çıkan sözlerin, neyi kast ettiklerinden sorumluyuz. Karşımızdaki kişilerin anladıklarından sorumlu değiliz. Bunları söylerken çok güzel bir söz geldi aklıma.  “BEN SÖYLEDİKLERİMDEN SORUMLUYUM, SİZİN ANLADIKLARINIZDAN DEĞİL.”
 
Kelimeyi şahadet getirmenin şirk olduğunu düşünenler, bu kelimelerle kime neye şirk, eş koşulduğunu açıklamak zorundadırlar. Asla bu sözlerde şirk yoktur, tam tersine Kur’an'da Allah'ın tek ilah olduğu hükmünün tespiti ve bizler tarafından onayı, kabulü vardır. 
 
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...