Ana içeriğe atla

MELEKLERE İMAN KONUSU VE KUR'AN.


Bu yazımda sizlerle, Allah'ın katında özel isimleriyle de zikredilen Melekler konusunu, Kur’an ışığında konuşmak ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Allah Kur’an'da kendi katından bahsederken, çok fazla detay vermemiştir. Yine kendi katındaki meleklerinden bahsederken de, çok fazla detaya girmeden onlardan bahseder. Daha açıkça söylemek gerekirse, Allah'ın meleklerine iman etmek, inancımızın temel şartlarından birisidir. Bizlerin melekler konusundaki imanımızın sınırları neler olmalıdır? Elbette Allah'ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği rehberinde açıkça söyledikleri, izah ettiklerinin dışına çıkmak, emin olmadığımız bilgileri kabul etmek, bizleri harama, hurafeye, batıla saptıracaktır. ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİN, KUR'AN'IN SINIRLARINI AŞMAMIZI YASAKLAMIŞTIR. Allah birçok kez Kur’an'ın ipine sarılın diyorsa, Allah'ın bu hükmü üzerinde dikkatle düşünmeliyiz. Önce melekler konusunda, geleneksel İslam'ın bizlere öğrettiklerini hatırlayalım. 

1- Cebrail (Cibril) : Allah ile peygamberleri arasında elçilik yapar.

2- Mikail: Tabiat olayları ile görevli melek.

3- İsrafil: Kıyametin kopması ile tekrar dirilme esnasında Sur’ ayı üfleyen melek.

4- Azrail: Can alma görevi olan melek.

Yukarıda yazdığım bilgilerin tamamı Kur’an'dan alınmıştır diyebilir misiniz?  Ne yazık ki bunu söylememiz mümkün değil. Bizler İslam'ı yaşarken her konuda olduğu gibi, bizlere iletilen rivayetleri, Kur’an ile karşılaştırma, ondan onay alma gereği duymadan iman ettiğimiz için, bazı bilgilerin Kur’an'da geçmediğini görmemiz, bizleri çok fazla etkilemez. ÇÜNKÜ BİZLER İNANCIMIZI YAŞARKEN, ZATEN KUR’AN'DA HER ŞEY  DETAYLI YAZMAZ ANA FİKRİNİ KABUL EDEREK, İMANIMIZI YAŞIYORUZ DA ONDAN. Halbuki Kur'an, bu düşüncenin tam tersini anlatır bizlere. Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin peşi sıra gitmeyin, dinde bölünmeyin ayrılmayın, hesabını sorarım ikazını günümüzde duyan bile yok. Daha da kötüsü, dinde sakın bölünmeyin emrini duyan, tebliğ alan bizler, dinde bölünmekte hiçbir sakınca görmediğimiz gibi, bölünmekte bereket, bolluk vardır diyecek kadar da ileri gitmişiz. Herkes kendi itikadını, şeriatını yaratmış. Bu yetmemiş aynı inanca kitaba,Resule inandığını söyleyen topluluklar, sırf kendi rivayetlerine, itikatlarına, atalarının inançalarına şeriatlarına uymadıkları din kardeşlerine düşman olup, onu öldürmekten bile çekinmeyen bir hale düşmüşüz.

Kur’an'ın önemle bahsettiği, hatta imanın olmazsa olmaz şartları arasında olan Meleklerine iman konusunda da, yine Kur’an'ın rehberliğini yeterli görmeyip, kaynağı konusunda emin olmadığımız bilgileri de, dinin temel kuralları içine almaktan çekinmemişiz. Gelelim bizlere öğretilen dört büyük melekler konusuna. Cebrail (Cibril) Kur’an'da Allah'ın ayetlerini Resulüne iletmekle görevli, melek olduğu açıkça birçok ayetinde anlatılır. Kur’an'da Cibril olarak geçer. Mikail ismine gelince. Kur’an'da bir ayette geçer, ama görevi ile ilgili hiçbir açıklama yoktur Kur’an da. Ayeti hatırlayalım.

Bakara 98: KİM ALLAH’A, MELEKLERİNE, ELÇİLERİNE, CEBRAİL’E VE MİKAİL’E DÜŞMAN OLURSA, (BİLSİN Kİ) ALLAH DA KÂFİRLERİN DÜŞMANIDIR.” (Mehmet Okuyan)

Çok ilginçtir meleklerden Mikail'in yalnız ismi zikredildiği, görevi konusunda Kur’an'da hiçbir açıklama yapılmadığı halde, bakın bizlere iletilen rivayetlerde nasıl bir görevi olduğu anlatılıyor.

(Mikail’in görevi: YAĞMURUN YAĞDIRILMASI, RÜZGÂRIN ESTİRİLMESİ VE MEVSİMLERİN TANZİMİ GİBİ TABİAT OLAYLARINI ALLAH'IN EMRİ VE İZNİ İLE VUKUA GETİRMEKTİR.)

Ne dersiniz Allah Kur’an'da ismen zikrettiği meleğinin, görevi konusunda tek bir açıklama dahi yapmadığı halde, bu detaylı bilgiler bizlere nereden ulaştı dersiniz? Elbette biraz düşünen, nereden geldiğini anlayacaktır. O Yahudi fitnesi, yüzlerce yıldır hiç boş durmadı. Allah Kur'an'dan sorumlusunuz, sakın Kur'an'ın sınırlarını aşmayın dediği halde, İslam toplumu ne yazık ki Yüce Rabbimizi dinlemesi gerekirken batıl ve hurafelerle yoldan çıkmış, artık hükmü olmayan Yahudilerin elindeki kitapları dinlemekte bir sakınca görmüyorlar. Birde çekinmeden Yahudilerin elindeki Kitabı mukaddete birçok geçiyor detaylı anlatılır diyenleride duyarsınız. Demek i bizler Kur'an'dan değil Yahudilerin elindeki kitaplardan imtianımızı yaşıyoruz. BU HATAYI YAPANLAR UNUTMAMALIDIRLAR, MAHŞER GÜNÜ O KİŞİLERLE BİRLİKTE HAŞROLUNACAKLARDIR.

BAHSEDİLEN DÖRT BÜYÜK MELEKLERDEN İSRAFİL E GELİNCE. BÖYLE BİR İSİM KUR’AN'DA ASLA ZİKREDİLMEZBu meleğin ismini Kur'an'da görmeyenler, her zaman olduğu gibi inançlarını Kur'an'a söyletmeye çalışanlar, aslında Zümer suresi 68. ayetinde ismi geçmiyor, ama görevi bildiriliyor diyerek, haşa Allah'ın sanki eksiğini tamamlamaya çalışmışlardır. Bu bilgilerinde inancımıza İbraniceden yani Yahudilerden girdiğini söyleyebiliriz. ADETA YAHUDİLEŞTİRİLMİŞ MÜSLÜMANLAR OILMUŞUZ, AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Bu meleğin görevi de, kıyametin kopmasından sonra, hesabın görüleceği gün, insanları kabirlerinden kaldırmak için, Sur’a yı, yani kalk borusunu üfleyen melek olduğu anlatılır topluma. Her nedense bu bilgi de Kur’an'da hiç bahsedilmemiştir. Ne ismi, nede görevi konusunda bir bilgi Kur’an'da yoktur ama biz Müslümanların genel çoğunluğu, buna inanmakta bir sakınca görmemişiz.

Yine Kur’an'da hiç bahsedilmeyen ama bizzat günümüzde ismiyle anılan, kabirde bizleri sorgulayacak MÜNKER VE NEKİR meleklerinden bahsedilir. Sizce tüm bu bilgiler, Kur’an'da yazmadığına göre, doğruluğu konusunda emin olabilir miyiz? Emin değilsek, bu bilgilere inanmamız, ne kadar doğru olur? Kur’an ayrıca melekler konusunda, bizlere bilmemiz gereken açıklamalarını yaparken, sağımızda ve solumuzda kayıt tutan meleklerin olduğunu da anlatır. Fakat özel bir isim asla zikretmeden. SAĞINDA VE SOLUNDA OTURMUŞ İKİ GÖREVLİ, KAYIT YAPMAKTADIR." (Kaf 17) 

Azrail'e gelince. Hepimizin korktuğu bu isimle anılan melekte, ne yazık ki Kur’an'da bu isimle geçmez. Ölüm yani can alma görevi ile ilgili elbette meleklerin olduğundan bahseder Kur’an, ama Azrail diye değil, ÖLÜM MELEKLERİ ADI ALTINDA, hiçbir özel isim vermeden genel sözcüklerle bahsedilir. SİZCE BİR İNANCIN TEMELİ, KUR’AN MAYASIYLA MAYALANMADIYSA, BU İNANCIN MEYVELERİ NE DERECE SAĞLIKLI OLUR VE BİZLERİ DOĞRUYA YÖNLENDİRİR? NE DERECE SAĞLAM BİR YAPIYI İNŞA EDEBİLİRİZ? Düşünen, rehber olarak Kur’an'ın ipine sarılan her Müslüman, bu sorunun doğru cevabını mutlaka bulmalıdır. Bakın Allah canımızı alan Meleklerden bahsederken, nasıl bir açıklama yapıyor.

DE Kİ: 'SİZE VEKİL KILINAN ÖLÜM MELEĞİ, HAYATINIZA SON VERECEK, SONRA RABBİNİZE DÖNDÜRÜLMÜŞ OLACAKSINIZ." (Secde 11)

Bu konuda Kur’an'da birkaç yerde aynı şekilde, ölüm meleği ismiyle anılan meleklerden bahsedilir. Peki, Azrail ismi nereden çıktı? İşte bu ve buna benzer konulara vermemiz gereken çok önemli bir cevabın bulunması gerekir. Ama ne yazık ki Kur’an'dan habersiz imanımızı yaşadığımız için, bu sorulara da cevap zaten aramıyoruz. Şimdide Allah'ın Kur’an'da hiç bahsetmediği, bu melek isimleri ve görevleri ile ilgili bilgilerin nereden bizlere geldiğine bakalım. Çok yoğunlukta olmasa da, bazı hadislerde kıyametin kopmasından sonra sur’anın iki kez İsrafil tarafından üfleneceği rivayet edilir. Elbette doğruluğu konusunda kesin bir kanıt yoktur. Bu bilgiye Kur’an onay vermez, açıklamaz. KUR’AN'IN BAHSETMEDİĞİ BU MELEKLERİN YAHUDİLERİN İNANÇLARINDA OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. ARAŞTIRMALAR SONUCUNDA, ONLARIN İNANÇLARINDAN BİZLERE GEÇTİĞİ ANLAŞILIYOR. Şimdi sizlere bir ayet hatırlatmak istiyorum. Allah elçisine indirdiği ayetleri, kullarına tebliğ etme konusunda bakın ne diyor.

Maide 67: EY RESUL! RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİ TEBLİĞ ET. EĞER BUNU YAPMAZSAN ONUN VERDİĞİ RESULLÜK GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEMİŞ OLURSUN. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Sanırım ayette verilmek istenen fikir, görev ve sorumluluk çok açık anlaşılıyor. Allah melekleri konusunda bilmemiz gerekeni Kur’an'da açıklamış, yani Elçisine ilettiğini oda bizlere Kur’an ile iletmiştir. Çünkü Allah'ın Elçisi Enam suresi 19. ayetinde; BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM DİYORDUYine Nahl 89. ayetinde; Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun diyordu. Rabbimizden dileğim, tüm İslam âleminin gözlerindeki o kalın perdeyi, kulaklarındaki ve gönüllerindeki o koskoca mührü kaldırsın. Yoksa bu dünyada şeytanın batağında, mahşerde de ebedi kalacağımız cehennem ateşinde, azabımızı çekmekten asla kurtulamayacağız. 

Ne olursun Rabbimiz yardım et bizlere. Doğruların yanlış, yanlışların doğru yaşandığı günümüzde, senin yardımına çok ama çok ihtiyacımız var. SEN AFFEDİCİSİN, BAĞIŞLAYICISIN, SANA KARŞI FARKINDA OLMADAN YAPTIĞIMIZ BU SAYGISIZLIĞIMIZI, CEHALETİMİZE VER, HATAMIZIN FARKINDA OLMAMIZI SAĞLA VE YARDIM ET NE OLUR BİZLERE. Çünkü yardımına o kadar çok muhtacız ki. Bunu anlatacak kelime bulamıyorum. Sen kalbimden geçeni biliyorsun Rabbim.

Saygılarımla 

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...