Ana içeriğe atla

NAHL VE ANKEBUT 43. AYETLERİ, NASIL ANLAMALIYIZ?




Günümüzde ne yazık ki Kur’an ı tercüme edenler, ayetlere öyle farklı anlamlar veriyorlar ki, bilgi edinmek, Allah ın tebliğini ilk elden alabilmek adına okuyanlar, tedirgin oluyorlar. Anlamadan okuduğumuzda da hiç bilgi alamıyoruz. Buda toplumda kuşku yaratıyor. İlginç olan, Arapçadan başka dillere çevrilen bilimsel kitaplar, yada herhangi bir yazarrın kitabı, asla farklı tercümeler yapılmıyor. Peki iş Kur’an ana gelince neden bu farklılıklar oluyor dediğimizde, ne yazık ki ön yargılarımızın etkisinde kalıyoruzda ondan. Allah tüm bunların yapılacağını bildiği için, Kur’an da aynı konuda nice ayetlerde birçok örnekler verdiği için, düşünen aklını kullanan kulları, yapılan yanlışı fark edebiliyor.

Bir kelimeye Kur’an ın onay vermediği, hiç bahsetmediği bir anlam yükleyerek, Kur’an da çelişkiler yaratıldığının farkına varmak, bu amaçla Kur’an ı araştırmak, gerçek bir Müslüman’ın görevi olmalıdır. DAHA AÇIKÇASI BU BİZLERİN ZORLU BİR İMTİHANIDIR. Hiç birimiz bilmem kim öyle yazmış, ya da öyle söylediler diyerek, bu yanlıştan kurtulamayız. Hepimiz inancımızda çok titiz olmalıyız. Bu konuda elimizin yetişebildiği ölçüde araştırmalı ve mücadele vermeliyiz. Bu konu ile ilgili iki örnek vermek istiyorum. Önce ayetlere bakalım, daha sonrada bu ayetler bizlere ne anlatıyor onu anlamaya çalışalım. Çünkü Nahl 43. ayette geçen bir kelimeye, çok farklı anlamlar veriliyor.

Nahl 43: Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz KİŞİLERDEN BAŞKASINI peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, Kur’ân’ı bilenlere sorunuz! (Bayraktar Bayraklı).

Nahl 43: (EY RASUL!) Senden önce gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiğimiz (ÂDEMOĞULLARINA MENSUP) ADAMLARDAN BAŞKASI DEĞİLDİ -EĞER BİLMİYORSANIZ (ÖNCEKİ) VAHİYLERİN MENSUPLARINA SORABİLİRSİNİZ. (Mustafa İslamoğlu meali)

Nahl 43: Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz BİRTAKIM ERKEKLERİ peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız İLİM SAHİPLERİNE SORUN. (Diyanet yeni meali)

Aynı ayeti farklı meallerden yazdım. Allah ın ne söylediğini anlamaya çalışalım şimdide. Allah elçisine, senden öncede erkek olan Resuller mi gönderdim diyor, yoksa senden öncede senin gibi kişilerden Ademoğullarından, yani insanlardan başkasını göndermedik mi diyor? Ne dersiniz? Ayette cinsiyet belirten bir kelime yok, onun için ayeti tercüme edenlerin bir kısmı, ademoğlu, adam gibi kelimeleri kullanmakta özen gösteriyorlar. Tekrar etmek gerekirse, ayette geçen RİCALEN kelimesine erkekler anlamı verilerek, Allah Elçi olarak yalnız ERKEKLERDEN göndermiş anlamını çıkartıyoruz. RİCALEN KELİMESİ ADAMLAR, İNSANLAR ANLAMINDADIR, CİNSİYET BELİRTMEZ. ADAM KELİMESİDE GENEL ANLAMDA İNSAN, KİMSE, KİŞİ ANLAMLARINA GELİR. Çünkü ayetin amacı Kitap Ehli Allah dan, Melek Resul/Elçi gelmelerini istemeleri üzerine indirilmiş, Allah da biz daha önce senin gibi insan olan Resuller gönderdik diyor. Kadın yada erkek ayette bahsedilmiyor. KİTAP EHLİNE SORUN DERKEN, ALLAH BAZ KİŞİLERE YÖNELTMİYOR, ONLARA İNDİRİLEN KİTAPLARDA DA BEN, AYNI ŞEYİ VAHYETMİŞTİM, ONLARA SORDUĞUNUZDA DA AYNI CEVABI ALIRSINIZ ANLAMINDA SÖYLÜYOR.

Bu ayette geçen “RİCALEN” kelimesi, eğer erkek anlamında geçiyor olsaydı, her tercümede aynı kelime kullanılırdı. Peki bu kelime, başka ayetlerde hangi anlamda kullanılıyor. Ne yazık ki bizler ayetleri anlamaya çalışırken, Kur’an ın diğer ayetlerinden faydalanmayıp, rivayetlerin etkisinde kalırsak yanlış yaparız, ayeti yanlış anlarız. Aynı yanlışı Yusuf suresi 109. ayettede yapıyoruz. Hatta Bayraktar Bayraklı hocamız, aynı kelimeye Nahl 43 de cinsiyet ayrımı yapmadan KİŞİLERDEN yani İnsan diye tercüme ederken, Yusuf 109. ayette ERKEKLERDEN diye tercüme etmesi düşündürücüdür. RİCALEN KELİMESİNİN ARAPÇA KARŞILIĞI ADAM ANLAMINDADIR. ADAM KELİMESİDE CİNSİYET BELİRTEN BİR KELİME OLMAYIP İNSAN, İNSANOĞLU YANİ ADEMOĞLU ANLAMINDADIR. Aynı tedirgin tercüme şeklini Enbiya 7. ayettede yaşıyoruz. Bu ayeti tercüme ederken Bayraktar hocamız, bu sefer KİŞİLERDEN diye tercüme etmiş. Bazı tercümelerde, erkelerden diye tercüme edildiğini görebilirsiniz. Tekrar etmek gerekirse, Kişi yada adam kelimesi cinsiyet belirtmeyen bir kelimedir. İki kelime arasında inanılmaz fark vardır. Bu ayetleri tercüme ederken, ERKEK DİYE TERCÜME EDERSEK, ALLAH RESUL/ELÇİ OLARAK HİÇ KADIN GÖNDERMEMİŞ ANLAMI ÇIKAR. AMA KİŞİLER YADA ADAM KELİMESİNİ KULLANIRSAK, KADIN RESUL DE GÖNDERMİŞ OLMA İHTİMALİ HER ZAMAN VAR DEMEKTİR. İŞTE ARADAKİ FARK.

Ben şu ayet şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır düşüncesinde değilim. Doğruların arayışındayım. Bu konuda, İslam toplumunda tartışılan bir konudur. Kadın Resul gelmiştir tezini savunanlar, delillerini günümüzde Yahudi ve Hristiyanların ellerinde bulunan Tevrat ve İncil de geçen, kadın Resulleri örnek veriyorlar ve diyorlar ki, madem Allah bilmiyorsanız zikir ehline, kitap ehline sorun diyor, bu durumda bu sorunun cevabını onların kitaplarından öğreniyoruz ve kadın Resul Allah göndermiştir diye savunma yapılıyor. Unuttuğumuz bir konuyu, sanırım göz ardı ediyorlar. Bugün kitap ehlinin ellerindeki kitaplar güvenemediğimiz tahrif olmuş ve yanlış bilgilerin yazıldığı kitaplardır. Zikir ehline/kitap ehline sorun emri, Allah ın Resulünün ayetleri yeni tebliğinde çok daha önem taşıyordu. Günümüzde ne yazık ki onlarda tahrifat çok büyüdü, bizlerde olduğu gibi. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ BİZLERİ DİN VE İMAN ADINA BAĞLAYAN, YALNIZ KUR’AN DIR. ÇÜNKÜ ALLAH SİZLERİ, KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM HÜKMÜNÜ VERMİŞTİR. Amacımız daha önce kadın Resul gelip gelmediğini öğrenmek değil, açıklanmayan örnekler verilmeyen konularda, fikir yürütmemektir.

Ben bu konuda fazla yorum yapmak istemiyorum. Ama Allah ın dediği gibi, düşünen aklını kullanan kullarım gerçeklerle buluşacaktır diyorsa, bizlere düşen Kur’an ın apaçık ayetlerinden deliller aramak olmalıdır. Ama şunu söylemek isterim. Allah biz herşeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyorda Kur’an da, BEN KADIN RESUL ASLA GÖNDERMEDİM DEMİYORSA HİÇ BİR AYETTE, benim yapmam gereken, açıkça bir hüküm olmayan konulara, sorgusuzca inanmamak olmalıdır. KADIN RESUL GÖNDERİP GÖNDERMEDİĞİNİ ALLAH BİLİR. Kadında bir erkek gibi, Allah ın vahyini eksiksiz iletecek, Allah ın eşsiz, güçlü bir kuludur. Kur’an da geçen ve toplumu yöneten SEBE melikesini düşünün lütfen. Sormak isterim, Allah bu örneği bizlere Kur’an da neden vermiş olabilir? Herhalde masal anlatılmıyor bu ayette, bir hikmeti olması gerekmez mi? Sizce devleti yöneten kadın, Allah ın elçiliğini yapamaz mı? YADA VAHİY ALIP TEBLİĞ EDEMEZ Mİ? Dediğim gibi bizlere düşen, Kur’an ı rehber alarak, ayetler üzerinde düşünmek, gerçekleri aramak olmalıdır. DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Ayetin sonunda da, eğer bilmiyorsanız bilenlere, zikir ehline sorun diyerek, geçmişte toplumların başına gelenler, ONLARA GÖNDERDİĞİMİZ ELÇİLER DE SİZLER GİBİ İNSANLARDI DİYOR. Allah ın bu konudaki uyarıları, geçmiş toplumlarca biliniyor ve dilden dile anlatılıyordu. Şüpheniz varsa onlara sorun diyerek, YALNIZ ELÇİ KONUSU DEĞİL HER KONUDA yapılan tüm yanlışların, herkes tarafından bilindiği bilgisini veriyor. Yoksa Allah ın kitabı anlaşılmıyor, yada her bilgi yokda, onlarıda siz bir bilene sorun onlardan öğrenin demiyor Allah. Bu ayete de yanlış anlamlar verilip, bakın ayette Allah, bilmiyorsanız zikir ehline sorun demek ki din adına danışacağımız soracağımız kişiler varmış anlamı veriliyor. LÜTFEN UNUTMAYALIM ALLAH, BİZLERİN DANIŞACAK ARDI SIRA GİDİLECEK ELÇİLERİ DIŞINDA, HİÇ BİR BEŞERİ ÖNERMEMİŞTİR. Gelelim Ankebut 43. ayete, onu da yine değişik meallerden önce yazalım.

Ankebut 43: Bunlar örnek olaylardır. ONLARI BÜTÜN İNSANLAR İÇİN VERİYORUZ AMA BİLENLER DIŞINDA HİÇ KİMSE ONLARA AKIL YORMAZ. (Süleymaniye vakfı)

Ankebut 43: İşte bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. ONLARI ANCAK BİLGİNLER DÜŞÜNÜP ANLARLAR. (Yeni Diyanet meali)

Ankebut 43: Biz bu misalleri insanlara veriyoruz, ONLARI ANCAK BİLENLER ANLAYABİLİR. (Eski Diyanet meali)

Ankebut 43: İşte Biz insanın önüne bu temsîlleri koyuyoruz: ama onların gerçek anlamını ancak [Bizi] TANIYANLAR KAVRAYABİLİR, (Muhammed Esed meali)

Muhammet Esed ayetin daha iyi anlaşılması için, bakın nasıl bir dip not yazmış mealinde.

“Allah’ın varlığından haberdar olmak burada, Kur’ânî kıssaları (ve dolayısıyla, telmîhleri, temsîlleri de) tam anlamıyla kavramanın bir ön şartı sayıldığından, bu ayet, Kur’an’ın, “insan idrakini aşan bir hakikat[in varlığın]a inanan, Allah’a karşı sorumluluk bilincine sahip bütün insanlar için bir rehber” olduğu ifadesi ile birlikte okunmalıdır (bkz. 2:2).)

Örnek gösterdiği, bakılmasını istediği ayet Bakara suresi 2. ayet bakın ayet ne diyor? “BU, KENDİSİNDE ŞÜPHE OLMAYAN, MUTTAKİLER İÇİN YOL GÖSTERİCİ BİR KİTAPTIR.” Eğer bizler, Allah ın verdiği Kur’an da ki örnekleri, yalnız âlimler anlar dersek, ya da sözleri çekip çekiştirerek, bu anlamları çıkarırsak, Kur’an ın onlarca ayetine ters düşmüş oluruz. En kötüsü, insanları Kur’an a müracaat etmekten alıkoyar, onu bizzat okumalarına engel olup, onun nurundan aydınlanmalarını engellemiş oluruz. Ali İmran 7. ayette, müteşabih ayetlerin anlamlarını, bir Allah ın birde ilimde derinleşmiş olanların daha iyi anlayacağından bahseder. Hatırlatmak isterim, MUHKEM ayetler değil, MÜTEŞABİH ayetleri ilimde derinleşmiş olanlar anlar ve onlar Kur’an ın gerçek değerini çok daha iyi fark ederler anlamındadır. Açıklamak gerekirse, burada bahsedilen ilim adamları derken, dini konuda ilimden bahsedilmiyor. Tüm ilimlerden özellikle tabiat, fizik, kimya, biyolojik, uzay ilimleri gibi. Muhkem ayetler, bizlerin dinimiz inancımız ve bizlere yol gösterici olan sorumlu olduğumuz, dinin anası, temeli olan ayetlerdir, hatırlatmak istedim. Bunuda aklı başında her Allah ın kulunun anlayacaüğını Allah söylüyor. Kur’an a kendisini veren, onu anlamak adına çaba harcayan herkes, Kur’an ın ışığında çabası nispetinde faydalanacaklardır. Bakın Allah ayetinde bu konuda, bizleri nasıl uyarıyordu.

Muhammed 24: Peki bunlar, KUR’AN’IN ANLAMINI İNCEDEN İNCEYE DÜŞÜNMÜYORLAR MI? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

Allah yalnız âlimlerin anlayacağı değil, inceden inceye anlayarak okuyup düşünen, kafasındaki batıl, rivayet ve sanı bilgilerden kurtulup kur’an ı okuyan, elbette gözlerinde perde, kalplerinde mühür olmayan, tüm iman edenlerin muhkem yani dinin anası olan ayetleri anlayacağı bir rehber kitap gönderdiğini, sizce daha açık nasıl söylesin. Bir ayetin anlamını düşünürken, Kur’an ın diğer ayetleriyle mutlaka bağlantı kurmalıyız. ALLAH CÜMLEMİZİ ELDE KUR’AN, HİÇ BİR BATIL DÜŞÜNCENİN ETKİSİNDE KALMADAN, AKLI İLE DÜŞÜNÜP İMAN EDEN, AZINLIK HALİS KULLARI ARASINA ALSIN İNŞALLAH.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

                           

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .