Ana içeriğe atla

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?




Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum. 

Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim. Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm var mı? Ya da tek başına alışverişe çıkamaz mı?  Elbette böyle bir emir Kur’an’da asla yok ama beşeri fıkıh inancı, mezhepler ne yazık ki Allah’ın hiç bahsetmediği hüküm vermediği konularda bile, dinde hükümler koyabiliyor ve bizlere bunun Allah’ın emri olduğunu anlatabiliyorlar. Bu düşünce ve inanç doğru olsaydı kadının asla dışarı çıkıp alış veriş yapması hatta ticaretle uğraşması mümkün olamazdı? Böyle bir düşünceyi, inancı Allah’ın dinine nispet etmek, Allah’ın dinine yapılacak en büyük saygısızlıktır, önce bunu belirtmek isterim.

Bizlerinde Kur’an ile gereken bağı kuramadığımız için, ne söylenirse doğru kabul ediyoruz. Böyle bir düşünce zaten, yaradılış kanununa da aykırıdır. Allah’ın Resulünün döneminde kadın toplumsal olaylara katıldığı, ticaret yaptığı gibi, savaşlarda da yerini almıştır. Allah’ın Resulünün devrinde, Camilerde günümüzde olduğu gibi perde dahi çekilmeden birbirilerini görecek şekilde, birlikte namaz kılındığı anlatılır. Haremlik selamlık, Allah’ın emri olsaydı böylemi olurdu? Hatırlayınız Hac ibadetimizi yaparken, kadın erkek ayrımı yapmadan, hep birlikte, hatta birbirimize çok yakın omuz omuza bir şekilde, Kâbe’yi tavaf ediyoruz. Bu ibadetimizi yaparken, neden aynı düşünceyi savunmuyoruz? Kadın ve erkek hep birlikte yaşamalıdır, ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİ HER AN BİRBİRİMİZLE İMTİHAN EDİYOR DA ONDAN. AMA BİZLERE BU İMTİHAN ZOR GELDİĞİ İÇİN, KADINI YANIMIZDAN UZAKLAŞTIRDIĞIMIZDA, BU İMTİHANDA BAŞARILI OLACAĞIMIZI ZANNETMİŞİZ. TAM TERSİNE KADINLA BİRLİKTE YAŞAMADIĞIMIZ İÇİN, ONLARA FARKLI GÖZLE BAKAR OLMUŞUZ.

HATIRLAYINIZ NUR 30 VE 31. AYETLERİ. ERKEĞİ DE, KADINI DA UYARIYOR ALLAH, ÖNÜNÜZE BAKIN VE BİR BİRİNİZİ BAKIŞLARINIZLA ETKİLEMEYİN, KÖTÜ NİYETLER BESLEMEYİN BİRBİRİNİZE DİYE UYARIYOR. Demek ki kadın ve erkek birlikte yaşayacak ama birbirine saygılı olacak, edebiyle giyinecek ve davranacak. Resulün döneminde bile, kadınlar ticaretle uğraşıyorlar ve her an erkeklerle muhatap oluyorlardı. Kur’an’da iki ayet vardır ki, bu iki ayeti eğer birbirinden bağımsız anlarda farklı anlamlar yüklersek, Allah’ın ne anlattığını değil, nefislerimizin istediklerini anlamış oluruz. İslam dininde haremlik ve selamlık olduğunu iddia edip, kadın ve erkek birlikte oturamaz düşüncesine inananlar, aşağıda örnek verdiğim, ÖZELLİKLE RESULÜN EŞLERİNDEN BAHSEDİLEN, AMA ÇOK FARKLI ŞEYLER ANLATILDIĞI AYETİ ÖRNEK GÖSTERİRLER. Önce ayeti yazalım, daha sonrada bu ayette geçen, örnek gösterilen cümle üzerinde birlikte düşünelim. 

Ahzab 53: Ey iman etmiş kimseler! Yemek için izin verilmeden, vakitli vakitsiz nebînin evlerine girmeyin; davet edilirseniz girin, yemeği yiyince dağılın. Orada bir sohbet ortamı da aramayın. Bu haliniz Nebîyi üzüyor ama sizden çekiniyor. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. ONUN EŞLERİNDEN BİR ŞEY İSTEDİĞİNİZDE, PERDE ARKASINDAN İSTEYİN. Bu sizin gönülleriniz için de, onların gönülleri için de daha nezih olur. Allah’ın elçisini üzmeye ve onun arkasından eşlerini nikâhlamaya asla hakkınız yoktur. Böyle yapmanız Allah katında ağır bir kusur olur.

Bu ayette çok özel ve önemle dikkatlerin çekildiği konulara değiniliyor ve deniyor ki. Allah’ın Elçisini, olur olmaz konularda rahatsız etmeyin, gerektiğinde evine ziyarete gidin. Allah’ın Resulünün o dönemini hayal ediniz bir an. Kafamıza takılan her konuyu, sorgusuz ve izinsiz evine gittiğimizi düşünün, Allah’ın Resulünün ve eşlerinin durumu sizce nasıl olur? Eşleri hizmet etmekten yorgun düşmüş ve Allah’ın Resulü de onca kalabalığa anlatmaktan ne hallere düşmüştür kim bilir. İşte Allah o günkü toplumu bu konuda uyarıyor. HEM ELÇİSİNİN DURUMU HAKKINDA, HEM DE EŞLERİ KONUSUNDA. Her niyette insanın oraya gittiğini düşündüğünüzde, bu uyarıların çok özel bir konuya, özellikle Resulü ve eşleri konusuna dikkat çekmek adına yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu ayette geçen Nebinin eşlerinden bir şey istediğinizde bir derde arkasından isteyin sözünden kast edilen aranızda, duygularınıza perde çekin edepli olun diye uyarıyor. Bu konuda farklı bir örnek daha verelim ki, ayeti daha iyi anlayabilelim.

Ahzab 32: EY NEBİ’NİN HANIMLARI! SİZ KADINLARDAN HERHANGİ BİRİ GİBİ DEĞİLSİNİZ. ALLAH’TAN SAKINIYORSANIZ CİLVELİ KONUŞMAYIN, KALBİ BOZUK OLAN KİMSE UMUDA KAPILIR. SÖZÜ, CİDDİYETİ BOZMADAN SÖYLEYİN.

Ayete dikkat ettiyseniz, Allah Resulün eşlerini dikkatle uyarıyor ve siz diğer kadınlar gibi değilsiniz diyerek, onların çok özel konumlarına dikkat çekiyor. Yani ayetteki hitap Resulün eşlerine. Acaba ayette geçen, eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin sözünden ne kast ediliyor olabilir? Eğer Resulün eşlerinin yüzünü göremezler, bu yasaklanmıştır diye anlarsak, Resulün eşlerinin hiç dışarıya çıkmadığını ve onların peçeyle gezdiğini söylemiş oluruz ki, bu düşünceyi destekleyecek Kur’an’da hiçbir örnek ayet olmadığı gibi, Resulün döneminde yaşanmış hiç bir örnek yoktur. Çünkü o dönemde yaşayan kadınların, yüzleri kapalı değil açıktı. Geleneklerinden ve sıcaktan dolayı giyindikleri dış giysileri, yani cilbab ları vardı. Ayette geçen HİCAP kelimesinin anlamı, iki şey arasına girerek, birini diğerinden koruyan, saklayan nesneyi ifade etmektedir. Bu kullanıldığı yere göre somut bir şey olabileceği gibi edep, hayâ gibi soyut bir şey de olabilir. Burada kast edilen şey; aile ortamının ve kişinin özel hayatının, mahremiyetinin korunmasıdır. İzin alınmadan, haberdar etmeden özel alanlara girilmemesidir. Ahzap suresi 53. ayeti, Ahzab 6. ayet ışığında anlamalıyız. Bakın bu ayetin ilk cümlesinde ne diyor. BU NEBİ, MÜMİNLER İÇİN KENDİ CANLARINDAN ÖNCE GELİR, EŞLERİ DE ONLARIN ANNELERİDİR.” Allah’ın Resulünün eşinin, bir zamanlar ticaretle bizzat uğraştığını unutmayalım. Bu ayette geçen hicab kelimesinin, mecazi anlamda kullanıldığı anlaşılıyor. Ayette HİCAB diye geçen bu kelimeye, ayette Muhammed Esed bakın nasıl bir açıklama yapmış ve ne anlama geldiği konusunda bilgi vermiş. Yorum sizlerin.

“Hicâb terimi, iki şey arasına giren veya birini diğerinden ayıran, koruyan veya gizleyen nesneyi ifade eder; kullanıldığı yere göre, HEM SOMUT HEM DE SOYUT ANLAMLARIYLA “BARİYER”, “ENGEL”, “DUVAR”, “CAM”, “PERDE”, “ÖRTÜ” VB. GİBİ KELİMELERLE KARŞILANABİLİR. Hz. Peygamber’in eşlerine ancak bir “perde” yahut “pencere” arkasından yaklaşılması emri, Hz. Peygamber’in birçok Sahâbesi’nin yaptığı gibi, lafzî anlamıyla anlaşılabileceği kadar “MÜMİNLERİN ANNELERİ”NE GÖSTERİLMESİ GEREKEN DERİN SAYGIYI İFADE EDEN MECAZÎ ANLAMIYLA DA YORUMLANABİLİR.” (Muhammed Esed)

Şimdide bu konuyu Kur’an’dan, başka bir ayetten anlamaya çalışalım. Çünkü Allah biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyordu. Acaba İslam dininde, Allah’ın kanunlarında, eşler ile birlikte aileler, dost ve arkadaşlarıyla birlikte oturup, sohbet edip birlikte yemek yiyemez mi? Gelin bu konuya Kur’an’dan delil, kanıt arayalım.

Nur 61: Köre güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden gerekse şu kişilerin evlerinden yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Babalarınızın evleri yahut annelerinizin evleri yahut erkek kardeşlerinizin evleri yahut kız kardeşlerinizin evleri yahut amcalarınızın evleri yahut halalarınızın evleri yahut teyzelerinizin evleri yahut anahtarı size teslim edilmiş olan evler yahut ARKADAŞLARINIZIN EVLERİ. HEP BİRLİKTE YAHUT AYRI AYRI YEMENİZDE SİZİN İÇİN HİÇBİR SAKINCA YOKTUR. Evlere girdiğinizde, Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği olarak KENDİNİZE ( BİRBİRİNİZE) DE SELAM VERİN. Allah size ayetleri işte böyle ayan-beyan bildiriyor ki, aklınızı çalıştırabilesiniz.  

Prof. Mehmet Okuyan hocamız, bu ayeti tercüme ettikten sonra, dip notunda şöyle diyor. “BU AYET HAREMLİK-SELAMLIK UYGULAMASININ ZORUNLU OLMADIĞININ DELİLİDİR.” Ayeti okuduğunuzda, siz aileler eşleriyle birlikte oturup sohbet edemez, kadın erkek birlikte yemek yiyemez diye mi anladınız, yoksa bu ayette elbette dostlarımızla, akrabalarımızla birlikte oturabileceğimizi mi anladınız? Ayet çok açık kadın erkek ayrımı yapılmadan, birlikte olabileceğimizi söylüyor. Kur’an’ın hiçbir ayetinde Allah, bu ayetin tam tersini yani, kadın erkek birlikte oturamaz diye bir hüküm zaten vermemiştir. Bunu söyleyen geleneklerin ve mezheplerin oluşturduğu FIKIH inancıdır. Fıkıh da asla din değildir. Ayetin son kısmında, aslında çok önemli bir konuya dikkat çekiyor ve diyor ki, EVLERE GİRDİĞİNİZDE DOSTLUĞUN, KARDEŞLİĞİN VE BEREKETİN SİMGESİ OLARAK BİR BİRİNİZE SELAM VERİN, SELAMLAŞIN. Selam vermekle orada bulunan ortamdaki tüm insanlara her konuda, güvence vermek anlamını taşır, lütfen unutmayalım. İslam’ın da özünde bu yatıyor. Birlikte dostça kardeşçe, birbirimize güvenerek birlikte yaşamayı öğrenmek. Asıl amaç bu, ama bizler Allah’ın bizlere öğretmek istediği bu amacı, hiç anlayamadığımız için, kadını sosyal toplumdan uzaklaştırdık ve onu günah nedeni saydık. KENDİ NEFSİMİZİ ISLAH EDECEĞİMİZE, KADINI TOPLUMDAN, YAKINIMIZDAN UZAKLAŞTIRDIK. Yani kolay olanı seçtik ve Allah’ın imtihanından kaçtık. Sonucunu da görüyoruz. BÖYLE OLUNCA SOSYAL BİR TOPLUM OLMAKTAN UZAKLAŞTIK. Kendi nefsimizde yarattığımız şeriatı Allah’a nispet ederek, Allah’a iftira attığımızın farkında bile olamadık. Ondan sonrada bazı ülkeler, İslam’ın şeriatı ile yönetiliyoruz dedikleri, kendi nefsi şeriatlarıyla yönetmeye çalışanların hışmından, adaletsizliklerinden Müslümanlar kaçıyor. ÜZÜCÜ OLAN İSE SIĞINMAYA ÇALIŞTIKLARI TOPLUMLAR, HRİSTİYAN ÜLKELER.

