Zekât Allah yolunda, onun rızasını kazanmak adına, harcayacağımız para ya da mal olarak kazancımızdan, gelirimizden durumu iyi olmayanlara, ihtiyacı olanlara verdiğimiz her şeydir. Bunun Kur'an'da geçen genel ismi İNFAK, yani ihtiyaçtan fazlasını vermektir. Kur'an'da yine aynı anlamlara gelen hayır, sadaka olarak değişik isimlerde de adlandırılır. Hepsindeki ana amaç az yada çok Allah adına, malımızdan ya da kazancımızdan olmayanlara, ihtiyaç sahiplerine vermek, onların ihtiyaçlarını gidermektir.
Mezhepler Kur'an'da geçen bu farklı kelimelere, anlam bakımından Kur'an'ın farklı bir açıklaması, izahı olmadığı halde, farklı anlamlar vermişlerdir. Lütfen şunu unutmayalım, Kur'an'da geçen sözcüklerin, kelimelerin ne anlama geldiğini anlatan ve açıklayan yalnız Allah'tır yani onun kitabı Kur'an'dır. Eğer bu konuda, Allah farklı bir anlam vermiyor da Kur'an'da, hepsini infak etmek anlamında birleştiriyorsa, bunun tersini düşünüp, bizler farklı anlamlar vermemeliyiz. Allah için hayır yapan bir kişinin, (zekât veren, infakta bulunan, sadaka veren) Rabbimiz Kur'an'da kendisine borç vermiş sayıyor. Bu ne güzellik, bu ne muazzam bir fırsat bizler için. Yaşadığımız bu dünyada yaptığımız hayırların, Allah için verdiğimiz zekâtların hepsini, birlikte Allah'ın huzuruna götüreceğimiz çok açıktır, hem de kat kat fazlasıyla geri alarak. Allah yolunda yapacağımız tüm hayırların, kimlere verileceğini de, Kur’an'da açıklanmıştır. Gelin şimdide ona bakalım.
Tevbe 60: SADAKALAR (ZEKÂTLAR), ALLAH’TAN BİR FARZ OLARAK ANCAK FAKİRLER, DÜŞKÜNLER, ZEKÂT TOPLAYAN MEMURLAR, KALPLERİ İSLÂM’A ISINDIRILACAK OLANLARLA (ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞTURULACAK) KÖLELER, BORÇLULAR, ALLAH YOLUNDA CİHAD EDENLER VE YOLDA KALMIŞ YOLCULAR İÇİNDİR. ALLAH, HAKKIYLA BİLENDİR, HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİDİR. (Diyanet meali)
Yukarıda ki ayette Rabbimiz, kimlere sadaka( zekât) verileceğini çok açık anlamış. Müslüman olmayana zekât verilmez düşüncesinin yukarıdaki ayet, doğru olmadığını kanıtlıyor. Müslüman olmayan bir insana, zor halinde yardım ederek, ONUN İSLAM'A GÖNLÜNÜN ISINDIRILMASININ öneminden bahsediyor ayet. İslam dini, ırkçı ya da bölücü değil birleştirici, hoşgörülü bir din olduğunu lütfen unutmayalım. Ona göre bu güzelim dini batıldan, hurafeden uzak yaşayalım ve yaşatalım. Yine aynı konuda, Allah yolunda nerelere infak edeceğimizi, harcayacağımız konusuna açıklık getirmeye, bakın nasıl devam ediyor Kur’an.
Bakara 215: SANA NE HARCAYACAKLARINI SORUYORLAR. DE Kİ: “HARCAYACAĞINIZ MAL, ANA-BABA, YAKINLAR, ÖKSÜZLER, YOKSULLAR VE YOLCULAR İÇİN OLMALIDIR. HAYIR OLARAK NE YAPARSANIZ MUHAKKAK Kİ ALLAH ONU BİLİR.” (Kur'an yolu/Diyanet meali)
Demek ki anaya babaya hayır (zekât) verilmez diyerek, toplumu yanlış yönlendirmek, büyük hata oluyormuş. Bu ayette sayılanların tamamına, Allah'ın rızasını kazanmak için hayırda bulunmak adına infak edebileceğimiz, çok açık bildirilmiştir. Bakara suresi 219. ayette de bu konuya açıklama getirip, ne kadar vereceğimiz konusunda açıklama yapıyor. "VE SANA NEYİ İNFAK EDECEKLERİNİ SORARLAR. DE Kİ: İHTİYAÇTAN ARTA KALANI.' BÖYLECE ALLAH, SİZE AYETLERİNİ AÇIKLAR; UMULUR Kİ DÜŞÜNÜRSÜNÜZ." (Bakara 219) Bu ayette Allah, ihtiyaçtan arta kalanı sözüyle, bakmakla yükümlü olduğumuz, ailemizin geçimini sağladıktan, ihtiyaçlarını gördükten sonra, artan kısımdan zekât vermemizi, hayır yapmamızı yani infak etmemizi söylüyor. Vereceğimiz zekâtın miktarını da bizzat kendimize bırakıyor Allah. Tabi yine Kur’an'da birçok ayetinde de, bolca zekât vermemiz için teşvik ediyor Rabbimiz bizleri. İmtihanımızın en zor kısmı da bu olsa gerek malımızdan, paramızdan ihtiyacı olanlara gönülden verebilmek.
Eğer anne ve babamızın geçimini bizler sağlıyorsak, onlara bizler bakıyorsak, AYNI GELİRİ PAYLAŞIYORSAK, BAŞKA GELİRLERİ YOKSA, elbette onlara ortak olan kazançtan, hayır adı altında zekât veremeyiz. Yok, eğer geçim kaynağımız farklı, kazançlarımız ayrı ise, o zaman Bakara 215. ayet devreye giriyor. Bu ayette Allah ne diyordu hatırlayalım. “HAYIR, OLARAK İNFAK EDECEĞİNİZ ŞEY, ANNE- BABAYA, YAKINLARA, YETİMLERE, YOKSULLARA VE YOLDA KALMIŞADIR.”
Bizler ne yazık ki Kur’an'ı rehber almaktan uzak, onu anlamaya çalışmak yerine, öyle batıl inançlarla yaşıyoruz ki İslam'ı, bunun cezasını da hep birlikte toplum olarak çekiyoruz. Hatırlayınız öyle aileler var ki geçimleri, gelir kaynakları çok farklı. Farklı yerlerde yaşıyorlar evlatlarıyla. Anne babalar, zor durumda, fakat çocukları farkında bile değil. Çünkü evlatlarının bunu anlamasını, hissetmesini istemiyorlar. Evlatlar ise anne babayı unutmuş, birde anne babaya hayır yapılmaz, zekât verilmez, düşüncesi ile ilk yardım edeceğimiz yerden değil, belki de en son yerden başlıyoruz hayırlarımızı, zekâtlarımızı vermeye. Birde yanlış bir bilgi olan, zekatın yılda bir verileceği bilgisiyle fakirler, ihtiyacı olanlar unutulmakta, yılda bir hatırlanmaktadır. Zekat her zaman verilmesi gereken, FARZ bir emirdir lütfen unutmayalım.
Bizler Kur’an'ın rehberliğinden uzaklaştırılmışız. Ne yazık ki, beşerin rivayetleri olmuş rehberimiz. Öyle olunca da, ne huzur kalmış toplumda ne mutluluk, nede adalet. Bu ayeti hatırlattığımda ise, çok ilginç tepki aldım bazı kişilerden ve dediler ki; Böyle mantıksızlık olmaz, anneye babaya hayır, zekât verilmez. İYİDE BUNU BEN SÖYLEMİYORUM Kİ, ALLAH KUR’AN'DA SÖYLÜYOR. BU TEPKİ NİYE VE KİME? Kur’an verdiği hükümlerde bizleri bağlayıcıdır, önce bunu unutmayalım. Kur’an'ın vermediği bir hükmü de vermiş gibi gösterirsek, Kur’an'ı anlamaya çalışmak yerine, kendi nefislerimizin esiri oluruz. Kur’an her insanın bizzat kendisinin çalışıp çabalayarak, kendi hayatını idame ettirmesi ve imtihanını bizzat yaşaması gerektiğini öğretir bizlere. Anne baba zor duruma düşmüşse, evlatların yardım etmesi gerektiği özellikle vurgulanır. Elbette Kur'an anne baya saygıda kusur etmememiz gerektiği, onların zor durumunda yanında olmamızın örneklerini verir ve özellikle Lokman 14. ayette uyarır. Hatta günümüzde eğer babanın emekli maaşı yoksa ve geliri çok düşükse ve evlat babasına, annesine yardım etmiyorsa, kanun bu konuya el koyar ve anne babaya nafaka bağlar. Zekâtlarımızı, hayırlarımızı verirken, nasıl hareket etmeliyiz, gelin şimdide ona bakalım.
Bakara 271: YARDIMLARI AÇIKTAN YAPMANIZ GÜZELDİR; AMA FAKİRE GİZLİCE VERMENİZ SİZİN İÇİN DAHA HAYIRLI OLUR VE GÜNAHLARINIZIN BİR KISMINI ÖRTER. ALLAH, YAPTIĞINIZ HER ŞEYDEN HABERDARDIR. (Bayraktar Bayraklı)
Zekât konusu Kur’an'da, en çok zikredilen konudur. Fakat bizler her zaman yaptığımız gibi, özellikle tekrar etmek istiyorum, bu konuda da çok büyük yanlış yaparak, yılda bir zekât vereceğimizi kabul etmişiz. Peki, bu hükmü Allah Kur’an'da mı vermiş? Elbette hayır. Kur’an fakiri, fukarayı yılda bir düşünecek bir adaletin kaynağı asla olamaz, değil de zaten. Ne yazık ki rivayetler bu konuda da ağır basmış ve Allah'ın Resulünün devrinde yılda bir devlete verilen vergiler, sanki Kur’an'ın bahsettiği zekâtmış gibi algılanmış, kabul edilmiştir. Hâlbuki bugün bahsedilen ve rivayet hadislerde geçen örnekler, devlete verilen vergilerdir. Lütfen bunları karıştırmayalım.
Gelin Allah'ın nuru Furkan'ı rehber alalım, onun güneşi ile aydınlanalım. Sorumlu olduğumuz Kur'an'ın, bizlere ne anlatmak istediğini, uyarı ve ikazlarını anlamak için çaba harcayalım. RİVAYETLERE GÖRE DEĞİL, KUR’AN'A GÖRE DİNİMİZİ YAŞAYALIM. Elbette Kur’an'a uyan her bilgiden, örnekten Resule ait olduğu iddia edilen hadislerinden de istifade edelim, faydalanalım ama doğruluğunu Kur’an'ın süzgecinden geçirerek , onaylayalım. Kur'an bizler için ÖLÇÜDÜR, SINIRDIR. Çünkü Allah bizleri, Kur'an'dan hesaba çekeceğine hükmetmiştir. (Zuhruf 44) Dilerim Allah'tan İslam âlemi, bu gerçeği geç olmadan farkına varır. Eğer farkına varamazsak, sonumuzu düşünmek bile istemiyorum.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Yorumlar
Yorum Gönder