Ana içeriğe atla

ALİ İMRAN 100. AYETTEN İBRETLİK DERSLER.


Değerli din kardeşlerim, aşağıdaki ayet üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler Kur’an ayetlerini, anladığımız dilden hiç okumayıp üzerinde düşünmediğimiz için, Kitap Ehlinin yaptığı büyük yanlışları ne yazık ki yapmaya devam ediyoruz. Önce ayeti yazalım.

Ali İmran 100: Ey iman edenler! KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN HERHANGİ BİR GRUBA UYARSANIZ, İMANINIZDAN SONRA SİZİ DÖNDÜRÜP KÂFİR YAPARLAR. (Diyanet meali)

Önce şunu unutmayalım ki, Kur’an’ın tüm ayetleri, o günün yoldan sapmış toplumlarının yaptığı yanlışları düzeltmek için indirilmiştir. Yukarıdaki ayeti de önce bu doğrultuda düşünelim. Elbette tüm ayetleri bugün bizler, o gün yapılan yanlışlardan ders alıp, günümüze uyarlamalı ve dersler çıkarmalıyız. Çünkü Kur’an her devre, her zamana hitap edecek üslupta indirilmiştir. Dikkat ederseniz ayette, daha önce kendilerine kitap indirilmiş, Ehli kitabı kast ederek söylüyor ve diyor ki; 

“KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN HERHANGİ BİR GRUBA UYARSANIZ, İMANINIZDAN SONRA SİZİ DÖNDÜRÜP KÂFİR YAPARLAR.”

Çok dikkat çekici değil mi? Bu ehli kitabın hepsi Allah’a ve gönderdiği kitaplara inanıyor. Peki, bu insanların yaptığı ortak yanlış nedir ki, Allah böyle guruplara, topluluklara uyarsanız, onların izlediği yanlış yolu sizlerde izlerseniz, sizde KÂFİR olursunuz diyor? Hatırlatırım kafir olursunuz dedikleri toplumlar Allah’a Resulüne uyuyor ama öyle bir hata yapıyorlar ki, Allah onlar kafir oldu, yoldan saptı diyor. Bu uyarılar, Allah’ın Resulüne uyan, ona itaat eden Müslümanlara hitaben söylenen sözler onları uyarıyor. Sakın siz bunları yapmayın diyor. Aslında bu sözlerden Allah neleri kast ediyor, onu eğer doğru anlarsak, bugün bizler aynı hataya, yanlışa düşmeyiz.

Allah Yahudi ve Hıristiyanların bu yaptığı büyük yanlışlardan ötürü, onların içinden bir elçi, resul göndermemiş ve özellikle ÜMMİ bir elçi göndermiştir. Onun içindir ki özellikle Yahudiler kendi içlerinden bir resul gönderilmediği için, Hz. Muhammed’i kabul etmek istememişlerdir. Kur’an’da geçen ÜMMİ sözcüğünün anlamı da, işlerine gelmeyenler tarafından tahrif edilmiş, okuma yazma bilmeyen anlamındadır diyerek değiştirilmiştir, onu da hatırlatmak isterim. Ümmi Kur’an’a göre, Ehli kitaba tabi olmayan demektir. Yahudi ve Hıristiyanlar, Allah’ın gönderdiği kitaptan o kadar uzaklaşmış ve inançlarını emin olamayacakları hurafe, sanı ve rivayetlerle yaşıyorlarmış ki, din Allah’ın dini olmaktan çıkmış, beşeri odaklı bir din olmuştu. TIPKI GÜNÜMÜZDE OLDUĞU GİBİ. Bakın aşağıdaki ayette ne diyor Allah.

Ali İmran 103: TOPLUCA ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI SARILINIZ, AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ, Allah’ın size olan nimetini hatırlayınız; hani birbirinize düşmandınız da, O kalplerinizi kaynaştırdı ve O’nun lütfu ile kardeş oldunuz. …………

Dikkat ederseniz ayette, topluca Allah’ın ipine yani gönderdiği rehberine, kitabına Kur’an’a sarılın, ayrılığa düşerek bölünmeyin diyor. Bakın başka kaynak göstermiyor Allah, yalnız Kur’an’dan bahsediyor. Kur’an’ın dışına çıkıyorsak, bizlerde Kitap Ehlinin hatasına düşüyoruz demektir. Hatırlatırım bu hatayı yapanlara Allah, KAFİR OLDULAR DİYOR. Demek ki daha önceki ehli kitap, Allah’ın bu uyarısını dinlememiş ki, Yaradan onlara sakın uymayın, onlar gibi olmayın, yoksa kâfir olursunuz diyor. Demek ki kâfir olmak, yalnız Allah’ı ve elçisini inkâr etmek değilmiş. Peki neymiş? İNDİRDİĞİ KİTABIN DIŞINA ÇIKMAK, ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARI GÖRMEZDEN GELMEKTE, RABBİMİZE GÖRE KÂFİR OLMAK OLDUĞU ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Allah’ın Resulüne uymak istemeyen Yahudi ve Hıristiyanlar, atalarımızın itikatlarından vaz mı geçeceğiz diyerek, kendi nefislerinde oluşturdukları ATALARININ inancından, vazgeçmek istememişlerdir. 

NE DERSİNİZ ALLAH’IN BU İKAZINA BİZLER BUGÜN UYDUK, RABBİMİZİN UYARISINI DİNLEDİK VE ALLAH’IN KİTABI KUR’AN’A SARILIP, AYRILIĞA DÜŞMEDİK DİYEBİLİR MİYİZ? Ne yazık ki bizler, bizden önceki Ehli kitabın yaptığı yanlışları göremedik, çünkü Kur’an ile aramıza beşeri duvarlar ördük, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düştük, Allah’ın tebliğini uyarısını hala alamadık, onun içinde bu gerçeklerin farkına varamadık. Bölündük, parçalandık, Kur’an’ı da yüksek bir yere asarak, sen Kur’an’ı anlayamazsın diyenlere inanarak, doğruluğundan emin olamayacağımız, beşerin rivayet kitapları ile amel eder olduk. Kur’an’dan uzaklaşarak, onun sınırlarının dışına çıkarak, sizce nasıl bir günah işledik? Doğrusu dilim varmıyor söylemeye. Belki bugün bizler cahiliye döneminde yaptıkları gibi,  edindikleri velilerin, şefaatçilerin heykellerini yapmıyoruz, ama ruhumuzda putlaştırdığımız kişilerin adeta esiri olduk. Onları Allah ile aracı yaparak, bağışlanacağımızı zannediyoruz. Elbette büyük yanılgı içindeyiz.

Allah Nisa 87. ayetinde, söz bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır der. Araf 185. ayetinde de, O halde Kur’an’dan sonra hangi söze inanacaklar diyerek, Kur’an’ın dışına çıkmamızın yolunu da kapatır. Yine Müddesir 11. ayetinde Allah elçisine seslenerek Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak diyerek, çok önemli bir konuya açıklık getirir. Buradan da anlaşılıyor ki, Allah ile kulu arasına hiç kimse giremez. Yine Rad suresi 40. ayetinde Allah elçisine seslenerek, O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer der. Ama bizler tüm bu ayetleri görmezden gelir üstünü örteriz, tıpkı geçmişte ehli kitabın yaptığı yanlışlar gibi. Allah aynı ayetin devamında, bakın yine bizleri nasıl uyarıyor.

Ali İmran 105: HAKİKATİN BÜTÜN KANITLARI KENDİLERİNE GELDİKTEN SONRA, İHTİLAFA DÜŞÜP PARÇALANANLAR GİBİ OLMAYINIZ. İŞTE BUNLAR İÇİN FECİ BİR AZAP VARDIR. 

Sizce hakikatin bütün kanıtları, bizlere neyle, hangi yolla gelmişti? Elbette Kur’an ile. Çünkü Allah SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM DİYORDU. Peki, bizler Allah’ın bu uyarısını günümüzde dinliyor muyuz? Kesinlikle dinlemiyoruz, çünkü bizden önceki ehli kitabın yanlışlarını bizlerde yapıyoruz.  Hatta daha büyük yanlışları yapıyor, bölünüp parçalandıktan sonrada, bir birimizi öldürecek kadar düşman oluyoruz. Bugün bizler öyle batıl inançları dinden zannediyoruz ki, elimizde apaçık duran Kur’an’a bile danışma gereği duymadan inanıyoruz. Çünkü neyin HAK, neyin BATIL olduğu karmaşası, ne yazık ki hâkim olmuş İslam toplumuna. Allah akıl fikir versin bizlere, elimizdeki FURKAN‘ın kıymetini, ne yazık ki bilemiyoruz. Onun için işimiz çok zor.

Bizden önceki ehli kitabın günahkâr olmasının, Allah’ın tabiriyle KÂFİR olmasının tek nedeni, Allah’ın yanında, şefaatçiler edinerek, onlardan da yardım isteyip, Allah’ın koyduğu sınırların dışına çıkmış olmalarıydı. Bakın Rabbimiz bu konuda nasıl uyarıyor.

Yunus 106:  ALLAH’TAN BAŞKA SANA NE FAYDA, NE DE ZARAR VEREMEYECEK OLAN ŞEYLERE YALVARMA! Eğer böyle yaparsan, o takdirde sen muhakkak zalimlerden olursun. 

Ne dersiniz geçmişte Ehli kitabın yaptığı yanlışları, bugün İslam toplumları olarak, mezhepler, cemaatler, tarikatlar olarak daha fazlasını yapmıyor mu? Allah Ehli kitabın yaptığı yanlışları yaparsanız, KÂFİR olursunuz diye uyardığı halde, bizler onların yaptığı yanlışların, daha da ilerisine geçtiğimizin, ne yazık ki farkında bile değiliz. Yahudiler ve Hristiyanlar kendilerine gelen Allah’ın Resulünü, adeta putlaştırdılar. Hatta Allah’ın oğlu ilan ettiler. Kendilerine mahşer günü şefaat edeceğini ve cehennem azabı görmeyeceğine inandılar. PEKİ BİZLER BU HATAYI YAPMIYOR MUYUZ? DOĞRUSU SÖYLEMEYE UTANIYORUM. Sizler ne demek istediğimi sanırım anladınız. Bu yanlışları yapan, İslam toplumlarının Allah katındaki durumu sizce nasıldır? Bunu düşünmek bile istemiyorum.  Dilim varmıyor söylemeye. Allah’ın bu yaptığımız yanlışların karşılığında verdiği ceza, sanırım İslam toplumlarının içler acısı halinden anlaşılıyor.

Dilerim Allah’tan batıldan, rivayetlerden uzak, yalnız Kur’an’ın ipine sıkı sıkı sarılan, onu anlamak adına çaba harcayan,  Kur’an’ın sınırlarını bilen ve asla dışına çıkmayan, Allah’ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A