Ana içeriğe atla

İSLAM İNANCINDA GEÇEN RUH KONUSU VE KUR’AN’IN BU SORUYA CEVABI.




Kur’an bazı konuları bizlere detaylı açıklamış, bazı konuları da çok fazla bilgi vermeden üstü kapalı geçmiştir. Elbette bunun nedenleri vardır. Allah bilir, bizler gerektiği ölçüde bilemeyiz. RUH KONUSU DA, KUR’AN DA ÇOK BAHSEDİLMEYEN, HATTA DETAY VERİLMEYEN KONULARDANDIR. Kur’an da Cebrail den kasıtla, ruh diye bahseder. Kur’an vahyinden bahsederken de RUH ismini kullanır. Yani RUH= CEBRAİL=VAHİY olarak da geçer Kur’an da. Ruh kelime anlamı olarak, canlılık, duygu, canlanma anlamlarındadır. “İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin.” Yine insanların doğumu ile ilgili konuya açıklık getirmek içinde, bakın nasıl bir bilgi verir.

Secde 9: Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi RUHUNDAN ÜFLEMİŞTİR. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz! ( Diyanet Vakfı meali)

Buradan da anlıyoruz ki, bizler Rabbimizin ruhundan, bilgisinden bir parça taşıyoruz. Allah ın meleklere, şeytana Âdem e secde etme yani saygı duyma, itaat etme emri vermesinin nedeni, çok daha iyi ortaya çıkıyor. Peki, ruh dediğimiz şey nedir? Bu konuda da farklı birçok fikirler ve düşünceler yazılmış, söylenmiştir İslam toplumunda. Ama hiç birisi hakkında, Kur’an dan kesin bir kanıt bulamıyoruz. Allah ın Elçisi bile ruh konusunda sorulan sorulara, detaylı bir cevap vermemiştir. ÇÜNKÜ ONUN BİLGİSİ DE, ONA İNDİRİLEN KUR’AN IN SINIRLARI İÇİNDEDİR. Zaten Allah ruh konusunda konuşmamızın kapısını kapatarak, bakın nasıl bir bilgi vermiştir bizlere Kur’an da.

İsra 85: Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, RABBİMİN BİLECEĞİ BİR ŞEYDİR. SİZE PEK AZ İLİM VERİLMİŞTİR.” (Diyanet meali)

Bu ayeti Kur’an da geçen anlamıyla, iki şekilde de anlamamızda hiç bir sakınca olmadığını düşünüyorum. Allah bizlerin içimizdeki ruhun varlığını bildirmiş, ama onun hakkında detaylı açıklama yapmamış, bu bilgiyi özellikle bizlerden gizlemiştir. Demek ki bizlerin RUHUN mahiyetini, özelliklerini kavrama, anlayabilme gücümüz çok fazla olmasa gerek diyebiliriz. Ruh kelimesinin Kur’an geçen diğer anlamından yola çıkarak Vahyin tamamı, tüm bilgiler Allah katındadır ve yalnız tamamını Allah bilir, bizlere bir kısmı bildirilmiştir diyede anlamamız yanlış olmaz. Doğrusunu Allah bilir.

Günümüzde ruh konusunda, farklı inançlar vardır. Bir kısmı yaradılıştan önce, ruhların ve ruh âleminin olduğuna inanır. Bir kısım inanç, ruhun sonradan yaratıldığına ana karnında, bedenin can kazanmasıyla olduğuna inanır. YİNE BİR KISIM DÜŞÜNCE, RUH DİYE BİR KAVRAMIN EBEDİ OLMADIĞI, ONUNDA İNSANLA BİRLİKTE ÖLDÜĞÜ, insanların hesap günü kabirlerinden kaldırılarak, tekrar Allah tarafından canlandırılacağı, hesap vereceklerine inanılır. Eğer ruh ölmüyor dersek, ölümsüzlük payesi insana vermiş oluruz, ilahlaştırmış oluruz düşüncesi de vardır bazı toplumlarda. UNUTTUĞUMUZ ŞEY, İNSANIN ALLAH TARAFINDAN YARATILMIŞ OLMASI, ALLAH IN YARATILMAMIŞ OLMASIDIR. BU İKİSİ MUKAYESE BİLE EDİLMEZ.

Bizler RUH KONUSUNDA, Allah ın verdiği bilgiler dışına çıkarak, konuşmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bazı konular vardır ki, insanlar algılama seviyesine, olgunluğuna ulaşmadan anlaşılamaz, hissedilemez. Ruh konusu olsun, kader konusu olsun, zamanla yaşantımızda olgunluk evresine gelindiğinde nefsimizde, kısmen de olsa bu konuda taşların yerine oturacağına inanıyorum. Kur’an ile bağını gerektiği ölçüde kurabilen, batıldan uzak inancını yaşayan, detay verilmeyen bazı konuları kalplerin de, nefislerinde az-çok hissedebilecektir. Mezhepler ve inançlarını rivayetlere dayandıranlar RUH konusunda da Kur’an ı yetersiz görmüş ve rivayetlerin etkisiyle Allah ın asla açıklamadığı şeyleri İslam ın içine dahil etmekten çekinmemişlerdir. Bakın bu insanlar RUH konusunda ne diyorlar. Diğer konularda olduğu gibi.

” Hep söylenen bir yanlış var. Kuranı Kerime göre deniyor, RUH hakkında detaylı bilgi verilmemiştir, dolayısıyla ruh hakkında fazla konuşamayız diyorlar. Bu külliyen yalandır. Çünkü sadece meal okuyan ve mealizmi savunanların yolundan gidersek, bu doğrudur. Çünkü neden, hadis bilmezseniz, siyeri nebi yani Peygamberimizin hayat hikayesini bilmezseniz ve İslam tarihini bilmezseniz, sadece meal okuyarak Kur’an ı Kerimi anlayamazsınız. Kur’an ı anlayabilmemiz için ayetlerin Nuzül sebebini bilmemiz gerekir.”

İşte sizlere mezheplerin, cemaat ve tarikatların İslam ı Kur’an ı anlama yol ve yöntemleri. Kur’an ın yani Allah ın ne dediğinin hiç bir önemi yok. Allah RUH konusunda sizlere, çok az bilgi verilmiştir yani detay verilmemiştir diyor, ama birileri çıkıyor bu külliyen yalan diyerek, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetleri, beşeri sözleri Kur’an ın açıklayıcısı, adeta dinin temel direği yapmaktan çekinmiyorlar. Böyle bir dine, inanca uymaktan Allah a sığınırım. Önemli olan varsa yoksa Kur’an dışı rivayet sanı bilgiler. Ölen insanların ruhlarının, berzah âlemi dediğimiz bir yerde, bekletildiği rivayetler yoluyla anlatılır günümüzde. Yoksa Kur’an, açıkça ruhların bekletildi, berzah âlemi adını verdiğimiz bir yerden bahsetmez. Berzah sözcüğüne toplumun verdiği anlam, iki âlem arası, sıkıntılı yer anlamında kullanılmıştır. Kur’an da ise perde, engel anlamında geçer. Örnek vermek gerekirse.

“İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi. Aralarında bir engel (berzah) vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.”(Rahman/ 19, 20) Yine konumuz ile ilgili Müminun suresi 100. ayetinde, ölen kişilerden kasıtla, bakın ne diyor. “ONLARIN GERİSİNDE İSE, YENİDEN DİRİLTİLECEKLERİ GÜNE KADAR SÜREN BİR ENGEL(BERZAH) VARDIR.” Yani Kur’an berzah kelimesini, engel anlamında kullanır, HERHANGİ BİR YERDEN KASITLA SÖYLEMEZ. Dikkat ederseniz, ölen insanlardan bahsederek, tekrar diriltene kadar bir engelden bahsediliyor, EĞER RUH ÖLMÜŞSE BAZI KİŞİLERİN SÖYLEDİĞİ GİBİ, GERİ DÖNMEYE ÇALIŞAN, ENGELLENEN NE OLABİLİR SİZCE?

Meleklerin, insanların canlarını almaktan bahsedilir ayetlerde, yani ölümüne son vermelerinden. Melekler neyi alıyor da insanlar ölüyor. Daha önce insanın içinde görünmeyen, bedeninden farklı ne vardı? İnsanın içinde, bizlerin ruh ya da can diye isimlendirdiğimiz bir şeyin olduğu bir gerçek. Peki, bazı kişilerin düşündüğü, ruhunda öldüğüne kanıtımız nedir? Böyle bir kanıt yok. Bakın Allah Hud 6. ayette ne diyor. İki farklı mealden yazıyorum k konu daha iyi anlaşılsın.

Hud 6: Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a bağlı olmasın. AYRICA O, HER CANLININ BULUNDUĞU YERİ VE SONUNDA BIRAKILACAĞI MEKÂNI BİLİR. Bütün bunlar apaçık bir kitapta yer almış bulunmaktadır. (Bayraktar Bayraklı meali)

Hud 6: Yerde hareketli tek bir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın. ALLAH, ONUN YERLEŞTİĞİ YERİ DE GEÇİCİ OLARAK BULUNDUĞU YERİ DE BİLİR. Bunların hepsi apaçık bir kitapta kayıtlı olur. (Süleymaniye vakfı)

Bakın Allah ne diyor. ALLAH HER CANLININ, YANİ İNSANIN BU DÜNYADA BULUNDUĞU YERİ VE DAHA SONRA GİDECEĞİ MEKÂNI, YADA GEÇİCİ OLARAK BULUNDUĞU YERİ DE BİLİR DİYOR. Yani bilen yalnız Allah, bizler bilmiyoruz ve bizlere bildirilmemiş. Demek ki ölümden sonra bir şeyler bir yerlere gidiyor, bizlere düşen bunu anlamaya çalışmak ve bunun dışına çıkmamak olmalıdır. Tüm bu bilgilerin, Allah katındaki kitapta yazdığı açıklaması yapılıyor. Demek ki bu konu, bizlere bildirilen Kur’an da, tam olarak açıklanmamış. Açıklanmayıp detay verilmediyse, bunun detayını bilecek birileri aramızda olabilir mi? Allah ın Elçisinin bildiği, ona vahyedilen yalnız Kur’an la sınırlı. Bu durumda Kur’an dışından anlatılan her bilgi, rivayet asla doğru bilgiler olamaz. Lütfen bu gerçeğin farkında olalım. Zümer 42. ayetine bakalım şimdide.

Zümer 42: Allah CANLARI, ÖLÜMLERİ SIRASINDA ALIR, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ÖTEKİLERİ BELİRLENEN BİR SÜREYE KADAR SALIVERİR. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.

Dikkat ederseniz, bir insanın ölmesi için bu dünyada, bizlerden bir şeyler alınıyor. Peki, ne alınıyor ve alınan nereye gidiyor, yok mu oluyor? İsmi ne olursa olsun, ister ruh olsun ister can olsun. Dikkat ederseniz Allah, uykuyu ölüme benzetiyor ve diyor ki, ÖLÜMÜNE HÜKMETMEDİKLERİMİZİ İADE EDİYORUZ, SALIVERİYORUZ YANİ UYANIYORLAR. Şöyle düşünün madem uyku ölüm, ölüm anında gördüğümüz rüyalar ve onun etkisiyle acı, üzüntüyü bile bizlere tattıran nedir? Demek ki ölmeyen bir bölüm var bedenimizde. Bu bilgilerden yola çıkarak, bedenimizin öldüğünde yaşayan ve bizleri rüya âleminde tutan bir gücün olduğu, sizce çok açık değil mi? Nisa 97. ayette şöyle geçer.” KENDİLERİNE YAZIK EDENLERİN, MELEKLER CANLARINI ALDIKLARI ZAMAN ONLARA” Yine Secde 11. ayette;” DE Kİ: “SİZE VEKİL KILINAN ÖLÜM MELEĞİ CANINIZI ALACAK.”

Bu ayetlerde meleklerin canı aldığından bahsediyor, peki o can tamamen yok mu olacak? İşte bu soruya tamamen yok oluyor dememiz, Kur’an a göre mümkün görülmüyor, böyle bir açıklamada yok, tam tersi yalnız Allah ın bildiği bir yerde bekletiliyor. Çünkü bu canın tekrar iade edilme durumu var hesap günü. Madem tekrar aynı can, ruh bedende olacak, neden tamamen yok olsun ve ölsün? Ölüyorsa bunun, açıklanması izah edilmesi gerekirdi. Canımızı veren Allah, alan Allah, onu nerede saklayacağını ve tekrar uyandırdığında bedenimize nasıl iade edeceğini çok iyi bilir. Bizler için ruhun saklanması, yok olması ya da bir yerde bekletilmesi önemli değil, önemli olan tekrar diriltileceğimizdir. Bizler bilemediğimiz şeyler üzerinde yorum yapmaktansa, hesabımızı vereceğimiz o güne çalışalım.

Dilerim Kur’an ile yüzleşebilen, onun olgunluğuna erişerek, gönül gözleriyle Kur’an ın gerçeklerini görebilen, Allah ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...