Kur’an selamlaşma konusuna önem verir ve bir birimizle selamlaşmamızı ister. Selamlaşmak dostluğun, kardeşliğin ilk göstergesidir. Selam verdiğimiz kişiye şunu söylemiş oluyoruz, bana güven benden size zarar gelmez. Ben sizin dostunuzum. Bu duyguları taşıyan hiç kimse, karşısındaki arkadaşın karısına, kızına kötü niyetle bakar mı? Bakıyorsa o dost değil düşmandır, derhal yakınından uzaklaştırılmalıdır. İşte bizler bu dünyada, böyle imtihanlardan geçiyoruz. 

Allah’ın kurmak istediği KADIN, ERKEK BİRLİKTE DOST VE KARDEŞÇE adaletli İslam düzeninde, kadın ve erkek ayrımı yoktur, yan yana birlikte yaşar. Herkesin kendi görevleri vardır ve hiç kimse cinsiyetinden dolayı dışlanamaz, kötülüğün ana nedeni olarak gösterilemez. KÖTÜLÜK BİZLERİN NEFİSLERİMİZDEDİR, KENDİ YARATTIĞIMIZ YANLIŞ DÜZENDEDİR. KİM NEFSİNİ TERBİYE ETMEDİYSE, O KİŞİDEN HER TÜRLÜ KÖTÜLÜK GELİR, KADIN YA DA ERKEK FARK ETMEZ. Geleneksel İslam anlayışı ne yazık ki kadını, adeta şeytanın elçisi gibi göstermeye çalışmış ve toplumdan uzaklaştırıp, izole edilmesi gerektiği kanısına varmışlardır. Bu düşünce Allah’ın emri değil, eğitmesi zor geldiği, nefislerin uslanmaz iftiralarının eseridir. Sizlere çok dikkat çekici, Resulün Kur’an’ın onayından geçen, düşündürücü bir rivayet hadisini hatırlatmak istiyorum. Bu örneği vermekteki amacım, dinde kanıt göstermek amacıyla değil, rivayetleri adeta dinleştirenlerin bile aleyhine olduğunu göstermek amacıyla veriyorum. Allah’ın Resulünün İslam anlayışı ile mezheplerin, cemaat ve tarikatlarının İslam anlayışının, günümüzde nasıl çok farklı olduğuna bakar mısınız lütfen.

5478- İbnu Ömer radıyallahu anhüma, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın: “BİRİNİZİN HANIMI MESCİDE GİTMEK İÇİN İZİN TALEP EDERSE, ONA MANİ OLMASIN (İZİN VERSİN)” DEDİĞİNİ HABER VERMİŞTİ. Bilal İbnu Abdillah: “ALLAH’A YEMİN OLSUN, BİZ ONLARA MANİ OLACAĞIZ!” dedi. Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh, ona yaklaşıp öyle hakaretamiz söz sarfetti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi: “Ben sana Resûlullah aleyhissalatu vesselam’dan haber veriyorum; sen ise durmuş, “Vallahi mani olacağız” diyorsun!”

Kaynak: Buhari, Cum’a 12, Ezan 162, 166, Nikah 116; Müslim, Salat 134, (442); Muvatta, Kıble 12, (1, 197); Ebu Davud, Salat 53, (566, 567, 568); Tirmizi, Salat 400, (570).

Ne yazık ki günümüzde, Allah’ın Resulü örnek alınmıyor. Çünkü Allah’ın Resulü yalnız Kur’an’a uymuş ve yalnız Kur’an’ı ümmetine tebliğ etmişti. RİVAYETLER KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇTİĞİ İÇİNDİR Kİ, Allah’ın şeriatı bir kenara konmuş mezhepler, cemaatler hatta tarikatlar kendi şeriatlarını yaratıp, bu Allah’ın şeriatı diyerek, Allah’a iftira etmekten çekinmemişlerdir. O gün dahi Müslüman olduğunu söyleyen toplum, daha Allah’ın Resulü hayattayken, kendi nefislerine göre İslam’ı şekillendirmeye çalışmışlarsa, aradan geçen yaklaşık 1400 yıl sonra İslam ne hale gelmiş olabilir, onu düşünmek bile istemiyorum. 

DİLERİM BİR GÜN, MÜSLÜMAN TOPLUMLARI OLARAK, KUR’AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞUP, KADINI VE ERKEĞİYLE DOSTÇA KARDEŞÇE HUZUR İÇİNDE, BİRLİKTE YAŞAMASINI ÖĞRENİRİZ.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

  1. Eline yüreğine sağlık kardaş, helal olsun, bravo, Allah ilmini daha da artırsın inşallah..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .