Ana içeriğe atla

RABITA NEDİR, İSLAM İNANCINDA VAR MIDIR?





İslam toplumları olarak bizler, Kur’an ın özünden uzaklaştırılarak inancımızı yaşadığımız için batılın, hurafenin ve Allah ile aldatıcı mefaat tuzaklarının etkisinden kurtulamıyoruz. Bugünkü yazımın konusu RABITA nedir, bazı tarikat ve cemaat toplumlarında nasıl uygulanır, gelin birlikte araştırıp üzerinde, Kur’an ı referans alarak düşünelim. Bakın rabıta nasıl tarif ediliyor, acaba Kur’an bu düşünceye onay veriyor mu?

“RABITA BİR TASAVVUF TERİMİ OLUP, TASAVVUFTA BELİRLİ TARİKATLARDA BULUNAN UYGULAMAYA VERİLEN İSİMDİR. ETİMOLOJİK AÇIDAN RABITA SÖZCÜĞÜ RABT KÖKÜNDEN TÜREMİŞTİR. BİRLEŞTİRMEK VE BAĞLAMAK ANLAMLARINA GELMEKTEDİR. TASAVVUFTA İSE MÜRİDİN, KONSANTRE OLUP ŞEYHİNİ AKLINDA CANLANDIRARAK, ŞEYHİNDEN YARDIM İSTEMESİ, ŞEYHİNİN YARDIMIYLA ALLAH DAN FEYZ ALMASI ANLAMINA GELİR.”

Önce şunu açıkça söylemeliyim ki, bu yol ve yöntem, Kur’an ın öğretisi olmayıp, Allah ın Resulünün döneminden yüzlerce yıl sonra, dine tasavvuf düşüncesinin sokulması ile girmiş bir inançtır. Geleneksel İslam Fıkıh bilgileri-inancı arasında da yoktur. RABITA kelime anlamı olarak birleşmek, bağlamak, bağlantı kurmak olduğuna göre, bizlerin Rabbimizle gönülden bağ kurması kadar güzel bir şey olamaz. Araya hiçbir beşeri sokmadan tabi. Gelelim tarikatların RABITA kelimesinden ne anladığına ve nasıl hayatlarına geçirdiğine. 

Tarifte de söylendiği gibi RABITA, tarikata bağlı müridin konsantre olup, bağlı olduğu ŞEYHİNİ düşünerek, onu hayal ederek ondan yardım istemesi, onun Allah ile arasında aracılık yapması, yani onun yardımıyla, ondan alacağı şefaatle, Allah ın rızasını kazanacağına inanılması anlamı verilmektedir. KUR’AN A GÖRE, BU DÜŞÜNCE VE İNANÇ TAMAMEN ŞİRKTİR. Çünkü Allah ile kul arasında hiç kimse yoktur, hatta görev verdiği elçisi bile, Allah ile kulu arasında aracılık yapamaz.  Allah ayetinde tebliğ etmek sana, hesap sormak biz düşer diyor. Yine Allah Rad suresi 40. ayetinde elçisine hitaben, SANA DÜŞEN SADECE TEBLİĞ ETMEK, BİZE DÜŞEN İSE HESABA ÇEKMEKTİR diye bizleri bilgilendirir ve bakın Müddesir 11. ayetinde Allah Resulünü nasıl uyarır. ” BENİ, YARATTIĞIM KİŞİYLE BAŞ BAŞA BIRAK.”

Bakın ayet ne kadar açık ve net, Allah elçisini uyarıyor ve diyor ki, sana verdiğim görevi yap, izah et, anlat, tebliğ et, ondan sonrası bana aittir. Dikkat ederseniz Allah kulu arasında elçisini bile istemiyor ve beni yarattığım kullarımla baş başa bırak diyor. Allah Kur’an da ne diyordu bizler için; SİZLERİ BU DÜNYADA, İMTİHAN İÇİN YARATTIM. Madem imtihan oluyoruz hepimiz, BİRİLERİNİ ARAYA SOKARAK, TORPİL Mİ YAPMAYA KALKIYORUZ. Bakın nasılda mantıksız bir sonuç çıktı. 

Bizler ne yazık ki kendi nefislerimizde, Allah dostları, Allah ın sevgili kulları yarattık. Hâlbuki Allah ayetinde bu konuda bizleri uyarıp, KİMİN EN DOĞRU YOLDA OLDUĞUNU, YALNIZ BEN BİLİRİM DEMİŞTİR. Bu uyarılardan nasiplenmeyen bizler, yalnız Allah ın bilebileceği konulara da el atmaktan çekinmedik veliler, şeyhler, şüphe duymayacağımız kişiler, efendiler edindik ve ardına düştük. Birde Allah ile aracı yapmaya kalktık. Kur’an ın ayetlerinde geçen kelimeleri de eğip bükerek, farklı anlamlar vererek, yanlış inançlarımıza kanıt yarattık. İnternette konuyla ilgili bir yazıda ayet örnek gösterilip, kelimelere farklı anlam vererek RABITA inancına, bakın nasıl kanıt yaratılmaya çalışılmış. “EY ÎMÂN EDENLER! ALLAH’TAN KORKUN VE SADIKLARLA BERABER OLUN!”(Tevbe, 119)  Bu ayette geçen sadık kelimesiyle, bakın burada Allah dostu, şeyh, ulema gibi insanların yolunda gidin, onlara tabi olun anlamı verilmiş, ayeti açıklama kısmında. Aynı ayeti farklı mealden/tercümeden yazalım şimdide.

Tevbe 119: EY İMAN EDENLER! ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKININ VE DOĞRULARLA BERABER OLUN. (Diyanet meali)

Burada geçen doğrulardan kasıt batıl ve hurafeden uzak, Kur’an ın yolundan gidenler olduğu çok açıktır. Çünkü Allah ne diyordu bizlere? Sizlere gönderdiğim Allah ın ipi Kur’an a sarılın, emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin. Orta yolu izleyin. Buna benzer bazı ayetlere de aynı yöntemle farklı anlamlar vererek, kendi inandıkları RABITA inancına kanıt göstermektedirler. Tarikatların RABITA kelimesine yüklediği inanca, son bir örnek vermek istiyorum. Çünkü bu inanç İslam toplumlarını, Allah ın yolundan öyle bir saptırıyor ki, toplumlar ne yaptığını bilemez durumlara düşerek, örneğini yakın zamanda ülkemizde yaşadığımız, vatan hainliğine, insanlara karşı zulüm işlemeye varacak bir hale dönüştürüyor.  Bu konuda bakın neler söylüyorlar.

“Rabıtanın en üstün derecesi, iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmaktır. Zira orası feyiz kaynağıdır. ONDAN SONRA MÜRŞİDE KARŞI KENDİNİ ALÇALTARAK, SON DERECE TEVAZU İLE YALVARMAK VE ONU MEVLÂ İLE KENDİ ARANA VESİLE KILMAK ÜZERE, mürşidin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip, oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, senin de peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek, şeyhini kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir.”  ( Ruhu’l Furkan,c.II, s.79 ) 

Değerli kardeşlerim, bu sözlerin ne anlama geldiğinin farkında mısınız? Bizler Allah dan başka hiç kimsenin huzurunda kendimizi alçaltamayız ve Allah dan başka hiç kimseye de YALVARAMAYIZ. Çok daha dikkat çeken ayetinde Allah, Elçisine bile kullarımla aramdan çekil, bizi baş başa bırak kullarımla derken, Allah katında derecesinden asla emin olamayacağımız bir kişiyi, Allah ile arasında aracı asla yapamayacağımızı Kur’an emrettiği halde, tüm bu söylenenlere nasıl inanırız? 

Ne yazık ki yaptığımız bunca hataların nedeni, Kur’an ile bizlerin gerektiği ölçüde bir bağ kurmaması ve onunla anladığımız dilden meşgul olmadığımız gerçeğini artık görelim. Kur’an ile aramıza hiç kimseyi sokmayalım. Çünkü Allah ın Resulü yalnız Kur’an ı hayatına geçirmiş ve biz ümmetine yalnız Kur’an ile hükmetme görevi almıştır. Allah Zümer suresi 3. ayetinde, bakın bizleri nasıl uyarıyor.

Zümer 3: Dikkat edin! ARI DURU DİN YALNIZCA ALLAH’A AİTTİR. O’NUN PEŞİ SIRA DOSTLAR EDİNENLER “ONLARA, BİZİ YALNIZCA ALLAH’A BİRAZ DAHA YAKLAŞTIRSINLAR DİYE KULLUK EDİYORUZ!” (derler).  Şüphesiz ki Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola ulaştırmaz. (Mehmet Okuyan)

Rabıta kelimesine, bu şekliyle inanan ve hayatına geçirenler, bu ayette Allah ın uyarısına gözlerini yumuyor ve görmezden geliyor demektir. Allah dan başka yardım istenecek, şefaat beklenecek kimse olmadığını söyleyen Rabbimiz, bu yanlışı yapanların düşüncelerinden örnek veriyor bizlere ve diyor ki; “BİZ EDİNDİĞİMİZ ŞEYH, VELİLERİ BİZLERE ALLAH A YAKLAŞTIRSINLAR DİYE EDİNDİK” diyorlarmış. Ama dikkat ederseniz Allah bunu asla kabul etmediği için bizleri uyarıyor ve sakın onların yaptığı hatalara düşmeyin diyor. Hatırlayınız, bu kişiler RABITA yoluyla ne yapıyorlardı? Edindikleri Mürşide, şeyhe karşı kendilerini alçaltarak, ona yalvararak Allah ile aralarında aracılık istiyorlar. İşte bu mürşide, şeyhe kulluk yapmaktır yani ibadettir ki, Allah bunu sakın yapmayın diyor ve uyarıyor.  Tabi dinleyen, duyan, Kur’an ı okuyan mı var. Bazı tarikatların şeyhlerinin, sizler benim kullarımsınız dediklerini duyarsınız. Bu sözler şirktir, çünkü Allah dan başka hiç kimseye kul olunmaz, onun huzurunda boyun eğilmez, yalvarılmaz ve yardım istenmez

Bir Müslüman a düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarmaktır. Dilerim cümlemiz katıksız, halis Allah ın dinini yaşayan, inancına batıl karıştırmayan, azınlık Allah ın halis kullarından oluruz. 

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır