Ana içeriğe atla

Berat Kandili Ve Kur’an.


Bu yazımda sizleri, Berat kandili konusu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Eğer bir gelenek, güzele ve doğruya yönlendiriyorsa, elbette kutlamaya devam edelim, ama içinde yanlışlar varsa da, düzeltelim bilinçli olalım. Önce şunu belirtmeliyim ki, kutsak gecelerin hiçbirisi Allah’ın Resulünün zamanında yoktu, bu gerçeği lütfen unutmayalım. Yani bu geceler, Allah’ın Resulünden çok sonra kutlanmaya başlanmıştır. Bu gecelerde bolca ibadet yapılmasını önermenin, hiçbir sakıncası elbette yoktur. Yanlış olan, bu gecelerde yapılan ibadetlerin, bilmem kaç gün oruca ya da namaz kılmaya bedel olduğunu söyleyerek, bu gecelerin kutsallaştırılmasıdır. İlginç olan kandil gecelerinin, diğer Müslüman toplumlarının hepsinde kutlanmadığını da söyleyemeyiz. Dikkat çeken bir konuyu da sizlere nakletmek isterim.  

Bizim inancımızda kutlanan Beraat kandili/gecesi, Kur’an’ın onaylamadığı bir çok inancın geçtiği, Yahudilerden bizlere geçmiş olması büyük ihtimal, Çünkü böyle bir geceden Kur’an asla bahsetmez.  YAHUDİLİKTEKİ BERAAT GECESİ, YOM KİPUR /KEFARET GÜNÜDÜR. Yom Kipur günü, Yahudiler için en kutsal gündür. (Youm=yevm/ gün, Kippur= kefaret demektir.) Onların kefaret ve tövbe günüdür. Yahudiler genel olarak bu günü 25 saatlik bir oruç ve yoğun olarak dualarla, günü büyük kısmını sinagogda geçirirler. Yapılan ibadetler sonucunda Yahudiler günahlarından kurtulurlar / Beraat ederler! Yahudi geleneklerine göre, Tanrı, Roş Aşana’da insanların kader kitaplarını açar ve onların durumlarına göre, Yom Kipur’da karar alıp, kader kitaplarını kapatır.

Ne dersiniz bizlere anlatılan, beraat gecesinde olacağını iddia ettikleri konulara, çok benzemiyor mu? Önce Berat Kandilinde, geleneksel İslam anlayışında, nelerin olduğu anlatılır onları önce yazalım. Daha sonrada bu sözleri Kur’an ile karşılaştıralım, bakalım söylenenler Allah’ın ayetlerine uygunluk gösteriyor mu?

1. Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla, Allah tarafından melekler gönderilir.

2. Bu gece bağışlanma ve af gecesidir.

3. Bu gecede yapılan ibadetlerin faziletleri çok büyüktür.

4. Bu gece peygamberimize şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir. Bu yetkinin üçte biri Şaban ın 13. günü, Üçte biri Şaban ın 14. günü, geri kalan üçte biride Şaban ın 15. günü verilmiştir.

5. Cenabı hak bu gece güneşin batmasıyla yeryüzüne iner ve şöyle der. Benden af dileyen yok mu? Onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu? Rızık vereyim. Şifa isteyen yok mu? Şifa vereyim der. 

6. Bu gecede hayır namazı adıyla 100 rekât bir namaz vardır ki, kılan kimse o sene ölünce şehitlik mertebesine nail olur.

Değerli din kardeşlerim, aslında bu geceyle ilgili daha birçok rivayetler var. Ben özet olarak aldım, konunun daha iyi anlaşılması için. Yukarıdaki bilgileri okuduğumuzda, gerçekten insan bu geceye çok önem verip, elinden geldiğince bu geceyi ibadetle geçirmek isteyecektir. Peki ya diğer geceler? Bu ve buna benzer düşünceler ne yazık ki, bizleri kolaycılığa yönlendirmiştir. Bu bilgilerin ve sözlerin, Kur’an ile hiçbir ilgisi yoktur. Kur’an bu düşünceye asla onay vermez, çünkü Kur’an böyle bir geceden asla bahsetmez. Önce bunu söylemeliyim.

Allah Zuhruf suresi 44. ayetinde, sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyor da, böyle bir geceden hiç bahsetmeyip bahsedilen bilgileri asla vermiyorsa, bizlerin izleyeceği yol çok açıktır. Kur’an asla hiçbir geceden özellikle bahsetmez. Çünkü Allah böyle bir geceyi özellikle söylemiş olsaydı, kullarının bu geceyi ne hala sokacaklarını çok iyi biliyordu. Söylemediği halde, bizler kendi nefsimizde çok özel geceler belirleyip, birde Allah’ın bahsetmediği vasıfları yükleyerek, neler söylüyoruz. SANIRIM İŞLEDİĞİMİZ GÜNAHLARDAN, BİR GECEDE KURTULMA ÜMİDİMİZ İŞİMİZE GELMİŞ OLMALI Kİ, BU GECEYE SIKI SIKI SARILMIŞIZ. ALLAH’IN KİTABINA BU DERECE SIKI SIKI SARILSAYDIK, NE BÖYLE GECELERE İHTİYACIMIZ OLURDU, NEDE BATILIN PEŞİNE DÜŞME ÇABAMIZ OLURDU. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diyorsa, şefaat yani bağışlama yetkisini de, kimseye vermeyeceği açıktır. Muhammed suresi 19 ayeti sizlere hatırlatmak isterim.

Muhammed 19: ALLAH’TAN BAŞKA İLAH OLMADIĞINI BİL; HEM KENDİ GÜNAHIN, HEM DE İNANAN ERKEK VE KADINLARIN GÜNAHLARI İÇİN AF DİLE! ALLAH DÖNÜP DOLAŞACAĞINIZ YERİ BİLİR.

Allah’ın Resulü bile kendi günahları için Allah’a dua ediyorsa, bizlerinde yapacağı şey, yalnız Allah’a dua ederek, ondan bağışlanma dilemek olmalıdır. Ayete dikkat ederseniz, Allah’ın Resulü kendisine iman etmiş erkek ve kadınlarında günahları adına Allah’a dua etmesini söylüyor. Bizlerde mahşer günü Resulün yüzüne bakabilenlerden olmak istiyorsak, onun dualarına layık olma çabasını göstermeliyiz. Bizlerin yapması gereken, hesabın görüleceği O çetin gün gelmeden, Allah’ın Resulünün şahitliğinde, ona mahcup olmamak adına, batıl ve hurafelerin ardına düşmeden, yalnız Kur’an’ın ipine sarılmak olmalıdır. Allah’tan başka şefaatçi olmadığının bilinciyle her günümüzü ve her gecemizi Allah’ı zikreden, Rabbin halis kulları arasında olma çabasını göstermeliyiz. 

Kendi nefsimizde geceler ilan ederek, o gecelere sığınarak yaptıklarımızdan kurtulacağımızı sanmayalım. Hepimiz yaptıklarımızın karşılığını göreceğiz. Bundan kaçış yok. Bahsedilen bu geceye atfedilen sözler, Allah’ın sorumlu tuttuğunu ilan ettiği Kur’an’da olmadığı gibi, Kur’an’ın öğretisine ve yüzlerce ayetine’de tamamen ters düşer, bunu unutmayalım. Örneğin Hz.İbrahim’in babası, iman etmeyen bir kişiydi. Bildiğiniz gibi Hz. İbrahim, Allah tarafından övgüyle söz edilen bir elçidir. O dahi babasına Allah katında, hiçbir şey yapamayacağını, yalnız babası için dua edebileceğini söylüyor. Değerli din kardeşlerim, günümüzde belirlenen bu ve benzeri gelenekselleşmiş özel geceleri kutlamak isteyen elbette kutlayabilir, ama bu gecelere lütfen Allah’ın vermediği değerleri yüklemeyelim. Bunu yaparsak yalan söylemiş oluruz. Bu gecelerde bir birimizi, büyüklerimizi arayalım. Onların hatırlarını soralım. İbadetlerimize ağırlık verelim. Bunlar güzel gelenekler. Ama dediğim gibi, bu gecelere lütfen, Allah’ın vermediği değerleri yüklemeyelim.

Kur’an’da tek bir geceden bahsedilir. Oda Ramazan ayı içinde Kur’an’ın indirilmeye başlandığı Kadir gecedir. Ama Allah özellikle bu gecenin hangi gece olduğunu dahi söylememiştir. Tüm Ramazan ayını, aynı değerde yaşayabilmemiz için. Bu gecenin hangi gece olduğunu, Allah’ın Resulüne sorduklarında verdiği cevapta düşündürücüdür. “BİLİYORDUM AMA ALLAH BANA UNUTTURDU”

Sanırım bu cevaptan her şey çok açık anlaşılıyor. Dilerim her gecemizi, Kadir gecesi gibi yaşayabilen, Allah’ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...