Ana içeriğe atla

DİNİ ÖĞRENMEYE BAŞLAMANIN YAŞI NE OLMALIDIR?


Her zaman tartışılan bir konu, ilkokullarda zorunlu din dersinin olup olmaması konusudur. Gerçekten de bu konu çok önemlidir. Bir örnek vermek istiyorum. Lise seviyesindeki bir konuyu, ilkokulda yada daha küçük yaştaki çocuklara okutabilir misiniz? Elbette okutamayız diyeceksiniz. Peki, neden okutamayız?

Çünkü küçük yaşta ki bir çocuğun muhakeme, soyut kavramları sorgulama kabiliyeti daha tam gelişmemiştir. Gereken değerlendirmeyi, gerektiği ölçüde yapamaz. Bunu yapabilmesi için, önce alt yapısı olmalıdır. Öğretmeye çalışsanız da, o yaşta öğrenemez, hatta kafasında yanlış değerlendirmelerde bulunur. Buda çocuk için tehlikelidir, tamiri olmayacak zararlar verebilir. Örneğin Kur’an, evlilik yaşından bahsederken, evlenecek kişinin gerekli olan OLGUNLUĞA ERİŞMİŞ OLMASININ, gerekliliğinden bahseder. Bu konuyu bakın bilim nasıl yaklaşıyor.

“Her çocuk büyüme sürecinin bir parçası olarak sorgulama dönemine girer. Bu dönemde elbette dini kavramları da sorgulamaya başlar ve soyut olan kavramları anlamaya çalışır. 0-6 yaş dönemindeki çocuklar HENÜZ SOYUT DÜŞÜNEMEZLER. Çocuklar 4 yaşından itibaren soyut kavramlar hakkında fikir yürütmeye başlasalar da, henüz bu yaş grubu çocuklarının bilişsel süreçleri buna imkan tanımaz.

Bazı çocuklar bulunduğu kültür içerisinde dini kavramları öğrenseler de, BU YETİŞKİNLERİN ANLADIĞI ŞEKİLDE BİR ALGILAMA DEĞİLDİR. Daha çok Allah'ın somutlaştırılarak imgelenmesi ile ilgilidir. Çocuk 7-11 yaş arası soyut düşünmeye ve bunları işlemlemeye başlasa da bu süreç 11-12 yaş yaşından itibaren anlamlandırılabilir. Ancak sağlıklı bir din eğitimi veya dini kavramlarının öğretim süreci de bu döneme denk düşmelidir. EĞİTİM SİSTEMİMİZDE İKİNCİ KADEME EĞİTİM DÖNEMİNE DENK DÜŞEN SÜREÇTE YER ALMASI DOĞRUDUR.

Çocuklara dini kavramları anlatırken öncelikle çocuğun yaş düzeyine göre korkutulmadan anlatılması gerekmektedir. Her kültüre göre dini kavramları öğretmenin yaşı ve sınırı farklıdır. Çevresinde kültürel olarak sıklıkla bu kavramları duyan bir çocuk elbette daha fazla sorgulayacaktır. Bu durum çocuğun bilişsel olarak hazır olduğunu göstermez. YAPILAN BİLİMSEL ÇALIŞMALARA GÖRE ÇOCUK 11-12 YAŞINA KADAR SOYUT KAVRAMLARI ANLAMLANDIRAMAZ.

Eğer bizler bilim adamlarının tavsiyelerine uymayıp, günümüzde Diyanetin 4-6 yaş arası çocuklara din eğitimi vermeye çalışmasını sorgulamadan, çocuklarımızı bu kurslara gönderirsek, sizce sorgulama ve soyut kavramlar hakkında değerlendirme yaşı gelmemiş evlatlarımızda, ileride büyük sorunlar yaşamaz mıyız, ne dersiniz? Bizler dinin gerektiği emirlerin, yerine getirme yaşından bahsederken, Akıl ve baliğ olmak gerektiğini söyleriz, tıpkı Kur’an'ın evlenme yaşından bahsettiği gibi. Akil olmak aklı başında olmaktır. Baliğ olmak ise çocukluktan çıkıp, ergen olması, buluğa ermesi yani mukayese yapabilecek olgunlukta olması anlamına gelir. Bu tarifin tam bir yaşının olduğunu söyleyemeyiz. Kızlarda ve erkeklerde bile farklıdır. Her çocuğa göre bile değiştiğini söyleyebiliriz.

Kur’an'ı anladığı dilden okuyan bir Müslüman, Allah'ın ayetleri üzerinde derin derin düşünmemizi emrettiğini bilir. BUNUN NEDENİ DE İNANCIN, İMANIN SAĞLAM TEMELLER ÜZERİNDE OLABİLMESİ İÇİN, AYETLERİN ÖZÜNE İNEBİLMENİN DÜŞÜNEREK, İDRAK EDEREK, SORGULAYARAK İNANMANIN ÖNEMİNİ ANLATIR KUR’AN BİZLERE. Küçük yaşta bir çocuk, Allah'ın bu emrini yerine getiremez, yanlış anlaşılmalara neden olur, çocuğun kafasında tamiri mümkün olmayan yaralar açabilir. Çok daha kötüsü, küçük yaşta ki beyinleri, soyut kavramları değerlendirme becerisi olmadan, onların din adına sorgulama özelliklerini ellerinden almış ve bir kalıba sokarak düşünme özelliklerini kısıtlamış hapsetmiş oluruz ki, böyle bir nesil, ALLAH İLE ALDATILMAKTAN ASLA KURTULAMAZ. ACABA BÖYLE BİR TOPLUM YARATILMAK MI İSTENİYOR?

Eğer toplum İslam'ı anlayarak, düşünerek okumaya çalışmıyorsa, o toplumu inancıyla yönetmek daha kolay olur. İslam'ı kullanan terör örgütlerinin, yada din tacirlerinin de izledikleri yollardan biriside, küçük çocukları din dersi adı altında verdiği yanlış bilgi ve telkinlerdir. Düşünme melekesi gelişmemiş, soyut kavramlar hakkında hiç bir değerlendirme yapamayan, baliğ olmamış çocuğu nasıl isterseniz öyle yönlendirirsiniz. İsterseniz bir melek, isterseniz bir şeytan yetiştirmek elinizdedir.

Onun içindir ki küçük yaştaki çocuklara, din bilgisi adı altında yanlış bilgiler vermeye kalkarsanız, daha sonra tamir edilemeyecek, geri dönüşü olmayan bir nesil yaratabilirsiniz. ÖĞRETİLEN BİLGİ DOĞRU BİLE OLSA, SORGULAMA YETENEĞİ GELİŞMEMİŞ AKIL, BALİĞ OLMAMMIŞ BİR ÇOCUK, KENDİ İÇ DÜNYASINDA YANLIŞ DEĞERLENDİRMELER YAPARAK, DİNDEN BİLE SOĞUMASINA NEDEN OLABİLİRSİNİZ.

Bundan dolayıdır ki, toplum bu konuda çok fazla duyarlıdır. Şöyle düşünebilirsiniz, neden yanlış bilgiler verilsin, bizler Allah'ı peygamberi anlatıyoruz, bunun neresi yanlış. Bu sözlerle başlayan ama bugün İslam âlemi içinde sayısını bile bilmediğimiz bir bölünmüşlük yaşıyoruz dinde. Hiçbirisinin bir diğerine ne güveni var, nede saygısı. Hepsi kendi inancını doğru kabul ediyor ve aynı kitaba ve aynı peygambere inandığımız halde, birbirimizi öldürmekte bir sakınca görmüyoruz. Çocuğu yanlış telkinlerle etkilersek, gelecekte Allah'ın imtihanı ile baş başa kaldığında, gerçekleri görememe tehlikesi ile baş başa bırakabiliriz. BİR BAŞKA AÇIDAN BAKMAK GEREKİRSE, BİZLERİN YAPTIĞI YANLIŞLARIN, EVLATLARIMIZ TARAFINDAN DEVAM ETMESİNE NEDEN OLABİLİRİZ. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, size bir ayet örnek vermek istiyorum.

“BİZ, İNSANA, ANA-BABASINA İYİLİK ETMESİNİ EMRETTİK. ŞÂYET ONLAR SENİ, HAKKINDA HİÇBİR BİLGİN OLMAYAN ŞEYİ, BANA ORTAK KOŞMAN İÇİN ZORLARLARSA, BU TAKDİRDE ONLARA İTAAT ETME. DÖNÜŞÜNÜZ ANCAK BANA OLACAKTIR VE BEN YAPMAKTA OLDUKLARINIZI SİZE HABER VERECEĞİM.” (Ankebut 8)

Bakın bu ayet, günümüzde yaşadığımız çok büyük yanlışımız konusunda bizleri uyarıyor. Bu ayetten şunu çok açık anlıyoruz. Evladımızı seviyorsak, olgunluğa erişene kadar, çocuklarımıza vereceğimiz dini bilgiler, Kur'an'ın sınırları içinde olmalı. Onu doğruluğu kanıtlanmamış, Kur'an'ın onaylamadığı atalar dini ile şekillendirmeye çalışmamalıyız. BUNU YAPMAZSAK, KENDİ YANLIŞLARIMIZI EVLATLARIMIZA AŞILAMIŞ OLURUZ. Bakın Allah evlatlarımızı nasıl uyarıyor. Eğer sana din diye anlatılan sözler/hadisler kesin delil ve kanıt olan Kur'an'da yoksa, sakın onların sözlerini kabul etme, onlara bu konuda itaat etme diyor. Lütfen bu ayet üzerinde çok daha dikkatle düşünelim ki, evlatlarımızı ellerimizle ateşe atmayalım.

