Ana içeriğe atla

CAMİLERİMİZDE OKUNAN SELA NIN, ANLAMI ÜZERİNE.......



Hepimizin bildiği gibi, Cuma namazından bir saat önce, ya da ölen din kardeşimizin cenaze namazına davet etmek, haber vermek adına,  sela okunur. Selanın anlamını hiç merak edip araştırdınız mı? Gelin önce Türkçe tercümesini yazalım, daha sonra sözlerin üzerinde birlikte düşünelim. Önce şunu söylemeliyim, sela peygamberimize methiye dolu sözler ve duadır.

Ey Allah’ın Resulü, salât ve selam senin üzerine olsun!
Ey Allah’ın Habibi, salât ve selam senin üzerine olsun!
Ey Allah’ın Arşının nuru, salât ve selam senin üzerine olsun!
Ey Allah’ın MAHLÛKATININ EN HAYIRLISI, salât ve selam senin üzerine olsun!
ÖNCEKİLERİN VE DE SONRAKİLERİN EFENDİSİ, salât ve selam senin üzerine olsun!
HAMD ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH A MAHSUSTUR!

Allah ın elçisine dua etmek, onun adını yüceltmek, ona sonsuz saygılarımızı sunmak, biz Müslümanların kalpten gelen sevgisinin bir göstergesidir.  Lütfen şunu da unutmayalım, Peygamberimiz Allah ın güven elçisi idi. Onun değil bizlerin duaya ihtiyacı var. Tabi her şeyin bir ölçüsü ve sınırı olduğu gibi, bununda ölçüsünü kaçırmadan yapmalıyız. Yoksa Hıristiyanların ve Yahudilerin durumuna düşeriz. SINIRSIZ ÖVGÜ, YALNIZ ALLAH A MAHSUSTUR. Salayı anladığınız dilden okuduğunuzda, çok dikkat çekici bir çelişki olduğunu görüyoruz. Son cümle hariç, tamamında Allah ın Elçisine öyle bir methiye, övgü ve onu yüceltici sözler söylüyoruz ki, en sonunda söylediğimiz, HAMD ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH A MAHSUSTUR, sözüyle tamamen ters düşüyoruz. SINIRSIZ HAMD YANİ ÖVGÜ, METHİYE, YÜCELTMEK ALLAH A MAHSUSTUR diyoruz ama öncesinde sınırsız methiyeyi, övgüyü Allah ın Elçisine yapıyoruz. NE YAPTIĞIMIZIN, NELER SÖYLEDİĞİMİZİN FARKINDA MIYIZ?

İlk cümlede yazan salât ve selam sözleri, Kur’an dan Ahzab suresi 56. Ayette geçer. Ayrıca şunu söylemek isterim. Salât Kur’an da namaz, dua , Kur’an ı tebliğ, toplum arasında destek olma anlamlarında da geçmektedir. Şimdi aşağıdaki ayete bakalım.

Ahzab 56: Şüphesiz Allah ve melekleri Resul’e SALÂT ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona SALÂT edin, selâm edin. (Diyanet meali)

Ayete dikkatle baktığımızda, Allah ve melekleri Allah ın Rsulüne salât ettiğini ve bizlerinde peygamberimize salât etmemizi yani ona destek olmamızı ve ona saygıyla selam etmemizi istiyor. İlginçtir diyanet bu ayette geçen salât kelimesine, Allah ın, meleklerin ve bizlerin salât etmesine farklı anlamlar vermiş ve bakın ne demiş.

(Peygambere Allah’ın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salât etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder.)

Sizce çok ilginç değil mi? Böyle bir anlam verilmesi için, delil ve kanıt gerekir. Ayette geçen cümle diziminden, salât kelimesinin hepsinin aynı anlamda kullanıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Neye dayanarak veriliyor bu farklı anlamlar, işte burası düşündürücü. Bizler ayetleri, ne yazık ki böyle batıl inançlarımızın etkisiyle anlamaya çalışıyoruz ve diyoruz ki, bu ayet bizlerin elçisine, salâvat getirmemizi emrediyor. Hâlbuki ayette anlatılan, ALLAH VE MELEKLERİ ELÇİSİNE YARDIM VE DESTEK VERİYORLAR, BİZİMDE PEYGAMBERİMİZE DESTEK VEREREK ONA YARDIMCI OLMAMIZI, SAYGI GÖSTERMEMİZİ İSTİYOR. Peygamberimize salâvat getirmeyi bu ayetten çıkartanlar, peygamberimize öyle bir iftirada bulunuyorlar ki, bakın neler söylüyorlar.

(Rasûlü Ekrem Efendimiz de, “YANINDA BENİM ADIM ANILIP DA, BANA SALÂT GETİRMEYEN KİŞİNİN BURNU SÜRTÜNSÜN, HAKARETE UĞRASIN” buyurmuştur (et-Tâc, V, 145).)

Sizce peygamberimizin, böyle bir söz söyleme ihtimali var mı? Bunu söyleyenler, peygamberimizi zerre kadar tanımayanlardır. İşte abartının sonu, bakın nerelere varıyor. İkinci sırada, Ey Allah ın HABİBİ diye devam ediyor. Peki, Habib ne anlama geliyor. Bu kelime Arapça da, sevgili anlamına geliyor. Burada geçen kelimeyle, Bizler peygamberimize hitaben bu kelimeyi, Allah ın sevgili kulu diye çevirirsek, elbette hiçbir sakıncası yok. Fakat bazı Kur’an tercümelerine baktığımızda, Allah söylemediği, Kur’an da hiç geçmediği halde, parantez içinde, Allah elçisine hitaben sesleniyor ve Habibim diyor gibi çeviriler var. İşte bu çok büyük yanlıştır. Çünkü Allah elçisine böyle bir hitapta bulunmadığı halde, bulunmuş gibi göstermek, Yaradan a saygısızlıktır.

Yine üçüncü sırada, Ey Allah’ın Arşının nuru, diye hitap ediyoruz. Bu sözlerde aslında hiçbir problem yok elbette. Peygamberimiz bu aleme bir ışık, bir nur olarak gönderilmiştir. Fakat bu sözlerinde arkasında, yine yanlış inançlarımız yatıyor. Bakın nelere inanıyoruz.

(SEN OLMASAYDIN KÂİNATI YARATMAZDIM.) (İKİ DÜNYANIN EFENDİSİ.) ( SENDEN DAHA SEVGİLİ HİÇ BİR ŞEY YARATMADIM.) (SENİN, BENİM İNDİMDEKİ YÜKSEK DERECENİN BİLİNMESİ İÇİN, DÜNYAYI VE DÜNYA EHLİNİ YARATTIM.) (SENDEN BAŞKA HER ŞEYİ SENİN İÇİN YARATTIM.)

Buna benzer çok sözler duyarız. Tıpkı Hristiyanların Hz. İsa ya, Tanrı vasıfları vererek yoldan saptıkları gibi, bizler Allah ın bahsetmediği, vermediği vasıfları, ne yazık ki peygamberimize yakıştırdık ve sınırı aştık. Peygamberimiz elbette bizlerin canımız, her şeyimiz bundan asla şüphe duyamaz bir Müslüman. Kur’an görev verdiği elçilerinin konumunu anlatırken, ONLARDA SİZLER GİBİ KULLARIM DIR DER. Fussilet 6. Ayette de Allah elçisine, bizlere bakın ne söylemesini ister. “BEN DE ANCAK, SİZİN GİBİ BİR İNSANIM.”

Buradan şöyle bir ders çıkarmalıyız. Peygamberimiz belki bizler gibi bir insandı, ama unutmayalım Allah ın güvendiği, övgüyle bahsettiği, bizler için örnek bir insandı. Peygamberimizi nasıl sıradan bir insan konumuna getiremezsek, Allah ın hiç bahsetmediği, Kur’an ın uyarılarına tamamen ters düşen, insanüstü değerleri, vasıfları da peygamberimize yüklememiz, yapacağımız en büyük yanlış olur. Allah katında Resullerinin değerlendirilmesini bizler asla yapamayız, O yetki Rabbimizindir. ALLAH GÖNDERDİĞİMİZ RESULLERİ, BİR DİĞERİNDE ÜSTÜN KILDIK DER, AMA ASLA İSİM ZİKRETMEZ. En son gönderilen peygamberimiz içinde, (Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik) der. Yani peygamberimizin yalnız indirildiği topluma değil, tüm dünyaya bir aydınlatıcı, uyarıcı olarak gönderildiğini söyler. Çünkü başka elçi/uyarıcı göndermeyeceğini, açıkça Kur’an da bildirmiştir.

