Ana içeriğe atla

SİZCE DİNİN İKİNCİ KAYNAĞI, SAHİH HADİSLER OLABİLİR Mİ?


Yazılarıma cevap veren birçok okurum, DİNİN İKİNCİ KAYNAĞI, SAHİH HADİSLER DEĞİL MİDİR diye çok soruyorlar. Bende elimden geldiğince, Kur’an ı referans alarak anlatmaya çalışıyorum. Bu makalemin konusunu da yine aynı konuya ayırdım. Sizce dinin ikinci kaynağı, Allah ın elçisinden günümüze rivayet yolla ulaşmış ve adına SAHİH hadis dedikleri sözler, bilgiler olabilir mi? 

Eğer evet, dinin ikinci kaynağı sahih hadislerdir diye inandığımızı bir an düşünelim ve bu düşüncemizi, Kur’an a soralım, bakalım onay alabilecek miyiz? Önce sahih kelimesi ne anlama geliyor ona bakalım. SAHİH, gerçek, doğru, hakiki yani şüphe duyulmayacak anlamındadır. Sizce din adına şüphe duyulmayacak derecede doğru, gerçek bir söz, Kur’an dan başka olabilir mi? Hatırlayınız Allah, Nisa suresi 87. ayetinde bakın bizlere ne söylüyordu. “KİMDİR SÖZÜ ALLAH’IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN?”  Sanırım bu ayet, sorumuza çok açık cevap veriyor. Yeri gelmişken, bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Allah bazı konularda, elçisini uyarmış ve ikaz etmiştir, öyle yapma söyleme diye. Bunları da özellikle Kur’an a geçmesini sağlamıştır. Peki neden? Nedenini hala anlayamadıysak, ne söylersem söyleyeyim anlamamakta ısrar edenler, yine anlamayacaktır.

Bu ayetinde Allah şunu söylüyor ve uyarıyor bizleri. DİN VE İMAN ADINA GÜVENEBİLECEĞİNİZ TEK SÖZ BENİM SÖZÜMDÜR. Yaradan bu konuda açıkça bizlere meydan okuyarak, var mı benim sözüm gibi doğru olan diyor ama bizler evet var Allah ım, bizlere ulaşan rivayet hadislerde sizin sözünüz gibi kesin doğrudur, diye cevap veriyoruz. Hem de bu hadislerin tamamı, bir rivayete göre diye, ikinci ve üçüncü şahısların aktarmaları ile bizlere ulaştığı halde. Hâlbuki Rabbimiz ne diye uyarıyordu bizleri? “EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN ARDINA DÜŞMEYİN, SORUMLU TUTARIM.” 

Allah ın elçisi günümüzde yaşıyor olsaydı, elbette onun her söylediğine inanırdık. Çünkü Allah elçisini sürekli takip ediyor, izliyor ve hatta söylediğim gibi uyarıyordu. Eğer bizler Kur’an ı yeterli görmeyip, onu açıklayan başka sözlerin, kitapların var olduğuna inanırsak, Kur’an ın yüzünü bile açmayız, Kur’an ı açıkladığını iddia ettikleri sözlere yöneliriz. Bunu yaptığımız içinde, ne yazık ki Kur’an ı terk ettik.

Allah elçisinin görev, yetki ve sorumluluklarını anlatırken, bu konuyu zaten çok net açıklıyor ve Kehf 56. ayetinde, “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” Diyerek, elçisine verdiği görevi bizlere bildirmiştir. Bir örnek daha verelim. Ankebut 18. ayetinde; RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” Bu ve benzeri onlarca ayetten de anlıyoruz ki, Allah ın elçisine verdiği görev ve yetki çok açıktır. Allah mayide suresi 49. ayetinde elçisine çok kesin bir emir vererek, ” ARALARINDA, ALLAH'IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMET”, diye de kesin talimat veriyor. 

Bu emri alan Allah ın elçisinin, Kur’an ın dışından, dinde hüküm koyabilecek, dinin ikinci bir kaynağını oluşturması asla mümkün olamayacağını, çok açık ayetlerden anlıyoruz. Böyle bir şey olsaydı, zaten Peygamberimiz Kur’an ı kayda aldırdığı gibi, bizzat onları da sağlığında kayda aldırırdı. Hadislerin kayda alınmaya başlanması, Peygamberimizin vefatından yaklaşık 250 yıl sonra, dinin mezheplere bölünmesiyle başladığı rivayet edilir. Unutmayalım lütfen, dört halife devrinde, bizzat kendileri tarafından kayda alınmış yazıya geçirilmiş hiçbir hadis kitabı yoktur. Hatta Kur’an dışından hadis nakletmek, bu dönemlerde yasaklandığı dahi rivayet edilir. Mezheplere baktığımızda, rivayet edilen bazı hadislerin çok farklı şekillerde bir birine zıt, günümüze ulaştığını görebilirsiniz. Bir mezhebin kabul ettiği hadisi, diğer mezhep asla kabul etmez. SİZCE BU KAYNAKLARA ŞÜPHE DUYMADAN GÜVENİP,  DİNİN İKİNCİ KAYNAĞI OLARAK KABUL EDEBİLİR MİYİZ? Elbette mümkün değil.

