Ana içeriğe atla

YALNIZ ALLAH'TAN YARDIM DİLEMEK VE YAPTIĞIMIZ BÜYÜK YANLIŞ.




Değerli dostlarım, bizler her gün namazlarımızda Allah’ın huzurunda, Fatiha suresini okurken bir söz veriyoruz. Ne sözü verdiğimizin farkında mısınız? Eğer farkında değilsek kıldığımız namazında faydasını görmemiz, elbette mümkün olmayacaktır. Salat/namaz bir ritüel değildir. Ritüel ayin, adet haline gelmiş, alışkanlıklar, tekrarlanan davranış ve hareketlerdir diye tarif edilir. Salat/namaz ne tekkelerde, nede Mevlevi ayinlerinde okudukları ilahiler asla değildir. Salat/namaz, Allah ile kulunun baş başa kaldığı, arada hiç kimsenin olmadığı, ondan yardım istediği, Allah’ın şanını yüceltip ona dua ettiği, çok özel bir andır. Bakın bizler Fatiha’yı okurken, Allah’a nasıl bir söz veriyoruz. 

Fatiha 5: (RABBİMİZ)! YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ. (Mehmet Okuyan)

Acaba gerçekten her gün bu sözü verirken Rabbimiz e, sözümüz de duruyor muyuz dersiniz. Allah Kur’an’da bakın bu konuda, Bakara suresi 123. ayetinde ne diyor. ” KİMSENİN KİMSEYE HİÇ BİR FAYDA SAĞLAMAYACAĞI, KİMSEDEN KURTULUŞ BEDELİ KABUL EDİLMEYECEĞİ, ŞEFAATİN HİÇBİR YARAR VERMEYECEĞİ VE HİÇ KİMSENİN YARDIM GÖRMEYECEĞİ GÜNÜN BİLİNCİNDE OLUN!  Bu ayete baktığınızda çok açık ve net bir şekilde hiç kimsenin bir başkasına fayda sağlayamayacağı, yardım edip şefaat edemeyeceği çok açık bildiriliyor. Ama bizler bu ve buna benzer, onlarca ayete inandığımızı söylediğimiz halde, Allah’tan başka öyle şefaatçiler, yardımcılar edindik ki, Allah’ın bu konudaki ayetlerini, uyarılarını hatırlayan, duyan bile yok.

İşin kötüsü Allah’ın ayetlerinin tam tersine bizleri inandıranlar, bu bilgiler Resulün bizlere ilettiği sözleridir/hadisleridir diyorlar. Bizler Kur’an ile bağımızı, gerektiği gibi kuramadığımız için, her söylenene ne yazık ki inanıyoruz. Elimize alıp ta Allah ne diyor diye, anlayarak Kur’an’ı hiç okumadık. Okumak isteyenleri de korkutarak, sizler Kur’an’ı anlayamazsınız, Arapçada bir kelimenin onlarca anlamı vardır, Allah korusun yanlış anlar küfre düşersiniz diyerek, haşa Allah kuluna anlatamamış gibi, bu görevi üstlenenler var aramızda. ONUN İÇİNDİR Kİ BİZLER SUÇLUYUZ, HEM DE ÇOKKKKKKK SUÇLUYUZ.

Allah Fatiha suresinde, yalnız Allah’tan yardım istenmesi gerektiğini, bizlerinde böyle dua etmesini Allah’ın özellikle istediğinin, özünü anlayamadık. Çünkü her zaman ayetleri anlamadığımız dilden okuduk. Anladığımız dilden namazda okuyamazsın, günah olur dediler. Daha doğrusu bizlere anlamasan da Arapça oku, Allah sevap yazar diye inandırdılar. Daha da ileri giderek, Arapçasından okursan sevap kazanırsın, Türkçesinden okursan sevap değil, ancak bilgi alırsın diyenlere inandığımız için, anlamasak da Arapçasından okuduk. Okuduk ama anlayamadık, anlayamadığımız içindir ki, üç maymun misali, görmedim, duymadım söylemedim mantığıyla, hep sustuk ama büyük hatalar yaptığımızın farkına varamadık. Rabbimiz bizlere ne diyor bizlerden ne istiyor hiç bilemedik. Güvendiğimiz kişiler söyledi, bizler inandık ve yaptık. Onlar Allah dostu dedik, sorgulamadık inandık. AMA ALLAH KİMİN TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU YALNIZ BEN BİLİRİM, SAKIN KENDİNİZE BENDEN BAŞKA VELİLER EDİNİP, ONLARIN SÖZLERİYLE İNANCINIZI YAŞAMAYIN DİYE UYARISINI, ARAMIZA KOYDUĞUMUZ VELİ KİŞİLERİN SAYESİNDE TEBLİĞ ALAMADIK, KUR’AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞAMADIK.

Sanırım bir yerlerde çok büyük yanlış yaptık. Çünkü Müslüman toplumları olarak, ne huzuru kardeşliği, nede mutluluğu bulamadık. Ne dersiniz bu soruyu kendimize sormanın zamanı gelmedi mi? Yaptığımız bir yanlışa örnek vermek istiyorum. Bizlere her namaz kılışımızın sonunda camilerde Allah’a, yalnız senden yardım dileriz sözlerini verdikten sonra, bakın ne söylememizi istemişlerdi onu hatırlayalım. ” ŞEFAAT YA RESUL ALLAH ” Bu sözün Türkçesi neydi onu da yazalım. Bizi affet, bağışla yardım et ey Allah’ın resulü. Rabbimiz bilmeden yaptıklarımızdan dolayı bizleri affetsin. Fatiha suresinde bizler nasıl bir söz veriyorduk Allah’a? YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ. Allah’ta ne diyordu bir başka ayetinde? Yalnız benden yardım, Şefaat yani bağışlama dileyin. Bu durumda nasıl olurda bağışlanmayı, yardımı, affedilmeyi Allah’tan değil de, Resulünden dileriz. Bu nasıl bir yanlışlıktır ki, her gün namazlarımızda Allah’a verdiğimiz sözün tam tersini yapıyoruz. Sizce bu hataları yapmaya devam edersek, dualarımız karşılık bulur mu? Bakın Allah elçisi için dahi ne söylüyor.

Muhammet 19: BİL Kİ ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR. HEM KENDİ HATANIN HEM DE MÜMİN ERKEKLERİN VE MÜMİN KADINLARIN (HATALARININ) BAĞIŞLANMASINI DİLE!  ALLAH DÖNÜP DOLAŞTIĞINIZ YERİ DE DURACAĞINIZ YERİ DE BİLİR. (Mehmet Okuyan)

Bakın ayet ne kadar açık ve net. Allah Elçisine bile, kendi günahların için dua et bana diyor. Devamında da, iman eden kadın ve erkek müminler için dua et diyor, yani iman ettiğini bildiğin insanlar için dua etmesini söylüyor. Allah’ın Elçisi de bir beşerdi. Bugün oda aramızda yok, taki hesap gününe kadar. Şimdi soralım kendimize, Allah’ın Resulü bizlerin gerçek iman eden ümmeti olup olmadığını bilmiyor, bu durumda bizler için dua etmesi söz konusu olabilir mi? Dikkat ederseniz ayette, yaşadığı dönemden bahsediliyor. Bu konuda Allah’ın elçisine öyle iftira atıyorlar ki, Allah’ın Resulünün şefaati, ümmetinin büyük günahlarına olacaktır dahi diyebiliyorlar. Halbuki Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı affederim diyor. YANİ BİZLER ÖYLE YOLDAN SAPMIŞIZ Kİ, ALLAH’IN AFFETMEYECEĞİNİ SÖYLEDİĞİ BÜYÜK GÜNAHLARI, ALLAH’IN ELÇİSİNE  AFFETTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ.

Hesabın görüleceği o çetin gün, elbette hem Hz. Muhammed, hem de diğer Resuller şahit olacaktır. Ama şahitlikleri, kendi sorumluluk sahalarında olacaktır. Çünkü Allah Resulünün görev, yetki ve sorumluluklarını açıklarken bizlere nasıl örnekler vermişti hatırlayalım. “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.”  (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE, TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)Bizlere düşen Allah’ın Kur’an’da söylediği gibi, bizlerin büyük günahlardan sakınarak, diğer günahlarımızın Allah tarafından bağışlanmasına çalışmak olmalıdır. Yoksa incir çekirdeği kadar yaptıklarımızın hesabı sorulacaktır, bunu lütfen unutmayalım.

Bizleri süslü sözlerle, duygusal yalanlarla Allah ile aldatmaya çalışanlar, hesabın görüleceği O çetin gün, foyaları meydana çıktıklarında, kaçacak yer bulamayacaklardır. Bu zalimlerin safında olmak istemiyorsak, gelin batılın, rivayet ve sanı bilgilerin değil, yalnız FURKAN’IN ipine sarılalım. Onun ipine sarılan, asla pişman olmaz, mağdur edilmez. Allah dan dileğim, hesabın görüleceği o çetin gün, cümlemizin yüzleri ak olur. O çetin günde hesabın tutulduğu kitabımızın, sağ tarafımızdan verilen kullarından oluruz inşallah.

Saygılarımla 

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...