Sela okunurken, dördüncü sırada söylenen ise, aslında sınır tanımaz bir üslupla hitap ettiğimiz çıkıyor ortaya. (EY ALLAH’IN MAHLÛKATININ EN HAYIRLISI.) Bu sözleri söylememiz, bizlerin Hıristiyan ve Yahudilerden çok da farksız, adeta insanüstü bir makama peygamberimizi getirdiğimize bir örnektir. Allah ın yarattıklarının en hayırlısı olduğunu bizler nereden biliyoruz? Bunu Allah Kur’an da söyledi mi? Peygamberimizden önce, gelmiş geçmiş Allah ın güven elçilerini, peygamberlerini adeta hiç hesaba katmadan, bizlerin böyle bir hükmü vermemiz ve bu sözleri söylememiz sizce doğrumu?

Allah ın Elçisine hitaben söylediğimiz, şu methiye ise sınır tanımazlığın bir başka örneği. (ÖNCEKİLERİN VE DE SONRAKİLERİN EFENDİSİ.) Düşünebiliyor musunuz, peygamberimize kâinatın efendisi diye hitap ediyoruz. Elbette peygamberimizi çok seviyoruz, ama bunun sınırını sizce çok aşmadık mı? Şunu da hatırlatmak isterim. Peygamberimizin en sevmediği söz, kendisine efendimiz denmesiydi. Böyle hitap edenlere, efendi Allah tır, ben de sizler gibi bir insanım diyerek, bu şekilde hitap edilmesini yasaklamıştır.

Her konuda aşırıya gittiğimiz gibi, peygamberimize sevgimizde de sınırımızın ölçüsünü ayarlayamadık. Bunu bilen İslam düşmanları, dine nifak sokmak adına bizlerin bu sevgimizi kullandılar ve Onun söylemediği birçok sözleri, sanki peygamberimiz söylemiş gibi dine soktular. Toplumu da Kur’an dan uzaklaştırmanın yolunu bulan din simsarcıları, güzelim dinimizi istedikleri gibi yönettiler ve yönetiyorlar.

Selanın en sonunda söylediğimiz sözler ise, içimizdeki Allah aşkının özünü anlatıyor ve diyoruz ki, (HAMD) bütün övgüler, güzellikler, hükmetmek Allah a mahsustur. YANİ SINIRSIZ ÖVGÜLERE LAYIK, YALNIZ RABBİMİZDİR, AMA BU SÖZÜMÜZDE DURMAYARAK SINIRSIZ HAM YANİ ÖVGÜYÜ ALLAH IN ELÇİSİNE YAPMAKTAN, HER NE HİKMETSE ÇEKİNMİYORUZ. Öyle yanlış bir inanç yarattık ki kendimize, Allah cezalandırıyor, cehennemde yakıyor, Resulü ise şefaat edip bağışlıyor düşüncesi, ne yazık ki İslam toplumunun kafasına yerleştirilmiş. SONUCU DA ORTADA.

Ben bu konuda sizlerin dikkatinizi çekerek, düşünmenize vesile olmak istedim. Hatalarımı Rabbim bağışlasın ve bana doğruyu göstersin inşallah. Tekrar hatırlatmak isterim. Bizler peygamberimizi canımızdan çok seviyoruz. Ama bu sevgimizi kullanan din düşmanlarının, lütfen tuzağına düşmeyelim.

Peygamberimiz, bizlerin kendisini ne kadar çok sevdiğimizi bildiği için, bizleri sağlığında uyarmış ve dikkatli olmamızı isteyerek, KİM BEN SÖYLEMEDİĞİM HALDE, BU PEYGAMBER SÖZÜDÜR DERSE, CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASIN DEMİŞTİR. Hatırlatmak isterim, İlk sela Memlük Sultanı döneminde okunmaya başlandığı söylenir ve her Müslüman toplumlarında yoktur.

Peygamberimizin yolundan gitmek isteyenler, bu konuda çok dikkatli olmalı ve peygamberimiz adına söylenen sözlerin kontrolünü, denetimini mutlaka Kur’an ile yapmalıdır. Çünkü peygamberimiz Kur’an ı hayatına geçiren, ümmetine yalnız Kur’an ile hükmetme görevini alan, Allah ın güven elçisiydi.

Dilerim bu uyarı nefsimizde ve gönlümüzde bir ışık yakar ve hayatımızı aydınlatır. Böylece hesabını verebilen bir kul olarak, din tacirlerinin tuzağına düşmeyiz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİ...

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyar...