Ana içeriğe atla

ABDEST ALIRKEN, MEST ÜSTÜNE MESH YAPMAK DOĞRU MUDUR?



Bugün sizleri düşünmeye davet etmek istediğim konu,  namazdan önce abdest alırken, geleneksel FIKIH inancının öğretisi olan, ayaklara giyilen deriden çorap adı verdikleri, MEST çorabı hakkında olacaktır. Bizler inancımızı Kur’an merkezli yaşamadığımız için, ne yazık ki söylenen ve din adına öğretilen her şeyi, Allah'ın emri ve doğru zannediyoruz. Bu yanlışımızda mezheplerin, beşeri FIKIH inancı çok etkilidir. Çünkü fıkıh bilgilerini din zannediyoruz. Halbuki fıkıh kişilerin görüş ve düşünceleridir. İnsanlar her zaman hata yapabilir, ama Allah asla hata yapmaz, rehber olarak gönderdiği Kur'an'da eksik bırakmaz. Daha doğrusu biz Kitapta, hiç bir eksik bırakmadık diyor.

Genelde yaşlı kişilerin kullandığı, bir tür deri çorap MEST üzerinden abdest alınması, sizce doğrumu? Bunu hiç düşündünüz mü? Gelin birlikte düşünelim. Önce şunu belirtmek isterim, biz her şeyden nice örnekleri sıraladık ki anlayasınız diyen Rabbimiz, BU KONUDAN KUR’AN'DA HİÇ BAHSETMEMİŞTİR, böyle bir örnek yoktur. Bu giysiyi savunanlar, mezheplerin FIKIH inancı doğrultusunda, bu konuda neler söylüyor önce ona bakalım. 

"İslâm dini namazın ifasını dinin temel vecibelerinden saymış olmasının yanı sıra, her türlü mükellefiyette ZORLUĞU GİDERMEYE VE KOLAYLIĞI TEMİN ETMEYE DE AYRI BİR ÖNEM VERMİŞTİR. Bunun bir örneği de, mükellefler için MEST VE SARGI ÜZERİNE MESH yaparak abdest alma ve böylece üzerine düşen ibadetleri ifa etme imkânı getirmiş olmasıdır."

"Mestler üzerine mesh, sünnet-i müekkededir. TEVATÜR DERECESİNE YAKIN birçok sahih hadîsle Resûlüllah Efendimizin bâzı kereler, ayağına mest giyip üzerine mesh verdiği sabit olmuştur. "

Söylenenleri okudunuz, İslam dininin her konuda, her türlü zorluğu kolaylaştırdığını söylemiş. Bu çok doğru. BU KOLAYLIĞI SAĞLAYAN KİM? ALLAH VE ONUN İNDİRDİĞİ KUR’AN DİYORSAK KABUL EDERİM, ama Kur’an'da tek kelime bile geçmediği, örneği dahi olmayan bir konuyu, FIKIH ve mezhepler yoluyla, bunu peygamberimiz uygulamıştır diyerek kanıt göstermek, kendi düşüce ve inançlarımıza kendimiz kanıt yaratmaktan ileri gidemez. HAŞA Allah'ın düşünemediği kolaylığı, elçisi yada bizler mi düşündük? Tevatür bilgilerle din yaşanmaz. Tevatür çok yaygın söylenti anlamındadır. Söylenti kelimesininde anlamı, ağızdan ağıza dolaşan ve doğru olup olmadığı bilinmeyen haber anlamındadır.  Sizce böyle bilgilerle, din yaşanır mı? Bu hataları yaparsak, Allah'ın Elçisine de iftira atmış oluruz, lütfen bunu unutmayalım.

Sormak isterim, Allah namaza durmadan önce, bizlerin abdest almasını zor bir şekilde mi istemişte bizlerden, fıkıh yani beşeri inanç, rivayet hadisleri örnek gösterip, bunu kolaylaştırma yoluna gitmiş. Gelin şimdide ona bakalım. Önce hatırlayınız isterseniz, bizlere abdest almayı öğretenler, abdestin farzı-sünneti diye ayırmışlar ve abdest almamızı emreden Allah'ın hiç bahsetmediği yerleri de yıkamamızın, dinin gerekleri arasında sayarak, bunları da Alla'ın Resulüne nispet etmişlerdir. Yani abdest alma konusunu Allah, ÇOK BASİT BİR ŞEKİLDE BİZLERDEN İSTERKEN ilavelerle neredeyse, su israfı yapacak hale dönüştürülmüştür. Hatta geçmiş beş, altı yıl önce, yazın su kıtlığının olduğu yılda, Diyanet bir fetva yayınlayarak, abdestimizi alırken YALNIZ FARZLARINA GÖRE ALALIM Kİ, SU TASARRUFU YAPABİLELİM diyerek, aslında ne derece hatalı yolda olduğumuza örnek teşkil etmişti. Bakın Kur’an nasıl abdest almamızı emrediyor. 

Maide 6: Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman YÜZLERİNİZİ, DİRSEKLERİNİZE KADAR ELLERİNİZİ YIKAYIN. BAŞLARINIZI MESHEDİP, TOPUKLARA KADAR AYAKLARINIZI DA. (yıkayın) (Diyanet vakfı meali)

Ayette abdest alma konusu, çok basit bir şekilde anlatılmaktadır, bu izahın kolaylaştırılacak tarafı da zaten yoktur. YIKAYIN YÜZÜNÜZÜ, DİRSEKLERE KADAR ELLERİNİZİ. Bakın burada iki kısmın sınırları belli bir şekilde, açıkça yıkanması isteniyor. Devamında, BAŞINIZI MESH EDİN, TOPUKLARA KADAR AYAKLARINIZI DA diyor. Buradan siz ne anlarsınız? Mesh edilecek yer, baş ve topuklara kadar ayaklarımızı da mesh etme emrini, yani üst kısmını ıslak ellerimizle silineceğinin hükmünü veriyor Allah. Bu kadar açık ve kolay bilgiden, tatmin olamayanlar, fıkıh inancının etkisiyle, içlerine sinmediği için, aslında Allah ayaklarınızı da yıkayın diyor, deme cesaretini göstermektedirler.  Kur’an meallerinin genel çoğunluğu, HÂŞÂ sanki Allah ayetini gereği gibi açıklayamamışta, onların bu eksiği tamamlarcasına, ayakları da yıkayın sözünü parantez içinde kendileri ilave etmişlerdir. 

ELBETTE AYAK PİS İSE YIKANACAKTIR, BUNDA ŞÜPHE YOK ama Allah'ın kelamına ilaveler yapmak büyük hatadır, sorumluluktur. Hatta ayağınızda yara varsa, üzeri bezle örtülüyse, üzerinden mesh edeceksin, ÇÜNKÜ ZATEN AYAĞIN YIKANMASINI, BUNUN İÇİN ALLAH İSTEMİYOR. Çünkü ayak, bedeni taşıyan ve her an bir tehlikeyle karşı karşıya olan, bir uzvumuzdur. Ayrıca MEST giyerek, üzerinden mesh edilmesine gerek yoktur. İlginçtir Allah ayetinde, ayaklarınızı topuğa kadar mesh edin dediği halde, ayakların yıkanması gerektiğini söyleyenler, FIKIH inancının öğretisi olan ayağa giyilen, su geçirmez MEST giysisinin abdest alırken, üzerini yalnız mesh edilmesi gerektiği, yıkamaya gerek olmadığı, yani yalnız silinmesi gerektiği anlatılır topluma.  Bu büyük bir çelişkidir, hatta görevi zorlaştırmadır, ayetin anlamını değiştirmektir. Mezheplerin fıkıh inancı, Allah' ın kolay abdest tarifini zorlaştırdıktan sonra, kendi nefislerince kolaylaştırma çabaları düşündürücüdür.

Mest giyme konusuna, ikinci örnek verdiğim, fıkıh düşüncesine bakalım şimdi de. Ne yazık ki rivayet yoluyla dine ilave yapanlar, bunları da dinin ana unsuru içinde sayanlar, topluma kabul ettirmek isteyenler, sünneti müekkede yani peygamberimizin her zaman yaptığı şeyler konumuna getirmişlerdir bu konuyu. Lütfen unutmayalım, Allah'ın Resulü dine ilaveler yapan, dini hükümleri kendi düşünceleri doğrultusunda düzenleyen değil, Allah'ın kelamını, emirlerini bire bir tebliğ eden ve yaşama geçirilmesi için çaba harcayan, ALLAH'IN ÖRNEK ELÇİSİYDİ.  Allah'ın Kur’an'da bahsetmediklerini, din diye ilaveler yapan ise hiç değildi. Allah Resulüne verdiği yetki ve görevini açıklarken bizlere ne diyordu Kur'an'da  hatırlayalım. "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.”  (Kehf 56)" Lütfen Resulün görev ve yetkilerini Kur’an dan çok iyi öğrenelim, yoksa hesap günü Allah'a şirk koşanların safında buluruz kendimizi.

Allah'ın huzuruna duracağımız zaman, nasıl abdest alınacağını, çok basit ve kolay bir şekilde açıklamıştır Kur’an. Bunun dışında FIKIH ve MEZHEP inançlarının, yani beşeri düşüncelerin sözleriyle, Allah'ın hiç bahsetmediği yöntemleri yapmayalım. YAPARSAK İNANCIMIZDA, RİSKLİ DAVRANMIŞ OLURUZ. Mesh deri giysidir, bu giysiyi giymeden önce abdest alınacağını söylemek, daha sonraki abdestlerde bu deri çorabın üzerinden mesh edilmesinin, yani silinmesinin yeterli olacağına inanmak, ALLAH'IN ÖNERİLERİ, TAVSİYELERİ DEĞİL RİVAYET, SANI, TEVATÜR SÖYLENTİLERDİR. Deriden bir çorap giyen insanın, ayakları zamanla terleyecek ve kokacaktır. Böyle bir giysinin üstünden silinmesinin, mesh edilmesinin ayağa ne gibi bir faydası olabilir? Elbette karar ve seçim sizlerin. 

Allah'ın kitabı kolaylaştırılmıştır. Çünkü Allah ne diyordu birçok kez. "YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI, SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM." Lütfen beşerin kolaylaştırdığını söylediği bazı şeyleri, dikkatle Kur’an süzgecinden geçirelim. Din ve iman adına her konuyu Kur’an'a soralım. Allah'ın Resulüde aynısını yapmış ve asla tek kelime bile Kur’an'ın dışından dine ilaveler yapmamıştır. Yapamayacağını Kur’an bizzat söylüyor, bunu da unutmayalım.

"RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) Diyanet meali.

"SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Diyanet meali.

"BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...