Kur’an ı birkaç kez anlayarak okuyan bir Müslüman, çok fazla düşünmesine bile gerek olmadan, dinin tek bir kaynağı olduğunu, onunda yalnız Kur’an olduğunu anlar. Bir söz geldi aklıma konumuzla ilgili. (TEK SAATİ OLAN, SAATİN KAÇ OLDUĞUNU BİLİR. İKİ SAATİ OLANSA, ASLA EMİN OLAMAZ.) Cahiliye toplumunda bazı Ehli kitap, Allah ın gönderdiği kitapların yanında, tıpkı günümüzde bizlerin yaptığı yanlışları yaşadıkları gibi, Kur’an ı kabul edebileceklerini söyleyen bazı kişilerin olduğunu, ama bu kişilerin Kur’an ın yanında atalarının rivayet inançlarını da yaşamak istediklerini söylüyorlardı. Allah ın onları uyardığı ayetler, aslında bu sorumuza çok net cevap veriyor ve dinin tek bir kaynağı olduğunu, onunda açıkça yalnız Kur’an olduğunu bizlere anlatıyor.

O HALDE KUR'ÂN'DAN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Araf 185)

ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Casiye 6)

KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KITABI, SANA INDIRMIŞ OLMAMIZ ONLARA YETMIYOR MU? (Ankebut 51)

Sizce Allah ın cahiliye toplumunu uyararak, sizlere indirdiğim Kur’an yetmiyor mu demesi, bizleri günümüzde hiç ilgilendirmiyor mu? Bu ayetlere iman etmiyor muyuz yoksa? Aynı soruyu kendimize soralım, günümüzde İslam ı yaşamak adına bizlere Kur’an yetmiyor mu? Yetmiyor diyenler, geleneksel fıkıh inancının dine yaptığı ilaveleri Kur’an da göremediğinde, bakın demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş diyerek, Kur’an ın yanına kitaplar koyarak, Allah ın bu sorularına; BİZE KUR’AN YETMİYOR DİYE CEVAP VERDİĞİNİN, FARKINDA OLMALARINI HATIRLATMAK İSTERİM.

Bizler geleneksel FIKIH anlayışının dine, ibadetlere yaptığı ilavelerini, adeta Kur’an ın bir eksiği, tamamlayıcısı gibi görmemizden kaynaklanıyor. Hâlbuki Allah yemin ederek, Kur’an ı bizler için kolaylaştırdığını söylediği gerçeğini göz ardı ederek, kolayda ne kadar kolay, bu hadisler, ya da fıkıh olmasaydı, namazımızı nasıl kaç rekât kılacağımızı, orucumuzu nasıl tutacağımızı, zekâtı ne kadar vereceğimizi bile bilemezdik deme gafletine düşüyoruz. Allah ın sınırlamadığını kimler sınırlayabilir? Bu düşünce bizleri Kur’an dan uzaklaştırdıkça uzaklaştırıyor ama farkında bile değiliz. Allah Nisa suresi 28. ayetinde, “Allah size hafiflik getirmek istiyor. Çünkü insan çok zayıf yaratılmıştır.” Diyerek, Kur’an ı kolaylaştırdığını, çok basit bir şekilde izah ettiğini bizlere hatırlatıyor.

Bu düşünceleri kafamızdan atamadığımız sürece de, Allah ın gerçekleriyle asla buluşamayacağımızı bilmeliyiz.  Bu inanç bizleri, Allah a karşı öyle bir saygısızlık yapmaya yöneltiyor ki, bunları söylemekten adeta utanıyorum. Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, güvenilecek veliniz yalnız benim diye hüküm verip, biz kitapta hiçbir esik bırakmadık, her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyorsa, ALLAH IN ADALETİNİ LÜTFEN SORGULAYIP, KUR’AN I DETAYSIZ ÖZET BİLGİ GÖRMEYELİM.  Pişman oluruz. Sizce Allah kullarını Kur’an dan sorumlu tutacaksa, din ve iman adına sorumlu olduğumuz, başka bir kaynak olabilir mi?