TOPLUMU KORKUTAN, BU DİNDE BÖLÜNMÜŞLÜĞÜN VERDİĞİ GÜVENSİZLİKTİR. Bir çocuğun eğer muhakeme, sorgulama kabiliyeti gelişmediyse, baliğ olmadıysa, yeterli altyapı bilgisi de yoksa ona din dersini, dini bilgileri bir başkasının vermesini hiçbir anne baba kabul etmez. Tedirgin olur ve derki, ya yanlış bilgilerle çocuğumun inancını etki altına alırlarsa. Bu düşünce hepimizde vardır. Çokta normaldir böyle düşünmek. YOKSA HER ANNE BABA, DİNİ BİLGİLERİ HER YAŞTA, AMA DOZAJINDA YAVAŞ YAVAŞ GEREKTİĞİ KADAR, EVLADINA VERİR, VERMELİDİRDE. Din ailelerin, hatta kişilerin Allah'a karşı kendi sorumluluklarıdır. Buna hiç kimse müdahale edemez ve zorla öğretmeye kalkamaz.

Elbette din çocuklarımıza öğretilmelidir, ama detaylı din eğitimi, muhakeme yeteneklerinin geliştiği, baliğ olduğu bir çağda yapılmalıdır. Eğer bir çocuk anlatılanları sorgulayamıyorsa, karşılaştırma yapacak yetenekleri daha gelişmemişse, öğretilenlerin doğru ya da yanlış olabileceğinin farkında olamaz. Bunu yaparsak Allah'ın Kur’an'da emrettiği, iman şeklinden de sapmış oluruz. BÖYLE YAPARAK BİLİNÇSİZ, SORGULAMADAN İTAAT EDEN BİR TOPLUM YARATMIŞ OLURUZ. Çocuklarımıza İslam'ı korkutarak, ürküterek, tehdit ederek değil, güzel bir üslupla anlatmalıyız ki, evlatlarımız İslam dairesi içinde kalabilsin. Bunun tersini yaparsak, dinden bahseden her kişiden uzaklaşacaklardır. Bugün ne yazık ki gençlik, yapılan yanlışlardan dolayı dinden uzak durmaktadır.

Çocuklarımıza din ve ahlak eğitimi, ailelerin hayatına geçirdiği yaşantısıyla başlar. Eğer toplum olarak biz büyükler, doğru bir örnek oluşturmuyorsak yaşantımızda, onlara ne anlatırsak anlatalım ikna olmayacaklardır. Din eğitimi çocuklara, önce yaşatılarak öğretilir. Eğer bir toplumda hırsızlık, zina, büyüklere saygısızlık almış başını gidiyorsa, o toplumun gençlerine, çocuklarına da dinden söz edemezsiniz. DAHA AÇIKÇASI ÇOCUKLARIMIZA DİNİ ÖĞRETMEDEN ÖNCE, BİZLER İYİ BİR MODEL OLMALIYIZ. Din sözle, konuşarak değil yaşayarak öğretilir. Çocuklarımıza örnek olamıyorsak, bizler dini yanlış öğrenmişiz demektir. Çocuklarımıza da doğru öğretmemiz mümkün olmayacaktır.

Dilerim toplum olarak, bu gerçeklerin farkında oluruz. Din ve iman bir başkasına zorla öğretilmez, önce bunun bilincinde olmalıyız. DİNİN ÖĞRETİLMESİ KONUSU, DEVLETİN ASLİ GÖREVİ DEĞİLDİR. Din eğitiminin ilk basamağı ailedir. Daha sonrada bireyin bizzat kendisidir. Bunun dışında hiç kimse, zorla araya girerek bu görevi üstlenemez. Din ve iman kişinin, Allah'a karşı imtihanıdır. Hiç kimse bu imtihana müdahale edemez.

Hepimiz yaptıklarımızdan sorumlu tutulacağız. Dinde zorlama yoktur diyen Allah'ın hükmünü lütfen hatırlayalım. Yaradan hiç kimsenin zorlanarak bir inanç yaşamasını istemez. Din gönüllülük esasına dayanır ve yalnız ALLAH İLE KULU ARASINDADIR.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...