Ana içeriğe atla

Kehf Suresi 65......82. Ayetler Ve Toplumda HIZIR Diye Geçen Konu.



Kur’an bizler için bir rehberdir, gönül gözüdür. Eğer onun rehberliğine hurafe ve sanı karıştırarak anlamaya çalışırsak, doğru anlamamız mümkün olmayacaktır. Allah ayetlerin üzerinde düşünmemizi ve Kur’an'ı bir bütün olarak anlamamızı emreder. Bir başka deyişle, bir kısmına inanıp bir kısmının hükmü kalkmıştır dersek, yada bazı ayetleri görmezden gelirsek ayetleri anlamamızda mutlaka kopukluklar olacaktır. Çünkü Allah Kur’an'ın tümüne iman etmemizi ister bizlerden. Kur’an bizlere yol gösterirken, kıssadan hisselere çok önem verir, çünkü bu yol ve yöntemle verilmek istenen ders her toplum tarafından çok daha iyi anlaşılır.  Bu kıssaları bir masal gibi dinlerde, ne anlatmak istediğini düşünmezsek, bizlere hiçbir faydası olmaz. Hatta kıssalarda bahsedileni anlamak yerine, geleneklerimizi kıssalara ilave etmeye çalışırsak, Kur'an'dan asla doğru faydalanamayız. Bu yazımda Kehf suresi 65 ve 82. ayetler arasında anlatılan, kıssadan acaba bizler nasıl bir hisse çıkartmalıyız, gelin birlikte düşünelim. Önce ayetleri yazalım.
 
KEHF SURESİ:
65. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. 
66. Musa ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi. 
67. Adam, şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.” 
68. “İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?” 
69. Musa, “İnşallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi. 
70. O da şöyle dedi: “O hâlde, eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.” 
71. Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Musa, “Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın.” dedi. 
72. Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi. 
73. Musa, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi. 
74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Musa, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. 
75. Adam, “Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?” dedi. 
76. Musa, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)” dedi. 
77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Musa, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi. 
78. Adam, “İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir” dedi. “Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım. 
79. “O gemi, denizde çalışan birtakım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.” 
80. “Çocuğa gelince, anası babası mümin insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.” 
81. “Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.” 
82. “Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. BUNLARI BEN KENDİ GÖRÜŞÜME GÖRE YAPMADIM. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” 
 
Dikkat ederseniz ayetin başında, Hz. Musa ile karşılaştırılan bir kişiden bahsediliyor. Ayette bu kişinin kim olduğu, ismi belirtilmiyor. Anlatılanları okudunuz, peki bu kişi kim olabilir. Hatırlarsanız bizler, Allah açıkça söylemediği, tanıtmadığı halde bu kişiye HIZIR ismini takmışızdır, geleneklerimizin etkisiyle. Yetmemiş bu kişinin, her an aramızda olduğu ve bizlerin karşısına çıkacağına da inanmışız. Çok daha kötüsü bu kişilerin, Allah'ın dostu veli kişiler, yani insan olduğuna da inanmışız. Halbuki verilen örnek Allah ile irtibatta olan ve  Allah'tan gelecekle ilgili bilgiler aldığını, böylece asla beşer bir kişinin değil, Allah'ın katından ancak melek olabileceğini anlamak istememişiz. Verilen örneği düşünün lütfen. Hz. Musa'nın karşısında Allah'ın katından bilgi alan, geleceği Allah'tan öğrenen,  melekten başka kim olabilir? Bu örneği lütfen farklı anlamlara çekerek, Allah'ın koymadığı isimleri koyarak, böyle bir gücü edindiğimiz velilere, yani insanlara yükleyerek büyük yanlışlar yapmayalım, hata ederiz.
 
Peki, Hızır toplum içinde ne anlamlara geliyor? Birçok rivayet var bu konuda. Ölümsüzlüğe kavuşmuş Resul/Elçi diyenden tutun, bir işi yaparken yardımcı olan gizli bir güç diyenlerde vardır. Yine bir inanışa göre yeşil giymiş kişi, Allah'ın sevgili kulu, yani veli kişi anlamlarına geldiğine de inanılır. Halbuki Allah her insanın, ölümü bir gün tadacağını söylemiştir. Bu kişinin Resul olmasıda mümkün değil, çünkü Hz. Musa Resul olarak Allah tarafından görevlendirildiyse bu dünyada Resul varken, bir başka Resulün görevlendirilmesi zaten ne akla nede Kur'an'a göre mümkün değildir. Dikkat ederseniz bunların hepsi rivayettir, kesin bir kanıta dayanmaz. Biz yazdığım ayetleri anlamaya çalışırken, bunları hiç dikkate almadan, Kur'an'ı rehber alarak, Allah'ın bu kıssasından bizlere neler anlatmaya çalışıyor, onları anlamaya çalışalım. Üzerinde düşünmemiz gereken sanırım aşağıdaki sözler olmalıdır.
 
"RABBİN, ONLARIN OLGUNLUK ÇAĞINA ULAŞMALARINI VE RABBİNDEN BİR RAHMET OLARAK DEFİNELERİNİ ÇIKARMALARINI İSTEDİ. BUNLARI BEN KENDİ GÖRÜŞÜME GÖRE YAPMADIM."
 
Buradan da anlıyoruz ki Hz. Musa ile Allah tarafından karşılaştırılan ve Allah'ın elçisine hayat ve yaşam dersi veren bu kişi, beşeri bir insan olamaz. Çünkü gelecekten haber veriyor. Olmamış bir olay hakkında bilgi sahibi. Bu durumda bu kişinin insan olması mümkün değil. Allah'ın Resullerinde bile böyle bir güç yoksa, bu konuda dikkatli konuşmalıyız. Bahsedilen kişi olsa olsa Allah'ın emrindeki bir melekten başka kim olabilir? Bunu ancak tahmin edebiliriz, doğrusunu Allah bilir. Allah'ın tekelinde olan gaybi bilgileri, Allah'tan alıyor ve Hz. Musa'nın ders almasına yardımcı oluyor. Verilen örneklere baktığımızda, iç yüzünü nedenini kavrayamadığımız olayların, nerelere varacağının ne maksatla oluştuklarının çok dikkat çekici örneklerini görüyoruz. ALLAH KUR’AN’DA BİZLERE VERDİĞİ ÖRNEKLERLE, HER ŞEYİN BİR NEDENİNİN OLDUĞUNU ANLATARAK, KARŞILAŞACAĞIMIZ OLAYLARA HAZIRLIKLI OLMAMIZ İÇİN KUR’AN’DA ÖRNEKLER VERİYOR VE BİZLERİ HAYATA HAZIRLIYOR. LÜTFEN KUR’AN’I ANLAYARAK, DÜŞÜNEREK OKUYALIM Kİ, YAŞAYACAĞIMIZ OLAYLARA KARŞI HAZIRLIKLI OLALIM.
 
Dikkat ederseniz bu olaylar, ayette bahsedilen kişinin isteğiyle yada kendi bilgileri ile değil, Allah'ın isteğiyle olduğunu görüyoruz. Hz. Musa bile olayların ilk oluşu ile bir bağlantı kuramadıysa, hiç birimizin olaylar hakkında mantıklı bir bağlantı kurması beklenemez. Çünkü sebep, sonuç ilişkisini bilmiyoruz. Bu ayetlerde geçen olayları okuduğumda, Kur’an'da çok dikkat çekici bir ayet geldi aklıma. Bakın Rabbimiz ne diyor Bakara 216. ayetinde. "OLUR Kİ HOŞUNUZA GİTMEYEN BİR ŞEY, SİZİN İÇİN HAYIRLIDIR VE OLUR Kİ, SEVDİĞİNİZ ŞEY DE SİZİN İÇİN BİR ŞERDİR. ALLAH BİLİR DE SİZ BİLMEZSİNİZ." Ne kadar güzel bir uyarı. Bu uyarıyı hayatımızın her anında dikkate almalıyız. Allah işte ayetlerini böyle güzel örneklerle özümseyerek anlamamızı sağlıyor. Kehf suresinde verilen örnekleri ilk okuduğunuzda, size ne kadar anlamsız gibi geldi değil mi? Bizler hayatımızdaki olayları da aynen böyle görüyor ve bu bakış açımızla değerlendiriyoruz. 
 
Allah verdiği bu örneklerle bizleri uyarıyor ve başımıza gelen olaylar karşısında, SÜKÛNETİMİZİ KORUMAMIZI VE ASLA KAYGIYA DÜŞMEDEN, MORALİMİZİ BOZMADAN HAYATIMIZA DEVAM ETMEMİZİN GÜZEL VE ANLAMLI ÖRNEKLERİNİ VERİYOR BİZLERE. Allah Kur’an'da her zorluğun sonunda, bir kolaylık vereceğini söyler. Böylece zorluklara göğüs gererek, bu dünyada ki imtihanımızda bizlere güç ve moral verir. Onun içindir ki Kur’an'a gerçek anlamda iman eden, sabırlıdır zorluklara karşı daha çok dayanıklıdır. Yaşantımızda elimizde olmadan meydana gelen, birçok konularda öyle sözler söyler ve toplumda öyle fitneler çıkartırız ki, aynı konuda yıllar sonra söylediklerimize pişman oluyoruz. Din adına da bilgimiz olmadığı halde, tartışmalara giriyoruz ve inanılmaz sözler söylüyoruz. Bakın Allah bu konuda da bizleri nasıl uyarıyor.
 
 "İŞTE SİZ BÖYLE KİMSELERSİNİZ! DİYELİM Kİ BİRAZ BİLGİNİZ OLAN ŞEY HAKKINDA TARTIŞTINIZ. YA HİÇ BİLGİNİZ OLMAYAN ŞEY HAKKINDA NİÇİN TARTIŞIYORSUNUZ? ALLAH BİLİR, SİZ BİLMEZSİNİZ." (Ali İmran 66)
 
Allah Kehf suresinde verdiği örneklerle, adeta Kur’an'ın bir özetini yapıyor bizlere. Ben geleceği bilir ve ona göre gerekli olanları yaparım hükmünün güzel örnekleriyle, hem Hz. Musa hem de bizler, güzel bir eğitimden geçiyoruz bu örnek ayetlerle. Ali İmran 66. ayette de Allah, çok dikkat çekici bir uyarıda bulunarak, sizlere rehber olsun diye gönderdiğim, ayrıca sorumlu tuttuğum kitapta bilgi vermediğim, açıklama yapmadığım hiçbir konuda tartışmayın, fikirler öne sürmeyin diye özellikle bizleri uyarıyor. Bu kıssadan ben, sabrın önemini de daha iyi anladım. Sabır nefsi bir duygudur, eğer onu Kur’an ve akılla bilgilendirmezsek, eğitmezsek yani rahatlatmazsak, çok fazla bizlere zaman tanıyacağını zannetmiyorum. Onun içindir ki Allah, düşünmeye aklımızı kullanmaya ve yalnız Kur’an'ın ipine sarılmaya bizleri davet eder. Allah bu örneklerle, bana güvenin ve yaptıklarınızın karşılığını mutlaka alacaksınız mesajını çok açık vermiştir.
 
Aslında çok önemli bir başka ders daha veriyor, bu kıssa bizlere. Allah bizlerin sorumlu olduğu Kur’an'da, bizler için açık bir hüküm verdiyse, onun nedenlerini anlamakta zorlanıyorsak eğer, sebep sonuç ilişkisini kuramadığımız gerçeğini düşünerek, inancımıza Allah'a güvenerek yön vermemiz gerektiği, ayetlerde özellikle vurgulanmaktadır. Ben Kehf suresinde geçen, kıssadan bu dersleri çıkardım. Eksiğim, hatam varsa Rabbim affetsin. Dilerim Kur’an'ı, yine Kur’an'ın verdiği örneklerden anlamak adına çaba harcayan, inancına hurafe, batıl karıştırmadan yaşayan, Allah'ın halis kullarından oluruz.
 
Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...