İnternette araştırma yaparken, benimde ismimin geçtiği bir yazı okudum. Bu konu hakkında bir çok makalem var, fakat konu o kadar yanlış anlaşılan bir konu ki, İslam toplumu bu düşünce ve inanç yüzünden, Allah'ın kitabı Kur’an'dan sapmış ve nereye varacağı belli olmayan bir meçhule doğru yol almaktadır. Konu çok önemli olduğu için, tekrar gündeme getirmek istedim. Bakın bir kardeşimiz, “MÜSLÜMAN OLAN HADİSLERE VE SÜNNETE UYMAK ZORUNDADIR” başlığıyla neler söylemiş ve kendisi gibi düşünmeyenleri de neyle itham etmiş.
“Efendim HAZRETİ İSLAM'DA PEYGAMBER EFENDİMİZ HABİBULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'E onun sünnet ve hadislerine uyulamaz, eğer uyulacak olunursa bu en büyük günah olan şirktir diyorlar ve Hadislere açık açık inanmadıklarını söylüyorlar, hadislerde olan ve hoşlarına gitmeyen, inanamadıkları ne varsa uydurma olduğunu inanılamayacağını söylüyorlar. Evet sahih olmayan hadisler vardır ama sahih olanların yanında onların sayısı pek azdır. Hem sahih olamayan hadisler var diye hadisler bırakılamaz çünkü o zaman ne gusül abdesti, ne abdest alınabilir, ne namaz kılınabilir ne oruç tutulabilir. Hatta HAZRETİ KUR'AN DAHİ OKUNAMAZ, çünkü cünüp biri HAZRETİ KUR'ANI okuyamaz, onu ancak maddi ve manevi temiz olanlar okuyabilir, ayetlerle sabittir. Hadislere inanmıyorum diyenler ve hadislere kafasına göre uydurmadır diyenler istedikleri kadar namaz kılıyorum, iyilikte de ileri gidiyorum desinler, söylediklerinde en ufak bir gerçeklik payı olamaz. Çünkü hadis ve sünnet olmadan ne secdenin nasıl yapılabileceği bilinebilirdi, nede gusülüm nasıl alınacağı. Bu saçmalıkların fikir babaları ise Haluk Gta (Haluk Gümüştabak) Yaşar Nuri Öztürk, Abdulaziz Bayındır, Mustafa İslamoğlu, Zekeriya Beyaz, Süleyman Ateş, Muhammed Nur doğan gibi ZALİM VE USTA SAPTIRICILARDIR. “
Önce şahsıma hitaben söyledikleri zalim ve usta saptırıcı isnatlarını kendisine iade ediyorum, çünkü bu kararı verecek yalnız Allah'tır. Rabbimiz bizleri böyle hatalar yapmaktan korusun inşallah. Allah'ın yolundan saptırmaktan, Yüce Rabbime sığınırım. KİMİN SAPTIRICI VE ZALİM, KİMİN EN DOĞRU YOLDA OLDUĞUNU KUR’AN IN HAKEMLİĞİNDE, HUZURU MAHŞERDE HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. Bizler Kur’an'da bahsedilen sünnetin ve hadislerin ne olduğu konusunu doğru anlayamadıysak, bu arkadaşımızın yanlış inancına inanmamız kaçınılmaz olur. Sünnet kelime anlamı olarak, takip edilecek yol demektir. Kur’an'da Allah'ın bizleri uyardığı ve takip etmemizi istediği tek bir sünnet vardır ki, oda Allah'ın sünneti, yani Allah'ın kanunları ve takip etmemiz istenen yoludur. ALLAH IN ELÇİSİ DE TEK BİR SÜNNETE UYMUŞTUR, ODA ALLAH'IN SÜNNETİ. BUNU KUR'AN'DAN ÖĞRENİYORUZ.
Bu bilgi ışığında sizlere sormak istiyorum. Allah'ın sünneti ile Resulünün sünneti farklı olabilir mi? Bunu söylemek bile akıl dışıdır çünkü Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Hadis konusuna gelince. Hadis söz, haber anlamındadır. Allah'ın Resulünün hadisleri dendiğinde, onun sözleri anlamına gelir. Buradan yola çıkarak konuyu düşünelim. Allah'ın Resulü, Allah'ın Kur’an'da emrettiği sözlerden/ayetlerden, bilgilerden başka sözleri din adına söylemiş olabilir mi? Sahih hadisten bahsediliyor. Sahih, şüphe duyulmayacak kadar doğru anlamındadır. Kur’an'ın dışından, sorumlu olacağımız sahih, yani şüphe duymadan inanacağımız sözlerin, bilgilerin olabileceğine nasıl inanırız. Kur’an'ın bahsetmediği bir bilgiye, nasıl sahih deriz. Karar sizlerin. Halbuki Allah, size indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu, Kur’an'dan sonra hangi söze inanacaksınız, ONDAN SORUMLUSUNUZ demiyor muydu? Bu hükmü veren Rabbimiz haşa sözünden dönüp, size şaka yaptım ben Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, onun hadislerinden de sorumluydunuz der mi? Bakın nasıl yanlış şeylere inandırılmışız, ama hala bunda direniyoruz. Neden biliyor musunuz ALLAH'IN AKLINI KULLAN, DÜŞÜN EMRİNİ HAYATIMIZA GEÇİRMİYORUZ DA ONDAN. Bizlerin Kur’an ile bağı kesildiği için, ne yazık ki Kur’an'ı din adına kesin delil referans alamıyoruz, çünkü Kur'an'ı herkesin anlayamayacağına inandırıldık. Allah Resulüne özellikle, de ki onlara emriyle birçok uyarılarda bulunuyor bizlere. Allah'ın Resulü ne diyor hatırlayalım.
Ahkaf 9: DE Kİ: “BEN TÜREDİ BİR RESUL DEĞİLİM. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.”
Enam 57: DE Kİ: ŞÜPHESİZ BEN RABBİMDEN GELEN APAÇIK BİR DELİLE DAYANIYORUM. SİZ İSE ONU YALANLADINIZ. ÇABUCAK GELMESİNİ İSTEDİĞİNİZ (AZAP) BENİM YANIMDA DEĞİLDİR. HÜKÜM ANCAK ALLAH'INDIR. O HAKKI ANLATIR VE O, DOĞRU HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR.
Buna benzer birçok ayet görebilirsiniz Kur’an'dan. Özellikle Allah Resulünü devreye sokarak, onun bu şekilde ayeti iletmesini istiyor ve ne diyor. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” Bu ve buna benzer onlarca ayeti bizler görmezden gelerek, Allah'ın Resulünü, HÂŞÂ Allah'ın dinde ortağı konumuna getiriyor ve Kur’an'ın hükmetmediği yüzlerce konuda, hükümler verdiğine inanabiliyoruz. İLGİNÇTİR ALLAH'IN RESULÜ, BEN YALNIZ KUR’AN'A UYARIM, BENİM GÖREVİM YALNIZ APAÇIK UYARMAKTIR DİYOR, bizler ise öyle şeyler söylüyoruz ki, Kur’an adeta devre dışı kalıyor. Kitap Ehlide aynı yanlışları yapmıştı ve Allah onlara KAFİR OLDULAR DİYOR HATIRLATIRIM.
Düşünmenizi istediğim bir konu var. Allah'ın Resulünün rivayet hadisleri olmasaydı namazımızı kılamazdık, abdest bile alamazdık, diğer ibadetlerimizi yerine getiremezdik diyen kardeşlerimize sormak istiyorum. Siz Allah'ın Resulünün ümmetine, direk kendi sözleriyle hitap eden bir hadisine rastladınız mı? Rastlayamazsınız, çünkü kendisi böyle bir bilgi sağlığında asla kaleme aldırmamıştır. Dikkat edin lütfen, tüm hadisler bir rivayete göre diye başlar ve bir başka kişinin, yine bir başka kişiden duyduğu ya da rivayet ettiği diye anlatılır. Sizce böyle bilgilerle din yaşanır mı? Bu bilgiler olmasaydı ibadetlerimizi yapamazdık dersek, hâşâ Allah'ın Resulü yaşadığı dönemde gereği gibi hadislerini kayda aldırmamış anlamı çıkar. Çünkü hadisler Resulün vefatından yaklaşık 200–250 yıl sonra, toplanmaya başlandığı rivayet edilir.
Hatırlayınız Allah bizleri nasıl uyarıyordu? “SAKIN EMİN OLMADIĞIN BİLGİLERİN ARDI SIRA GİTMEYİN” Bu uyarıyı yapan Rabbimiz, bizleri böyle bilgilere muhtaç bırakır ve bu bilgilerle Allah'ın dinini yaşamamızı ister mı? Bu bilgiler olmasaydı Kur’an'ı anlayamazdık, Kur’an kapalı kalırdı demek, ALLAH'A VE KİTABINA, RESULÜNE BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. Allah Kur’an'ın sınırlarını aşan, Allah hükmetmediği halde, bunlarda Allah katından dır diyenlere, KAFİR DİYOR TEKRAR HATIRLATIRIM. Rabbimiz SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM diye hükmünü verdiyse ve Kur’an'da sorumlu olacağımız ibadetleri de saydıysa, sizce bu ibadetlerimizi nasıl yerine getireceğimizi söylememiş, açıklamamış olabilir mi? Bunu nasıl söyleriz ve inanırız. ALLAH KUR'AN'I HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYALIM DİYE, HERŞEYDEN NİCE ÖRNEKLERLE BİZ AÇIKALDIK DİYOR. AMA NE YAZIK Kİ ALLAH'A İNANMAMIZ GEREKİRKEN, ALLAH İLE ALDATICILARA İNANIYORUZ. Lütfen çok değil, biraz düşünelim, yoksa kafirlerin safında, mahşer günü kendimizi buluruz, bunu unutmayalım.
Küçük bir örnek vermek istiyorum. Allah cünüp olduğumuzda, gusül abdesti almanın tarifini yaparken, çok basit ve bizleri hiçbir sorumluluk altına almadan açıklama yapıyor ve diyor ki; ” TERTEMİZ YIKANIN”. Bu açıklamadan tatmin olmayan nefislerimiz, dini zorlaştıran, teferruata boğan beşeri fıkıh inancı, öyle ilaveler yapıyor ve bakın ne diyor. “Toplu iğne kadar kuru kalırsa, abdestiniz geçerli olmaz” diyerek, topluma korku veriyor. İşte Allah'ın gusül abdesti tarifi, işte beşerin zorlaştırılmış ve korku salan abdest tarifi, karar sizlerin. Kur’an'ın abdestsiz okunamaz düşüncesi, bir ayeti tahrif ederek, toplumu aldatmaktan başka bir şey değildir. Allah'ın asla böyle bir hükmü yoktur. Vakıa suresi 77–78–79–80. ayetlerde, Allah'ın katında bulunan saklı ana kitaptan bahsedilir ve şöyle bilgi verilir Kur’an hakkında. “DOĞRUSU BU KİTAP, SADECE ARINMIŞ OLANLARIN DOKUNABİLECEĞİ, SAKLI BİR KİTAP'DA MEVCUTKEN, ÂLEMLERİN RABBİ TARAFINDAN İNDİRİLMİŞ OLAN KURAN'I KERİM'DİR.”
Buradan da anlıyoruz ki, Allah'ın katında bizlerin asla ulaşmayacağı, sadece arınmışlar yani melekler tarafından ulaşabilecekleri bir ana kitaptan, Kur’an'ın indirildiği bilgisi veriliyor. Batıl inançlarına kanıt arayanlar, arınmış yani abdest almışlar ancak Kur’an'a dokunur diyerek, kendi nefislerini aldatmakta ve Allah'ın vermediği bir hükme inanmaktadırlar. İlginçtir bu bilgi doğru olsaydı, Kur’an'ı ilk okuyan bir insan, abdest almadan bu bilgiye, uyarıya ulaştığında iş işten geçmiş abdestsiz Kur’an'ı okumuş olacaktı. İşte bizler kendi nefsimizde yarattığımız dini, böyle şekillendiriyoruz. Her gün bolca abdest alan, kendisini arınmış tertemiz zanneden nice sapkınları hepimiz biliyoruz. Onlar abdest alarak, arınacaklarını zannetmesinler. ARINMAK KALPTE OLUR. BİZLER O KALBİ ARINDIRMAK İSTİYORSAK, ALLAH'IN EMRETTİĞİ GİBİ, BATILDAN HURAFEDEN UZAK, YALNIZ KUR'AN'A SARILMALIYIZ.
Allah namazımızı nasıl kılacağımızı, orucumuzu nasıl tutacağımızı, Hacca nasıl gidip neler yapacağımızı, zekâtımızı nasıl vereceğimizi, çok basit ve bizlerin anlayacağı şekilde Kur’an'da açıklamıştır. Yemin olsun ki bu kitabı, sizler için kolaylaştırdık diyen Allah'a inatla, bizler din adına nefsimizin beşeri ilavelerini Kur’an'da göremediğimizde, ne yazık ki Kur’an'ı detay sız, yetersiz görüyoruz. Böyle düşündüğümüzde Allah'ın sünnetinden sapıyor, beşerin emin olamayacağımız rivayetlerle oluşturulmuş sünnetine yöneliyoruz. Bununda kolayını, kılıfını bulmuş buda Resulün sünnetidir diyoruz. Böylece Allah'ın Resulüne de iftira atmış oluyoruz.
Değerli din kardeşlerim, lütfen unutmayalım, Allah'ın Resulü ÜMMİYDİ. Ümmi kelimesini Kur’an açıklıyor bizlere bilgi veriyor. Fıkıh inancının anlattığı gibi, ümmi okuma yazma bilmeyen değil, HİÇBİR EHLİ KİTABA TABİ OLMAYAN DEMEKTİR. Yani Hz. Muhammed ne Yahudi’ydi nede Hıristiyan. Onların inançlarını da bilmezdi. Hatta Allah bakın elçisi için ÜMMİ konusunu bizlerin daha iyi anlayabilmemiz adına nasıl açıklıyor. Elçisine hitaben Şura suresi 52. ayetinde: “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN. FAKAT BİZ ONU, KULLARIMIZDAN DİLEDİĞİMİZİ, KENDİSİYLE DOĞRU YOLA ERİŞTİRECEĞİMİZ BİR NUR YAPTIK.”
Allah'ın Resulünün din adına, daha önce hiç bir bilgisi yoktu ama gerçeklerin arayışı içindeydi, çünkü Kitap Ehlinin Allah'ın indirdiği dinden uzaklaştıklarını biliyordu. Onlara tabi olmaktansa, gerçeklerin arayıında olmayı seçmişti. ALLAH'TA BU DAVRANIŞINDAN DOLAYI ONU GÜVEN ELÇİSİ SEÇTİ. Onun içinde din adına Allah'ın Resulü ne biliyorsa, KUR’AN DAN ÖĞRENMİŞTİR. Bu bilgiden yola çıkarak şunu açıkça söyleyebiliriz. Allah'ın Resulünün dine ilave yapmasının, Allah'ın açıkladıklarının dışına çıkmasının mümkünü yoktu. Çünkü Allah Kur’an'ı anlayasınız, ders alasınız diye, biz nice örneklerle açıkladık diyor. Bizleri doğru yola ulaştıracak nur yalnız Kur’an'dır, lütfen unutmayalım. Daha öncede söylediğim gibi, Allah sizleri Kur’an'dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, Kur’an'ı gereği gibi açıklamamasının mümkünü var mı?
Biz Müslümanlar olarak, Allah'ın hadislerinden/ayetlerinden başka hiçbir hadise/söze inanamayız, çünkü Allah'ın Resulü de yalnız Allah'ın hadislerine/ayetlerine inanmış ve bizlere yalnız Allah'ın hadislerini/sözlerini/ayetlerini tebliğ etmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması adına makaleme, Allah'ın Resulüne verdiği görev yetki ve sorumluluklarından birkaç ayet örnek vererek, yazıma son vermek istiyorum.
"RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) Diyanet meali.
"BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. " (Kehf 56) Diyanet vakfı meali
"SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Diyanet meali.
"BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Yorumlar
Yorum Gönder