Allah Kur’an'da verdiği örnek ayetlerle, her sorumuza cevap vermektedir, ama düşünen aklını kullanana elbette. Rabbimiz dinde her konuda, sınırı aşmamızı yasaklamıştır. Sınırı aşanları da kâfir oldular diye uyarır. Bu konuda bakın nasıl bir uyarı yapar bizlere.
Araf 55: RABBİNİZE ALÇAK GÖNÜLLÜCE VE İÇİN İÇİN DUA EDİN. ÇÜNKÜ O, HADDİ AŞANLARI SEVMEZ. (Diyanet meali)
Demek ki her konuda bizlerin bir sınırı var ve o sınırı aşmamızı Yaradan asla istemiyor ve uyarıyor. Bu bilgiden sonra, sizleri düşünmeye davet etmek istediğim konu, bizler Allah'ın elçisine karşı tavrımızda acaba haddimizi aşıyor muyuz, söylemlerimizde aşırılık var mı, gelin bu konu üzerinde düşünelim. Çünkü Yahudi ve Hıristiyanlar elçilerine karşı, öyle hadlerini aşmışlar ki, Allah onlara kâfir oldular diyor. Bildiğiniz gibi bazı kardeşlerimiz, Allah'ın elçisine EFENDİMİZ diye hitap ederler. Bu kelime bir sıfattır, bu kelime vereceğiniz anlam doğrultusunda ya doğru olur, yada yanlış. Bu kelimeye bey üstat, saygın kişi anlamını verirseniz hiç bir sakıncası elbette yoktur. Ama Efendi kelimesinin bir başka anlamı da vardır ki, BUYRUK SAHİBİ OLAN, HÜKMEDEN ANLAMINDADIR. Sözünden çıkılmayan, sözü kanun olan demektir. Sizce Allah'ın elçisi de, tıpkı Allah gibi hüküm sahibi mi? Yoksa Allah'ın hükümleri ile hükmeden mi? Sizce bu dünyada din adına, Allah'ın bir benzeri sözünden çıkmayacağımız, dine hükümler koyan, bir beşer olabilir mi? Var dersek, Allah'a şirk koşmuş oluruz. BİZLERİN RESUL SEVGİSİNİ KULLANANLAR AŞIRIYA GİDEREK, NE YAZIK Kİ KİTAP EHLİNDEN ÖZENEREK ONA ÇOK FARKLI HİTAP ETMENİN YOLLARINIDA ARAMIŞLARDIR.
Allah'ın Elçisine efendimiz diye hitap edersek, Allah korusun Yahudilerin ve Hıristiyanların yaptığı yanlışın aynısını yapmış oluruz. DİNDE HÜKÜM VEREN, KANUN KOYAN YALNIZ ALLAH'TIR. Kur’an böyle söylüyor. Hatırlatmak isterim Hz. Muhammed'i Allah Resul yani Elçi olarak görevlendirmişti onun yetki ve sorumluluğunu da bizlere bildirip ne demişti? “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Demek ki efendi yani buyruk ve hüküm sahibi yalnız Allah'mış.
Allah'ın Elçisine EFENDİMİZ diye hitap edenler, kendilerini haklı çıkartabilmek için öyle örnekler veriyor ve batılı aklamaya çalışıyorlar ki, Kur’an'ın diğer ayetleri ile çelişiyor. Bunları söylediğimizde, Nisa suresi 80. ayet hatırlatılarak, kim resule uyarsa, itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur ayeti örnek veriliyor. Yine hiç ilgisi olmadığı halde, elçim size ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan sakının ayetine, farklı anlamlar verip, sanki Allah'ın elçisi de dine hüküm koyabilirmiş anlamı veriliyor. Halbuki bu uyarı ikazı, ayette savaş ganimetlerinin dağıtılması konunda geçiyor ve Resulün adaletli dağıtımına itiraz etmeyin diye uyarıyor.
Sizce Allah'ın Elçisi kime, neye uydu da, bizler Allah'ın elçisine uyma emri alıyoruz? Allah'ın ayetleri gibi elçisi de Kur'an'da bahsedilmeyen hükümler mi veriyor, yoksa Allah'ın hükümlerini mi tebliğ ediyor? Elbette hüküm veren efendimiz yalnız Allah'tır ve onun hükümlerini elçisi bizlere tebliğ ediyor ve bizlerin elçisine uymamız isteniyor. Bu durumda efendimiz kim olabilir? Kimin buyruklarına uymuş oluyoruz? Tabi ki Allah'ın. İslam dinini yaşarken rivayetlere çok önem veren kardeşlerime, onların anladığı dilden örnek vermek istiyorum. Çok ilginçtir, Allah'ın Elçisi sağlığında kendisine efendimiz diye hitap edilmesini yasaklamıştır. EFENDİ ALLAH'TIR DEMİŞTİR. NE KADAR İLGİNÇ DEĞİL Mİ? Hatırlayalım.
"SEN BİZİM EFENDİMİZSİN!" DİYE HİTAP ETTİK. "EFENDİ, ALLAH'TIR!" BUYURDULAR. BİZ: "FAZİLETTE EN İLERİDE OLANIMIZ, MERTLİKTE EN BAŞTA GELENİMİZSİN!" DEDİK. BİZE:"SÖYLEDİĞİNİZİN HEPSİ BU VEYA BUNA YAKIN BİR SÖZ OLSUN. ŞEYTAN SİZİ (MÜBALAĞALI MEDİHLERDE) KOŞTURMASIN!" BUYURDULAR."[Ebu Davud, Edeb 10, (4806)]
Demek ki efendi kelimesinin anlamını yumuşatmaya çalışsalar da, o günkü toplumda bu kelime, Kur'an'a uygun düşmediği için Resul tarafından ikaz edilmiş toplum. Ne yazık ki bizler abartıda yarışıyoruz inancımızı. Buda bizleri yanlışa sürüklüyor. Allah'ın elçisinin, bizlerin arkadaşı olduğunu apaçık gösteren ayetler olduğu halde, bizler hala her zaman yaptığımız gibi ayetlerde geçen kelimelere farklı anlamlar vererek, yanlışımıza kanıt aramaya devam ediyoruz. Allah'ın Elçisinin bizlerin arkadaşı olduğunu, bizlerden farklı olmadığını anlatan örnekler verelim.
Araf 184: DÜŞÜNMEDİLER Mİ Kİ, ARKADAŞLARINDA(MUHAMMED'DE) DELİLİK YOKTUR? O, ANCAK APAÇIK BİR UYARICIDIR. (Diyanet vakfı meali)
Sebe 46 : (EY MUHAMMED!) DE Kİ: “BEN SİZE ANCAK BİR TEK ŞEYİ, ALLAH İÇİN İKİŞER İKİŞER, TEKER TEKER KALKIP DÜŞÜNMENİZİ ÖĞÜTLÜYORUM. ARKADAŞINIZ MUHAMMED’DE CİNNETTEN ESER YOKTUR. O, ŞİDDETLİ BİR AZAPTAN ÖNCE SİZİN İÇİN ANCAK BİR UYARICIDIR.” ( Diyanet meali)
Necm 2: ARKADAŞINIZ (MUHAMMED HAKTAN) SAPMADI VE AZMADI. (Diyanet meali)
Tekvir 22: ARKADAŞINIZ (MUHAMMED) ASLA DELİ DEĞİLDİR. ( Diyanet meali)
Demek ki Allah'ın Elçisi, bizlerin efendisi değil örnek bir arkadaşımızmış. Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah özellikle görev verdiğim elçim sizlerin efendisi değil, arkadaşıdır diyor. Çünkü tek efendi, buyruk sahibi yalnız Allah olduğunu Kur’an birçok ayetinde bizlere anlatıyor. Allah bizlere efendi olarak değil, ama bizlerin içinden birisini elçi olarak gönderdiğini, bakın nasıl söylüyor.
Tevbe 128: ŞÜPHESİZ Kİ SİZE KENDİNİZDEN ÖYLE BİR ELÇİ GELMİŞTİR Kİ, SIKINTIYA UĞRAMANIZ ONA ÇOK AĞIR GELİR. SİZE ÇOK DÜŞKÜNDÜR; MÜMİNLERE KARŞI ELBETTE ÇOK ŞEFKATLİDİR, MERHAMETLİDİR. (Mehmet Okuyan)
Demek ki Allah'ın elçisi bizlerin içimizden, Allah'ın seçtiği saygın ve güven elçisi olduğu çok açık anlaşılıyor. Allah'ın elçisinin de bizler gibi hesaba çekileceğini, tıpkı bizler gibi kendi günahları için yalnız Allah'a dua etmesi gerektiği örneğini, Allah Kur’an'da veriyor ve hiç kimse özellikle Elçilerini, bakın ne edinmeyin diye uyarır.
Ali İmran 80: YİNE O, MELEKLERİ VE NEBİLERİ RABLER EDİNMENİZİ EMRETMEZ; SİZ ALLAH’A KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİM OLDUKTAN SONRA, O SİZE İNKÂRI EMREDER Mİ HİÇ? (Mustafa İslamoğlu)
Bu ayet aslında her şeyi çok açık anlatıyor, tabi diğer ayetlerle birlikte düşünmek şartıyla. Allah elçilerini ne maksatla gönderdiğini açıklarken, bakın diğer ayetlerde nasıl uyarılarda bulunuyordu hatırlayalım tekrar. “Resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir. Biz Resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Senin görevin sadece tebliğ etmektir.“ Onun içindir ki, Allah elçilere görev verirken, yetki ve sorumluluklarını da çok açık bir şekilde bizlere açıklamıştır ki onları, daha önce yaptıkları gibi ilahlaştırmayalım, Allah'ın vermediği yetkilerle donatmayalım. Bakara suresi 165. ayette bu konuda sınırımızı çok iyi bilmemiz gerektiği konusunda, bakın bizleri nasıl uyarıyor.
Bakara 165: İNSANLARDAN BAZILARI, ALLAH’IN PEŞİ SIRA ORTAKLAR EDİNİR DE ONLARI ALLAH’I SEVER GİBİ SEVERLER. İMAN EDENLERİN ALLAH’A OLAN SEVGİLERİ İSE (ONLARINKİNDEN) ÇOK DAHA FAZLADIR. KEŞKE ZALİMLER AZABI GÖRDÜKLERİ ZAMAN (ANLAYACAKLARI GİBİ) BÜTÜN KUDRETİN YALNIZCA ALLAH’A AİT OLDUĞUNU VE ALLAH’IN AZABININ ÇOK ŞİDDETLİ OLDUĞUNU (ÖNCEDEN) GÖR(ÜP ANLAYABİL)SELERDİ! (Mehmet Okuyan)
Aslında ayet çok açık, izaha gerek yok. Allah sevgisini, hiçbir beşerle eş tutmayalım. Allah tek ilahtır ve ondan başka hüküm veren velimiz, efendimiz yoktur. Allah'ın elçisi topluma hitap ederken, Ashabım yani arkadaşlarım diye hitap ederdi. Lütfen bizler için örnek olarak gösterilen Allah'ın elçisine, daha önce yapılan yanlışları bizlerde yapmaya devam etmeyelim. Onun örnek oluşunu araştıralım ve Kur’an'dan öğrenip hayatımıza geçirelim. Allah elçisinin bizlerin içinden, bizlerden farksız bir beşer olduğunu, yalnız görevini yerine getirmeye çalıştığını, bakın nasıl anlatmaya çalışıyor, tabi anlayana, anlamak isteyene.
"DE Kİ: “BEN DE ANCAK SİZİN GİBİ BİR İNSANIM."( KEHF 110) "BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM."( AHKAF 9) "DE Kİ: “ŞÜPHESİZ BEN, SİZE NE ZARAR VEREBİLİR NE DE FAYDA SAĞLAYABİLİRİM.”(CİN 21) "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ." (KEHF 56)
Allah'ın elçisi Hz. Muhammed, Allah'ın bizler için güven elçisidir. Ona saygımız ve sevgimiz elbette sonsuzdur ve Allah Elçisini bizlere örnek göstermiştir. Bizler ne yazık ki birçok konuda, orta yolu bulamadığımız için, Allah'ın Elçisine karşı hitabımızda da bir türlü orta yolu bulamadık. Bir kısmımız çok ileri gittik, adeta ilahlaştırdık. Bir kısmımızda, Kur’an'da Allah'ın elçisi yalın olarak, yalnız ismiyle geçiyor, onun için bizlerde yalnız ismiyle hitap etmeliyiz diyenleri bile duyduk. HATIRLATIRIM, KUR’AN'DA HİTAP EDEN ALLAH'TIR, O HİTABINDA YARATTIĞI KULLARINDAN BAHSEDERKEN, SAYGI İFADESİNİ İÇEREN KELİME KULLANMAZ. BİZLER AST VE ÜST İLİŞKİLERİMİZDE SAYGI DUYDUĞUMUZ KİŞİLERDEN BAHSEDEREKEN KULLANIRIZ. ÜST MAKAMDA OLAN KİŞİ, ASTLARINA İSMİYLE HİTAP EDER.
Belki Allah'ın elçisine, ismiyle hitap etmemizde bir sakınca olmayabilir, çünkü Allah'ın bu konuda bir emri yok. Ama toplumların gelenek ve kültürleri büyüklerimize, sevdiklerimize karşı saygı ifadesi olan bazı kelimeleri, isminin başına ilave etmemizi bizlere öğretmiştir. Değer verdiğimiz, seçtiğimiz devleti yönetenlere, ya görev ve makamlarının adını kullanarak hitap ederiz, ya da sayın kelimesini isminin önüne koyarız. Sevmediğimiz kişilere ise özellikle bu saygı ifadesini kullanmayız. Bu durumda, bizlere örnek olan Allah'ın elçisini ismiyle anarken, onu Hazretleri yani değerli, saygın kişi anlamında anmak, hitap etmek ona saygımızı ifade etmek, bizlerin ona karşı sevgimizin bir ifadesidir. Asla bu kelimede bir kutsallık anlamı yoktur, çünkü kişilere kutsallık yüklenemez.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Yorumlar
Yorum Gönder