Bazı kardeşlerimiz şunu rahatlıkla söyleyebiliyor. “KUR’AN BİLGİ VERİR, SÜNNET YANİ HADİSLER, BU HÜKMÜN, BİLGİNİN NASIL HAYATA GEÇİRİLECEĞİNİ ÖĞRETİR.” Buna inandığımız andan itibaren, Kur’an ın yolundan sapmış, sonu nereye ulaşacağı emin olamayacağımız bir bataklığa doğru, yol alıyoruz demektir. Buna inanan bir insan, aslında bizleri yaratan Rabbimize karşı, şunu farkında olmadan söylemiş oluyor.

“ALLAH IM SEN BİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM DEMİŞSİN, AMA VERDİĞİN HÜKÜMLERİ NASIL YERİNE GETİRECEĞİMİZİ AÇIKLAMAMIŞSIN. BİZLER BU DURUMDA, NASIL KUR’AN DAN SORUMLU OLURUZ? İYİ Kİ BİZLERE RİVAYET YOLLA ULAŞMIŞ, PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ VAR, YOKSA NE SANA NAMAZ KILABİLİRDİK, NEDE ORUÇ TUTUP, ZEKÂT VEREBİLİRDİK.”

DEĞERLİ DİN KARDEŞLERİM,  BİZLER NE SÖYLEDİĞİMİZİN FARKINDA MIYIZ? Bu düşünceleri doğrulayacak sözleri nasıl söyleriz, hiç düşünmüyor muyuz? Allah ın hükümler verip, bu hükümleri açıklamadığını ve daha sonrada bu hükümlerden kullarını hesaba çekeceğini, bizleri rivayetlere mahkûm ettiğine nasıl inanırız. Birde güvenilecek veliniz, yalnız benim dediği halde Allah. Hâlbuki biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik, ayetleri açıkladık ki anlayasınız diyordu Kur’an da. Hani dinde ruhban sınıfı yoktu, Allah öyle söylüyordu Kur’an da? HADİSLER OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIR, ANLAŞILMAZDI DİYEN BİR İNSAN, NASIL OLURDA KUR’AN A İMAN ETTİĞİNİ SÖYLER. Bizlerin Kur’an ı terk ettiğimizin apaçık delillerini, ne yazık ki görüyoruz. Allah ın elçisinin, mahşer günü söyleyeceği o acı ve üzücü sözler, ne yazık ki gerçek oldu. “BENİM ÜMMETİM KUR’AN I TERK ETTİLER.” Bizler batıl inançlarımızı aklayabilmek adına, Allah ın kitabındaki ayetlerin, kelimelerin anlamlarını eğip bükerek, kendimize kanıt yaratmaya çalışıyoruz. İnanın mahşer günü çok ama çokkkk pişman oluruz.

Allah Kehf 26 ve Furkan 2. ayetinde, bizlere çok net hükmünü bildirmiş ve Allah, KENDİ HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEDİĞİNİ çok açık bizlere bildirmiştir. Bizlerin Kur’an ile bağını kestikleri içinde, hala dinin ikinci kaynağı olarak, emin olamayacağımız, Allah ın elçisine ait olduğunu iddia ettikleri, rivayet sözleri, Kur’an ın bahsetmediği konularda, DİNDE HÜKÜM KOYABİLECEĞİNE İNANABİLİYORUZ. Bunlara inanmak, Allah ın kitabına şirk koşmaktır hatırlatırım. Maide suresi 50. ayetinde Allah, bakın ne diyor bizlere. “ALLAH'TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” Sizce var mı?

Allah Kur’an da birçok konudan özellikle bahsetmeyerek, bizleri rahatlatıp serbest bırakmıştır. Çünkü Allah özellikle yemin ederek, BU KİTABI, BU DİNİ SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM DEMİŞTİR. Ama Kur’an a değil de, batıl rivayetlere inandığımızdan, Allah ın kolaylaştırdığı, özellikle bahsetmeyerek kullarına rahmetini gösterdiği konularda, dine ilaveler yaparak dini zorlaştıranlar, toplumu Allah ın yolundan uzaklaştırmışlardır. 

Bunca ayetlerden de anlıyoruz ki, İslam dininde tek bir kaynak vardır ODA YALNIZ KUR’AN DIR. Onun içinde Allah Ali İmran 103. ayetinde bakın ne diyor. “TOPLUCA ALLAH'IN İPİNE SIMSIKI SARILINIZ, AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ.” Bakın Allah başka bir kaynaktan bahsediyor mu? Ayrılığa düşmeden, dinde bölünmeden YALNIZ ALLAH IN İPİ KUR’AN A SARILIN DİYOR. Başka ipler arayıp, dinde bölünürsek, bir de Allah ın ipinden başka ipler bulurda onlara sarılırsak, sonumuzun ne olacağını hep birlikte göreceğiz. İsteyen Allah ın uyarılarına kulak veriri, isteyen rivayetlere.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .